8. Hukuk Dairesi 2018/3374 E. , 2019/4650 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, müvekkili idarenin 2378 ada, 16 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazın maliki olduğunu, davalının bu taşınmazın bir kısmını hiçbir haklı sebep olmaksızın konut yapmak suretiyle işgal ettiğini belirterek, davalının müvekkiline ait taşınmaza müdahalesinin men"ine, binanın kal"ine ve 23.05.2005-31.12.2007 tarihleri arası için 11.422,00 TL işgal tazminatının kademeli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Bu dosya ile birleştirilmesine karar verilen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/48 Esas sayılı dosyasında davacı vekili, müvekkili idarenin 2378 ada, 16 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazın maliki olduğunu, davalının bu taşınmazın bir kısmını hiçbir haklı sebep olmaksızın konut yapmak suretiyle işgal ettiğini belirterek, davalının müvekkiline ait taşınmaza müdahalesinin men"ine, binanın kal"ine ve 01.05.2004-31.12.2007 tarihleri arası için 15.240,00 TL işgal tazminatının kademeli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Bu dosya ile birleştirilmesine karar verilen ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/74 Esas sayılı dosyasında davacı vekili, müvekkili idarenin 2378 ada, 16 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazın maliki olduğunu, davalının bu taşınmazın bir kısmını hiçbir haklı sebep olmaksızın konut yapmak suretiyle işgal ettiğini belirterek, davalının müvekkiline ait taşınmaza müdahalesinin men"ine, binanın kal"ine ve 01.05.2004-31.12.2007 tarihleri arası için 15.240,00 TL işgal tazminatının kademeli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, asıl davada, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne ve kabul edilen kısmın dönemler itibarıyla işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müdahalenin men"i ve kâl talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına; birleşen 2008/48 Esas sayılı davada, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne ve kabul edilen kısmın dönemler itibarıyla işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müdahalenin men"i ve kal taleplerinin reddine; birleşen 2008/74 Esas sayılı davada, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne ve kabul edilen kısmın dönemler itibarıyla işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müdahalenin men"i ve kal taleplerinin reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava ve birleşen davalar, müdahalenin men"i, kâl ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece verilen kısa kararda; hem asıl dava hem de birleşen davalar bakımından "...ecrimisilin faizi ile birlikte..." denmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda "...ecrimisilin dönemler itibarıyla işleyecek yasal faizi ile birlikte..." tahsiline karar verilmiş ve ayrıca, kısa kararda birleşen dosyalarda kâl talebi ile ilgili hüküm kurulmamış, gerekçeli kararda ise kâl talebinin reddine karar verilmiş olup, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası"nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK"nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilecektir. Aynı Kanun"un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağına amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki, mahkemelere ve yargıya olan güveni sarsacağı gibi infazda duraksamaya yol açacağı da açıktır. Hükmün kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli karar da buna uygun olmalıdır. Hüküm, bu nedenle Kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"na aykırı olarak tesis edilmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, yerel Mahkeme hükmünün, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.