8. Hukuk Dairesi 2010/5478 E. , 2011/2462 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ve müşterekleri ile Hazine ve ... aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.06.2010 gün ve 185/277 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, vergi kaydı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 152 ada 2 parselin sınırlandırmasının iptaliyle 1/5 oranında adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, davalı Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi raporunda A, B, C harfleriyle gösterilen bölümlerin sınırlandırmasının iptaliyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 152 ada 2 parsel 20.07.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera niteliğinde sınırlandırılmış, davacılar eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak istekde bulunmuşlardır. Böyle bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının sınırlandırma tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için sınırlandırmadan 20–25 yıl öncesine ait (1980 –1987 ve ayrıca 1987-1990 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Uyuşmazlık dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmaz ve batı sınırında bulunan 124 ada 23 parselin öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Dava konusu yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; taşınmazın tahsisli veya kadim mera niteliğinde olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması olmalıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdare Genel Sekreterliğinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Kanunun 5.maddesine belirtilen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı kullanım süresinin ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Şahit ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, dayanılan 1963 tarih 81 sayılı vergi kaydının kadastro çalışmaları sırasında herhangi bir parsele revizyon görüp görmediğinin Kadastro Müdürlüğünden sorulması, çevresinde bulunan 124 ada 23 parsel,152 ada 1, 31, 32, 33, 34, 35, 36 parsellerin tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanakları tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden eksiksiz olarak istenilerek mahalline uygulanması suretiyle dava konusu taşınmaz yönünü ne şekilde gösterdiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlar da düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi, temyiz incelemesi sırasında göz önünde tutulmak üzere HUMK. nun 366. maddesi hükmü uyarınca tescil konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hâkimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.