3. Hukuk Dairesi 2015/19888 E. , 2016/38 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın yetki yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili Site Yöneticiliğinin ortak alanlarda kullanılacak olan elektriğin temininde kullanılmak üzere davalı şirket ile 20/08/2009 tarihinde sözleşme yapıldığını, bu sözleşme neticesinde 9549967 tesisat nolu ve 9559317 tesisat nolu aboneliklerin müvekkili adına tahsis olduğunu, kullanılan elektriğin bedelinin otomatik ödeme talimatı ile düzenli bir şekilde ödendiğini, ancak her nasılsa borç sorgulaması yapıldığı sırada 9559317 nolu tesisata ilişkin 46.652,10 TL bedelli borç ile karşılaşıldığını, müvekkili Site Yöneticiliğinin sözleşmenin başlangıcından bugüne değin tahakkuk ettirilen tüm faturaları tam ve eksiksiz olarak ödediğini, bu nedenle müvekkilinin kayıtlarda gözüken 46.652,10 TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; davanın öncelikle derdestlik, yetki ve zamanaşımı nedeniyle usul yönünden reddini, esas yönünden de tahakkuk ettirilen faturaların mevzuata uygun olması nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, HUMK"nun 9. maddesi gereğince, açıldığı tarihte davalının ikametgahı mahkemesinde görülmesi gerektiği, gerekçesiyle davalının süresinde yaptığı yetki itirazının kabulüne ve dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar." hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında, dava tarihinde davaya konu tesisata ilişkin abonelik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin mesken aboneliğine ilişkin olduğu, buna göre, davacının 4077 sayılı yasa kapsamında tüketici olduğu anlaşılmaktadır. Bu duruma göre uyuşmazlığın çözümü Tüketici Mahkemelerinin görevi içerisindedir.
Mahkeme, bir dava şartı olarak ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. ( Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 2011, s. 128)
Dava şartı da olması itibariyle, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görev konusunda kazanılmış hak da sözkonusu olmaz. Yine, görev ve yetki sorunu birleştiği takdirde öncelikle görev sorununun çözümlenmesi gerekir. Zira, yetkisizliğe ilişkin itirazı çözümleyecek mahkeme, karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK"nun 191.maddesine göre görevli olan mahkemedir.
Hal böyle olunca, mahkemece; o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.