8. Hukuk Dairesi 2010/5820 E. , 2011/2435 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Kangal Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 07.07.2010 gün ve 73/97 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... dava dilekçesinde; 191 ada 83 sayılı parselin 70-80 yıldan beri miras bırakanları ile kendisinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu, aralıksız çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyet olduğunu, babasından kalan taşınmazın mirasçıları arasında yapılan rızai paylaşım sonucu bu yerin kendisine düştüğünü, Hazineyle bir ilgisi olmadığı halde kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak Hazine adına bulunan tapu kaydının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle teknik bilirkişi ...’in 10.06.2010 tarihli ek raporunda ve ekli krokide A harfiyle işaretli 88852,11 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüyle davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, Dairenin 01.02.2010 tarih ve 2009/5597 Esas, 2010/386 Karar sayılı bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar. Bu nedenle uyulan bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması zorunludur. Daire bozma ilamında; “…Ham toprak nitelikli taşınmaz üzerindeki zilyetliğin süresi ve niteliği bakımından keşifte davacı tanıkları dinlenmemiş, hüküm fıkrasında miktar belirtilmeden karar verilmiş, hükme esas alınan teknik bilirkişinin krokisi ölçeksiz ve koordinatsız olarak tanzim olunmuştur. Maddi olaylardan olan zilyetliğin her türlü delille kanıtlanması mümkündür. İncelenmekte olan olayda keşif sırasında davacının 12.01.2009 tarihli tanık listesindeki tanıkları dinlenilmeden yerel bilirkişi ve tutanak bilirkişisi sözlerine dayanılarak hüküm kurulmuştur. Yerel bilirkişilerin ve mahkemece re’sen dinlenen tutanak bilirkişilerin sözleri kazanmayı sağlayan zilyetliğin başlangıcı, süresi ve niteliği hakkında hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Yerel bilirkişi ve davacının listesinde yazılı tanıklarının HUMK.nun 258.maddesi hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağırılmaları, aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin başlangıcı, süresi ve niteliğinin kendilerinden ayrıntılı olarak sorulup belirlenmesi, beyanlar arasında çelişki çıktığı takdirde aynı Kanunun 265. maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, TMK.nun 713/7.fıkrasına uygun infaza elverişli ölçekli krokinin teknik bilirkişiden alınması, hükmün HUMK.nun 388 ve 389. maddelerine uygun olarak kurulmasının düşünülmesi” gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamında açıkladığı davacının sunduğu 12.01.2009 tarihli tanık listesinde bulunan Hacı Yılmaz, bozma öncesi keşifte yerel bilirkişi olarak dinlenmiş, tanıklardan ...ve ... ise keşifte dinlenilmediği gibi bozma ilamında değinilmesine karşın bozmadan sonra keşif yapılmamış ve adı geçen tanıklar dinlenilmemiştir. Dosya teknik bilirkişiye tevdi edilerek alınan ölçekli krokiyle yetinilerek hüküm kurulmuştur. Uyma kararının verildiği 09.06.2010 tarihli yargılama oturumunda; davacının alınan beyanında; “Daha önce mahkemeye tanık listesi verdiğini, bozma öncesi yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ile tutanak bilirkişilerinin dosya hakkında yeterli bilgi verdiklerini, taşınmazın kendisine ait olduğu konusunun bu beyanlarla kesinleştiğini, bu bakımdan yeniden tanık dinletmek istemediğini, fakat Yargıtay bozma ilamında belirtilmiş olduğu üzere bilirkişiden ek rapor alınarak eksik hususların ek raporla giderilmesini istediğini” açıklaması karşısında mahkemece bozma ilamının kapsamına karşı herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuş olması doğru değildir. TMK.nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan tescil davaları kamu düzeni ağırlıklı davalar olup, mahkeme açısından kendiliğinden araştırma ve inceleme kuralına tabidir. Az öncede açıklandığı gibi bozma ilamına uyulmakla kayıt maliki davalı Hazine bakımından usulü kazanılmış hak doğmuştur. Bu nedenle davacının 12.01.2009 tarihli dilekçesinde yer alan ve dinlenilmeyen Aziz Farımaz ve İsmail Şahin’in dinlenilmesi gerekmektedir. Hukuk davalarında hakim HUMK.nun 74. maddesi uyarınca her iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlıdır. Bozma ilamında da değinildiği gibi, mahkemece kendiliğinden kadastro bilirkişilerini keşifte hazır bulundurup dinletme yetkisine sahip değildir. Ancak taraflardan birinin veya her ikisinin kadastro sırasında dinlenen bilirkişilerin tanık gösterilmesi halinde dinlenmeleri mümkündür. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. maddesi uyarınca zilyetlik maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi, tanık ve her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Uyuşmazlık konusu 191 ada 83 sayılı parsel 24.02.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olması nedeniyle “ham toprak” niteliğiyle ve 168418,09 m2 yüzölçümlü olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, kadastro tutanağının 29.07.2008 tarihinde kesinleşmesiyle Hazine adına tapu kaydı oluşmuştur. Görüldüğü gibi taşınmaz oldukça büyük bir yerdir. Ham toprak niteliğiyle belirlenmiştir. TMK.nun 713/1.fıkrasına dayalı olarak açılan tescil davaları kamu düzeni ağırlıklı davalar olduğundan ve re’sen araştırma ve incelemeye tabi bulunduğundan eksik araştırma ve inceleme yönünden yapılan bozma ilamına uyulması halinde usulü kazanılmış hak doğurmazlar. Çünkü, hala taşınmazın niteliği konusunda bir duraksama söz konusudur.
Bu nedenle taşınmazın miktarı ve büyüklüğü gözetilerek dava konusu parselin bulunduğu bölgeye ait tespitin yapıldığı 24.03.2008 tarihinde en az 20 yıl öncesine ait (1980-1988 ve ayrıca 1988-1992) yılları arası iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrametri mühendisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmak suretiyle keşif yerinde uygulamasının yapılması, yerel bilirkişi ve dinlenilmeyen davacı tanıkları ile varsa Hazine tanıklarının HUMK.nun 258.maddesi uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşifte dinlenilmeleri, davetiyeyle gelmedikleri takdirde HUMK.nun 253.maddesinin göz önünde tutulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK.nun 265.maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, uzman bilirkişi tarafından hava fotoğraflarının üç boyutlu olarak stereoskopik aletle incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, hangi nitelikte bulunduğu konularında gerekçeli, denetime açık raporun alınması, davacının 03.12.2008 havale tarihli dilekçesi ekinde sunduğu emlak beyanının onaylı örneğinin bulunduğu yerden getirtilerek dosya arasına konulması, sözü edilen emlak beyanının onaylı bir fotokopisi eklenerek Kadastro Müdürlüğünden davacının dayandığı emlak beyanının kadastro çalışmalarında herhangi bir parsele ya da taşınmaza revizyon görüp görmediğinin sorulması, bu konuda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinin A bendiyle, Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 3/5.madde ve fıkrasının emlak beyannameleri yönünden göz önünde tutulması, emlak beyannamelerinde taşınmazın sınırları yer almayıp sadece mevki ve miktarı yazılı bulunduğundan bu tür belgelerin miktarlarıyla geçerli olduğunun düşünülmesi, Kangal İlçe Tapu Sicil Müdürlüğünün 17.02.2009 tarih-300/244 sayılı tapu kayıtlarıyla ilgili yazıları ekinde gönderilen Belgesiz Tespitler Malik Listesi (Senetsiz Defteri) başlığını taşıyan listede yazılı davacı ...’e ait parsellere ilişkin tapu kayıtları ile kadastro tutanakları ve eklerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde yazılı miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeden hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.