8. Hukuk Dairesi 2010/5425 E. , 2011/2476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve ... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Bozkurt/Kastamonu Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 18.05.2010 gün ve 211/94 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı ... vekili ile davacı ... taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar ... ve ... 18.06.2008 günlü dava dilekçelerinde; davalı ...’dan haricen satın aldıkları taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 174 ada 2 sayılı parsel ile davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, tutanağın 14.01.2008 tarihinde kesinleştiğini açıklamışlar ve davalı adına bulunan parselin tapu kaydının iptali ile aralarında yaptıkları satış ve taksime göre ayrı bir şekilde adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., taşınmazın babasından kendisine kaldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “…davacılar her ne kadar taşınmazı satın aldıklarını beyan etmişler ise de, gerek mahalli bilirkişiler ile tespit bilirkişilerinin ve gerekse davacı tanığının senet içeriğini doğrular nitelikte herhangi bir beyanda bulunmadıklarını, teknik bilirkişinin raporuna göre taşınmazın satış ve zilyetliğin devri senedi kapsamında kalan yerlerden olmadığını, 159 ada 17 sayılı parsele ait olduğunu, davacılar yararına Kadastro Kanununun 14. maddesinde düzenlenen koşulların oluşmadığını ve davacıların davalarını ispat edemediklerini” gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar ... vekili ile davacı ... mirasçısı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik 14.11.1968 ve 04.08.2006 tarihli harici satış senetlerine ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 23.11.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında belgesizden 174 ada 2 parsel numarasıyla ve tarla niteliğiyle davalı ... adına tespit edilmiş, kadastro tutanağı 14.01.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı ... dava konusu taşınmazı 14.11.1968 tarihinde harici satış senediyle ..., Döne ve ...’dan satın aldığını, diğer davacı ... ise 04.08.2006 tarihli harici satış senediyle ... tarafından ...’dan satın alınan taşınmazın bir bölümünü haricen satın aldığını açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Taşınmaz kadastro öncesi tapusuz bir yer olup, menkul niteliğinde bulunduğundan TMK.nun 763. maddesi gereğince; mülkiyet yapılan satış, devir ve teslimle alıcısına geçer. Ancak, harici satış senetlerinin zilyetlikle birleşmesi gerekmektedir. Dava başlangıçta Bozkurt Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, değer itibariyle Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmesi nedeniyle dosya görevsizlikle ve HUMK.nun 193. maddesinde açıklanan on günlük yasal hak düşürücü süre içerisinde aynı yer Sulh Hukuk Mahkemesine aktarıldığı belirlenmiştir. Keşif günü ve saati 11.03.2009 tarihli yargılama oturumunda belirlenmiş, mahalli ve tespit bilirkişilerin keşif mahallinde hazır edilmeleri için İlçe Jandarma Komutanlığına yazı yazdırılmasına karar verilmiştir. Tespit bilirkişileri tarafların ilk sundukları delil listesinde yer almadıkları halde mahkemece kendiliğinden çağırılıp dinlenilmeleri usule aykırıdır. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla aynı zamanda sundukları delillerle bağlıdır. Hukuk Mahkemelerinde görülen davalarda kural olarak taraflarca hazırlama prensibi geçerli olup, tarafların göstermediği kişilerin dinlenmesi bu bakımdan yerinde değildir.
Öte yandan, davacı ... 06.10.2008 havale tarihli dilekçesiyle iki tanık bildirmiş, bunlardan sadece bir tanesi keşifte dinlenmiştir. Diğer davacı ... ise 17.09.2008 havale tarihli dilekçesiyle üç tanık bildirdiği ve tanıklardan vazgeçme söz konusu olmadığı halde bildirilen tanıkların hiçbiri dinlenmemiştir. Verilen keşif ara kararında da taraf tanıklarının ne şekilde çağırılıp dinleneceği konusunda da herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Bundan ayrı, yerel bilirkişi ve tespit bilirkişilerinin birlikte dinlenmeleri de usule aykırıdır. Tanıklar hakkındaki hükümler bilirkişiler hakkında da uygulanır. HUMK.nun 265. maddesi uyarınca tanıkların ayrı ayrı dinlenmeleri öngörüldüğüne göre yerel bilirkişilerin de birbirlerinden bağımsız olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Davacıların dayandığı yukarıda tarihleri belirtilen harici satış senetleri de keşifte yöntemine uygun bir biçimde uygulanmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; mahkemece belirlenen yerel bilirkişiler ile tarafların bildirdikleri ve delil listesinde yer alan tanıklarının HUMK.nun 258. maddesi uyarınca yeniden yapılacak keşif yerine davetiye ile çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle aynı kanunun 259. maddesi uyarınca keşifte dinlenmeleri, harici satış senetlerinin mevki ve sınırları itibariyle yerel bilirkişi ve tanıklara okutularak dava konusu 174 ada 2 sayılı parsele uyup uymadıklarının saptanmasına çalışılması, harici satış senetlerinin zilyetlikle birleşip birleşmediklerinin araştırılması, yani dava konusu harici satış senetleri kapsamında kalan yerlerin davacı ... (davacı Mustafa 21.03.2010 tarihinde ölmüş ve yerine tek mirasçısı ... davaya katılmış olup, taraf teşkili yönünde bir eksiklik bulunmamaktadır) ile ... tarafından tasarruf edilip edilmediği, hangi tarihten itibaren adı geçenler tarafından tasarruf edildiği veya ekilip biçilmeye başlandığı konularının da yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak saptanması, hangi tarihten itibaren senetler kapsamında kalan yerlerin davacılar tarafından kullanılmadığının belirlenmesi, bu durum karşısında somut olayda iradi terkin bulunup bulunmadığının düşünülmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı, davacılar kazanmayı sağlayan zilyetlik ve eklemeli zilyetliğe dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunduklarından davacı ..., ... ve mirasçısı ... bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırmasının yapılması, adı geçenlerin belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ve kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescile ilişkin dava dosyalarının ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması, davanın davacılar yararına olumlu sonuçlanması halinde, davacıların eylemli kullanım durumlarının teknik bilirkişi krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, teknik bilirkişiye ait rapor ve kroki eklenmek suretiyle ifrazının mümkün olup olmadığının ilgili birimden sorulması, ifrazının mümkün olmadığının belirlenmesi halinde ise 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/2. madde ve fıkrası uyarınca paylı mülkiyet biçiminde iptal tescile karar verilmesinin düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı ... vekili ile ...’nın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 25.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.