12. Ceza Dairesi 2013/12801 E. , 2014/8365 K.- ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL
- KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMAYI DİNLEME VE KAYDA ALMA
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 133
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 134
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 237
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 260
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8
- YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN (6352) Madde 80
"İçtihat Metni" Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Vekili tarafından sunulan 03.03.2011 havale tarihli dilekçe ile katılma isteminde bulunmasına rağmen, bu konuda herhangi bir karar verilmeyen şikayetçinin, CMK"nın 260. maddesi uyarınca katılma istemi hakkında karar verilmeyenler sıfatıyla hükmü temyiz hakkının bulunduğu anlaşılmakla, suçtan doğrudan zarar gördüğü anlaşılan ve hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan şikayetçinin CMK"nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede:
İki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesinin TCK"nın 133/1. maddesinde; en az üç veya daha fazla kişinin, yüz yüze gerçekleştirdikleri, aleni olmayan, söze dayalı düşünce aktarımlarının, söyleşinin tarafı olan kişi veya kişilerce, ilgililerinin rızası olmaksızın, bir aletle kaydedilmesinin aynı Kanunun 133/2. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması başlığı altında suç olarak tanımlandığı, söyleşiden farklı olarak, iki kişi arasında da gerçekleşebilecek olan konuşmada, konuşan tarafların, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, TCK"nın 133/1. maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmamış olup, koşulları bulunduğu takdirde eylemin aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya üçüncü kişi lehine, maddi ya da manevi yarar, yani; fayda veya avantaj sağlanması; bu bilgilerin, menfaat karşılığı olsun ya da olmasın, ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı olarak bilgi edinmelerinin temin edilmesinin TCK"nın 133/3. maddesinde ayrıca suç olarak tanımlandığı, hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK"nın 133/3. maddesinde yapılan değişiklikle kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eyleminin suç olarak düzenlendiği,
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanığın, iş akdinin fesh edilmesi ile ilgili işvereni olan katılanla arasında geçen konuşmaları, cep telefonuna gizlice kaydedip, elde ettiği kayıttan oluşturduğu CD"yi, katılanın sahibi olduğu firma aleyhine açtığı iş mahkemesindeki davaya delil olarak ibraz ettiği iddialarına konu olayda, İddiaya konu ses kaydının yer aldığı CD"nin çözümüne ilişkin 18.06.2010 tarihli bilirkişi raporu ve sanığın savunmalarına göre, kaydı yapan ve mahkemeye verenin sanık olduğunda kuşku bulunmadığı halde, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle, sanık hakkında beraat kararı verildiği görülmüş ise de,Yüz yüze gerçekleşen konuşmanın sadece sanık ve katılan arasında geçmesi ve sanığın tarafı olduğu konuşmayı kaydetmesi nedeniyle TCK"nın 133/1 ve 133/2. maddelerindeki; 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki TCK"nın 133/3. maddesinin, “Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi...cezalandırılır.” hükmü, anılan maddenin gerekçesinde yer alan, “Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi suretiyle elde edildiği bilinen veya böylece elde edildiği kabul edilebilecek olan bilgilerden yarar sağlanması veya bunları başkalarına verilmesi veya bunlardan diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin etmek, suç olarak tanımlanmıştır...” açıklamalarıyla birlikte göz önüne alındığında, şikayete konu kayıt, TCK"nın 133/1 ve 133/2. maddelerindeki suç işlenerek elde edilen bilgi niteliğinde kabul edilemeyeceğinden, TCK"nın 133/3. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşmayacağı, görüşme sırasında, katılanın özel yaşam alanına dahil ve onun özel hayatının gizliliğini ihlal edecek bir husus kaydedilmediğinden, sanığın eyleminde, TCK"nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının da gerçekleşmediği anlaşıldığından, gerekçesi isabetsiz olan yerel mahkeme kararının sonucu itibariyle doğru olduğu kabul edilmiş, tebliğnamedeki, “Sanığın savunmasında, yanlarında bir tanık bulunmadığı için patronu olan müştekinin sesini ve söylediklerini gizlice kayıt altına aldığını ikrar etmesi karşısında, atılı suçun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden, TCK"nın 133/1. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine yazılı gerekçe ile beraat hükmü kurulması,” nedeniyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığı dosya kapsamıyla sabit olduğu ve sanığın CMK"nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 1. paragrafının, “Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, CMK"nın 223/2-a maddesi gereğince, sanığın beraatine,” şeklinde düzeltilmesi ve hüküm fıkrasındaki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.