14. Hukuk Dairesi 2014/7100 E. , 2014/12100 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Andırın Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2012/211-2013/325
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.09.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 2120, 2121, 2122 parsel sayılı taşınmazları lehine davalıya ait 2119 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir.
Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince; dosya içindeki bilgi ve belgeler ile hükme esas alınan 09.12.2013 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokinin incelenmesinden davacıya ait 361(eski 2122) parsel sayılı taşınmazın güneydoğusundaki kadastrol yola cepheli olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere geçit hakkı ile genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazların genel yola bağlantısının sağlanması gerekir. Davaya konu olayda, teknik bilirkişi güneydeki kadasrol yol ile davacı taşınmazı arasında 6 metre kot farkı bulunduğunu bildirmiş ise de davacı taşınmazından iş makinalarıyla makul süre çalışma ve masraf yapılmak suretiyle yola çıkma olanağı bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
Öte yandan geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerekirken davalıdan tahsiline karar verilmesi de isabetli olmamıştır.
Bu durumda mahkemece, mahallinde teknik bilirkişiler aracılığı ile yeniden keşif yapılarak bilirkişilere davacıya ait taşınmazda iş makinalarıyla makul süre çalışma ve masraf yapılmak suretiyle taşınmazın güneydoğusundaki yola çıkış olanağının bulunup bulunmadığı hususu açıklattırılmalı, gerekirse fotoğrafları da çektirilmek suretiyle keşfi izlemeye elverişli rapor ve kroki düzelttirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu yönler araştırılmadan ve davacıya ait parselin mutlak geçit ihtiyacı içinde olup olmadığı kesin olarak saptanmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 31.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.