Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/24447
Karar No: 2019/11320
Karar Tarihi: 14.11.2019

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/24447 Esas 2019/11320 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2016/24447 E.  ,  2019/11320 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacı, 06.08.2007 tarihinde, davalı ... hastanede diğer davalı doktor tarafından sezeryanla doğumun gerçekleştirildiğini, işlem sonrası 3 gün hastanede yattığını ve taburcu olduğunu, taburcu olduktan sonra 2 ay boyunca sürekli idrar yollarında ağrılar olduğunu ve davalı hastaneye yeniden müracaat ettiğini, kendisine, yaşanan ağrıların normal olduğunun söylendiğini, şikayetlerinin devam etmesi üzerine dava dışı hastaneye başvurduğunu ve mesane ile böbrek bağlantısında plastik kablo benzeri bir alet takılı olduğunun tespit edilerek bunun operasyonla alındığını, davalı doktor ve hastanenin ağır hizmet kusuru olduğunu, kendisini yapılan işlem konusunda kesinlikle bilgilendirmediklerini, ayrıca doğumdaki yanlış müdahale nedeniyle çocukta şaşılık meydana geldiğini ileri sürerek 5.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatına davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, kendilerine yüklenecek herhangi bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi - manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK 321/1 md)(TBK 400) O nedenle hemşire ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile hemşirenin görev yaptığı ... kuruluşları için de geçerlidir.
    Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu"ndan alınan raporun sonuç kısmında “...06.08.2007 tarihinde vajinal tuşe 2-3 cm, effasman %50-60 olan sancılı gebe olarak başvurduğu Özel ... Tıp Merkezi’nde 3 saat süresince NST ve vajinal tuşe ile takibi yapıldığı, sonrasında nonreaktif NST + CPD ön tanısıyla sezaryen sectioya alındığı, operasyonda fetal baş pelvik girimde olduğundan uterin insizyon genişletildiği, bu esnada zedelenen uterin arterler sütüre edilirken sağ üreterin de bağlandığı fark edilip sütürler çözülerek Ürolog önerisiyle sağ üretere double j kateter takıldığı ve kateterin 2 ay sonra çıkartılması önerisiyle şifa ile taburcu edildiği, 23.01.2008 tarihinde başka bir hastanede double j kateterin çıkartıldığı bildirilen kişide, sezaryen sectioya alınma kararının tıp kuralları içinde olduğu, ameliyatta üreterin de bağlandığı tespit edilip gerekli müdahalenin Ürolog önerisiyle yapıldığının anlaşıldığı, ağrı çekmiş gebelerin sezaryen ameliyatı sırasında söz konusu komplikasyonların daha sık görüldüğünün tıbben bilindiği, ameliyat sonrası takibinin doğru yapıldığı ve 2 ay sonra üreter kateterinin çekilmesi için hastaneye gitmesi önerildiğinin tıbbi belgelerinde kayıtlı olduğu ancak kişinin bu öneriye uymadığının anlaşıldığı, dolayısıyla ilgili hekimler hakkında atf-ı kabil bir kusur tespit edilmediği, yeni doğan bebekte ortaya çıkan şaşılığın sezaryen ameliyatı ile bir ilgisinin bulunmadığı” bildirilmiştir. Davacı bilirkişi raporuna yaptığı itirazda ve temyiz dilekçesinde, kendisinin takılan cisim hususunda bilgilendirilmediğini, başka bir hastaneye gittiğinde durumu öğrendiğini beyan etmiştir. Dosya içerisinde bulunan 06.08.2007 tarihli epikriz raporu başlıklı belgede davacıya uygulanan işlem ve 2 ay sonra üroljiye başvurusunda yapılacak işlem yazılı ise de anılan belgede davacının imzası bulunmamaktadır. O halde, mahkemece; üniversiteden, davacıya yapılan işlem hakkında bilgilendirilip bilgilendirmediği hususunun da değerlendirilerek, davacının itirazlarını karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davalıların gerekli özen ve dikkate gösterip göstermediği, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi