1. Hukuk Dairesi 2016/18248 E. , 2020/2725 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ... parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanları “1880 doğumlu ... oğlu ...” adına kayıtlı iken, isim benzerliğinden yararlanan davalıların mirasbırakanları “1923 doğumlu ... Oğlu ...’in” veraset belgesini kullanarak taşınmazın adlarına intikalini sağladıklarını ileri sürerek 1880 doğumlu ... oğlu ... mirasçılarının veraset ilamındaki payları oranında iptal ve adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak çekişmeli taşınmazda intikali yapılan pay malikinin mirasbırakanları ... olduğunu, davacıların mirasbırakanının ... adıyla kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; taşınmazın intikalinin yolsuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davada mirasbırakan 1880 doğumlu ... oğlu ... mirasçıları adına tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre, mirasçılar arasında elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu ve davanın tereke adına sürdürülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir.
Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş (11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olaya gelince, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/368 Esas, 2012/350 Karar sayılı veraset ilamına göre mirasbırakan 1880 doğumlu ... oğlu ..."in davacılar dışında da çok sayıda mirasçısının bulunduğu, mahkemece mirasçılara meşruhatlı davetiye tebliği ile yetinildiği, mirasçılardan bir kısmının da açılan davaya muvafakat etmedikleri anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, 1880 doğumlu ... oğlu ..."in terekesine temsilci atanıp atanmadığı araştırılarak, tereke temsilcisi atanmış ise tereke temsilcisi huzuruyla davanın görülmesi, tereke temsilcisi atanmamış ise, miras şirketine TMK"nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.
Kabule göre, Av. ..."ın davalılar adına cevap dilekçesi sunmasına karşın davalılardan ... ve ..."nun vekili olduğuna dair dosyaya ibraz edilmiş vekaletname bulunmadığı görülmekle, varsa vekaletnamenin ibrazının sağlanması gerekirken anılan eksikliğin giderilmemiş olması da hatalıdır.
Davalıların açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz eden bir kısım davalılara geri verilmesine, 17.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.