8. Hukuk Dairesi 2011/1294 E. , 2011/2202 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kahta Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.09.2009 gün ve 334/230 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın 25 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeni tarafından kullanıldığını, imar ve ihya edildiğini, 126 sayılı parsel maliklerinden aldığını, kadastrodan önce eski maliklerinin imar ve ihya ettiğini, zilyetliklerinin kesintisiz devam ettiğini açıklayarak taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... (Dot) Köyü Tüzel Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişi ...’nun 04.04.2008 tarihli ek rapor ekindeki krokide A harfiyle gösterilen 40.000 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüyle 1973 doğumlu Mahmut Saygı adına tapuya kayıt ve tesciline fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule yönelik bölümü davalı ... vekili, redde ilişkin bölümü ise, davacı vekili taraflarından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Kadastro Müdürlüğünün 18.02.2006 tarihli karşılık yazılarında; taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının 1977 yılında yapıldığını, dava konusu yerin muhtemelen 766 sayılı Yasanın 2.maddesi gereğince “taşlık-kumluk” olması nedeniyle tapulama harici bırakıldığını bildirmiştir. Gerek dava dilekçesinde davacının imar ve ihyaya dayanmış bulunması ve gerekse taşınmazın niteliğiyle Kadastro Müdürlüğünün yazısında belirtilen nitelikler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. İmar ve ihyaya muhtaç olan bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için diğer kazanma koşulları yanında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde imar ve ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi gerekir. Bundan ayrı, teknik bilirkişi ... tarafından dosyaya sunulan 04.06.2007 tarihli rapor ve krokisinde; dava konusu taşınmazın kuzey batısında DSİ tarafından yaptırılan sulama arkının bulunduğuna işaret edilmiştir. Sözü edilen tesisin ark mı yoksa sulama kanalı mı olduğu konusunda duraksama hasıl olduğundan öncelikle teknik bilirkişinin 04.06.2007 tarihli rapor ve krokisi eklenmek suretiyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden veya ilgili Bölge Müdürlüğünden taşınmazın kuzey batısında geçen DSİ tarafından yaptırılan sulama arkı olarak tanımlanan tesisin kurumları tarafından yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise varsa kamulaştırmaya ilişkin harita ve belgelerin mahkemeye gönderilmesinin istenmesi, şayet DSİ tarafından yapılan bir yapı ise davanın TMK.nun 713/3.fıkrası uyarınca DSİ Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, böylece taraf teşkilinin sağlanması düşünülmelidir.
Öte yandan, taşınmazın Kadastro Müdürlüğünün yazısına göre 766 sayılı Tapulama Kanununun 2.maddesi uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan “taşlık-kumluk” alanlardan olması nedeniyle 1977 yılında tapulama harici bırakıldığı gözetilerek davanın açıldığı 07.09.2005 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1975-1985 ve ayrıca 1985-1990 arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrametri mühendisi aracılığıyla keşifte uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu, imar ve ihya edilip edilmediği hususlarının açıklığa kavuşturulması için hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, taşınmazın gerçek niteliğinin saptanması, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli raporun alınması gerekmektedir.
Bundan ayrı, teknik bilirkişinin 04.06.2007 tarihli rapor ve krokisi eklenmek suretiyle çifte tapunun önlenmesi açısından dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, yerel bilirkişi ve tanıkların yeniden yapılacak keşifte HUMK.nun 258.maddesi uyarınca davetiyeyle çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşifte dinlenmeleri, davetiyeyle gelmedikleri takdirde HUMK.nun 253.maddesinin göz önünde tutulması, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK.nun 265.maddesi gözetilerek giderilmesi, davacı vekili dava dilekçesinde imar ve ihyanın 1980 yılında bittiğini bildirdiğinden ve hüküm fıkrasındaki bilgiye göre de davacının 1973 doğumlu olduğu açıklandığına göre imar ve ihyanın bittiği tarihte 7 yaşında bulunan bir kişinin 40.000 m2 yüzölçümlü bir yeri tek başına imar ve ihya etmesi hatta tasarrufta bulunması ve taşınmaz üzerinde zilyetliğini sürdürmesi hayatın olağan akışına uygun düşmediğinin göz önünde tutulması, bu nedenle somut olgunun sebep ve sonuçları üzerinde durulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin hükmün reddine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; teknik bilirkişinin 04.04.2008 tarihli ek rapor ve krokisinde B harfiyle işaretlenen taşınmaz bölümü üzerinde davacı yararına kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinme, imar ve ihya koşullarının gerçekleşmediği keşif tutanağı kapsamı, uzman bilirkişilerin raporları ile dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle belirlenmiş bulunduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmadığından hükmün fazlaya ilişkin isteğin reddine yönelik bölümünün ONANMASINA,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı davacıya ait 18,40 peşin harcın onama harcına mahsubuna 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.