8. Hukuk Dairesi 2010/4965 E. , 2011/2188 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve ... ile Hazine ve Kumbağ Belediye Başkanlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tekirdağ 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12.07.2010 gün ve 293/262 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili ile davalı Kumbağ ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, vekil edenleri adına kayıtlı bulunan 2753 sayılı parselin doğusunda yer alan taşınmaz bölümünün gerek önceki maliklerin gerekse satın alınmak suretiyle vekil edenlerinin zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak, 3354 parselin davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, nizalı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... temsilcisi yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 3354 parselin tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ve davalı Kumbağ ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz bölümü 1977 yılında yapılan kadastro çalışmalarında kumsal niteliğiyle tespit dışı bırakılmış, bilahare 3329,25 m2 yüzölçümüyle ve arsa vasfıyla ihdasen 12.7.2006 tarihinde 3354 parsel numarasıyla Hazine adına tescil edilmiştir.
Dava, TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesine göre kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Tapu iptali ve tescil davaları kural olarak kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına karşı açılır. Niza konusu taşınmaz dava tarihi itibariyle tapuya kayıtlı bulunduğuna göre davalı Kumbağ Belediye Başkanlığına yöneltilen davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz karar verilmemiş olması doğru değildir.
Davacılar adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı bulunan 2753 parsel, 1096 ve 1097 parsellerin tevhidiyle 13.12.1996 tarihinde oluşmuştur. 2753 parselin öncesi 1096 parsel 13.10.1969 tarih ve 44 sayılı tapu kaydı ile Sahilboyu 286 tahrir vergi kaydına istinaden 13.5.1977 tarihinde dayanak kayıt malikleri Ahmet Kara ve müşterekleri adına tespit edilmiş ve 19.2.1981 tarihinde dayanak kayıt malikleri adına komisyon kararı ile kesinleşmiş olup; tapuda yapılan satışla ½ payını davacı ... 23.8.1994 tarihinde, ½ payını ise davacı ... 2.7.1996 tarihinde devralmıştır. 1097 parsel ise 11.1937 tarih ve 702 sayılı vd. tapu kayıtları ile Sahilboyu 285 tahrir vergi kaydına istinaden Hasan Tuna ve müşterekleri adına 14.5.1977 tarihinde tespitle, Hazinenin itirazı üzerine yargılama aşamasında davacı ... 4.9.1981 tarihinde tespit maliklerinden itirazlı şekilde tapuda satın ve devralmış ve hükmen 5.5.1996 tarihinde adına sicil oluşmuştur.
Dava konusu taşınmazın, gerek davacılar adına kayıtlı ve tevhiden oluşan 2753 parselin öncesi 1096 ve 1097 kadastral parsellerin önceki malikleri, gerekse davacıların ihdas tarihinden geriye 20 yılı aşkın süredir evvelinde bağ ve sonra ise turistik tesis alanı olarak tasarruf edildiğinin yerel bilirkişi ve tanıklar, üzerinde çay bahçesi, büfe vb. olduğunun inşaatçı bilirkişi, kıyı kenar çizgisi dışında bulunduğunun jeolog bilirkişi tarafından bildirilmesi üzerine yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Dosya arasında mevcut davacılar adına kayıtlı parselin öncesi kadastro parsellerine revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarında nizalı taşınmazın bulunduğu yön deniz ve kumsal olarak gösterilmiştir. Davacılar uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerini adlarına kayıtlı parsellerle birlikte önceki maliklerinden satın ve devraldıklarını belirterek, eklemeli zilyetlik olgusuna dayandıklarına göre halefiyet yoluyla dayanak kayıtların içerdiği belirlemelerle de bağlı bulunmaktadırlar. Nizalı taşınmaz bölümü, kadastro çalışmalarında belirtilen parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları deniz ve kumsal okuduğu, zeminde de kumsalın devamı olduğu gerekçesiyle tespit dışı bırakılmıştır. Deniz ve kumsal sınırları değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardandır. Bu nitelikteki sınır ihtiva eden kayıtlar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesine göre kural olarak miktarı ile geçerlidir. Miktar fazlası olan kısmın revizyon gören kaydın tesis tarihinde mevcut bulunan kumsaldan genişletilmek suretiyle elde edildiğinin kabulü gerekir. Taşınmazın öncesinin kumsal olmadığına dair iddianın aynı derecede kuvvetli bir delille ispatı gerekir. Kayıt ve belgelerle çelişen, taşınmazın bugünkü hali hazır durumu hakkında görüş bildiren tanık ve bilirkişi sözlerine itibar edilemez. Deniz kumlukları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olup, süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmeleri mümkün olmaz (TMK.m. 715, 999 ve 3402 s.KK m. 16/C).Uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin Hazine adına kayıt oluşturulması da sonuca etkili değildir. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin ve davalı Kumbağ ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı Kumbağ Belediye Başkanlığına iadesine 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.