3. Hukuk Dairesi 2013/17910 E. , 2013/16476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan taşınmaz satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını nakit ödeyip, bakiye bedel için davalıya çek verdiğini, davalının taşınmazı bir başkasına satması üzerine tarafların bir araya gelerek satış bedeli olarak verilen para ve çeklerin iadesi hususunda 19.06.2007 tarihli sözleşmeyi kaleme aldıklarını, ancak davalının sözleşme hükümlerine uymadığını, para ve çekleri iadeden kaçındığını, bunun üzerine davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek; itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacıya borcunun bulunmadığını, takibin dayanağı olan 19.06.2007 tarihli sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, teyzesinin oğlu olan dava dışı .... davacıya borcu bulunduğunu, davacı ile dava dışı.... sözleşme imzalamak üzere bir araya geldikleri sırada, davacının tanık olarak yanlarında bulunmak üzere kendisini davet ettiğini, hazırlanan sözleşmeyi okuduğunda isminin tanık değil, borçlu olarak yazıldığını gördüğünü, bu nedenle sözleşmeyi imzalamadığını, dava dışı .... kendisinin imzasını taklit etmiş olabileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davalının icra dosyasına açık ve net imza inkarında bulunmadığı, sözleşme içeriği dikkate alındığında davalının, davacıya 10.768,63 TL borçlu olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, takibin 10.768,63 TL"lik kısmına ilişkin itirazın iptali ile 4.307,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
....
Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava; taraflar arasında akdedilen adi yazılı sözleşmeye dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; icra takibine konu alacağın dayanağını teşkil eden 19.06.2007 tarihli sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 190. maddesinde de; ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu vurgulanmıştır.
Somut olayda, sağlıklı bir inceleme yapılabilmesi için öncelikle ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesi gerekir.
Davada ispat külfeti; senedi elinde bulundurup, takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya yani davacıya düşmektedir. Dolayısıyla ispat yükünün borçluya yüklenmesi olanaklı değildir.
Dosya kapsamından; mahkemece resmi makamlara müzekkere yazılarak, davalı-borçlunun imza örneklerinin temin edildiği, davalının oturarak ve ayakta imza örneklerinin alındığı, sözleşmedeki imzanın davalının eli mahsulü olup olmadığı husunda ...."ndan rapor talep edildiği anlaşılmaktadır.
.... 12.11.2012 tarihli raporda; "inceleme konusu sözleşmede ... adına atılı bulunan imzanın basit tersimli, teşhise yeter nitelikte karakteristik materyal ve yazı unsuru içermeyen bir imza olması nedeniyle aidiyetinin, bu meyanda sorulduğu üzere ..."un eli ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediğini" bildirmiş olup, raporda sözleşmedeki imzanın davalının el ürünü olup, olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat verilemediği görülmektedir.
Hal böyle olunca; imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulundurup takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıda olmasına, alacaklının da mevcut delillerle imzanın borçluya ait olduğunu ispatlayamamasına rağmen, ispat külfetinin ters çevrilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; hem dava dilekçesinde hem de delil dilekçesinde, "her türlü yasal delil" demek suretiyle yemin deliline dayanan davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.
...
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.