1. Hukuk Dairesi 2017/4319 E. , 2020/2709 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis davası sonucunda; yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ..."in 1197 ve 95 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı oğlu Hamdi"nin eşi davalı geline ölünceye kadar bakma akdi ile mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak temlik ettiğini, temlik tarihinde ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek miraspayı oranında taşınmazların tapusunun iptali ile adına tesciline, olmazsa tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, bakım akdinden doğan sorumlulukları yerine getirdiğini, temlikin saklı pay kurallarını bertaraf etme amacıyla yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı gerekçesiyle iptal tescil isteğinin reddine, saklı payı zedelediği gerekçesiyle tenkis talebinin kabulüne dair verilen karar Dairece "...Somut olayda; yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamış ve Adli Tıp Kurumundan rapor alınmamıştır. Hal böyle olunca; önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik iddiasının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu, Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu"na gönderilmesi (2659 Sayılı Yasanın 7 ve 16.maddesi gereğince) murisin akit tarihi olan 14.12.2007 tarihi itibariyle hukuki ehliyete haiz olup-olmadığının saptanması; ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde pay oranında istekte bulunulamayacağından davanın reddedilmesi; murisin hukuki ehliyete haiz olduğunun anlaşılması halinde ise, muris muvazaası ve tenkis yönünden değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ile temlikin mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1927 doğumlu mirasbırakan ..."in 29.09.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlu Salim ile dava dışı çocukları Mediha ve Hamdi"nin kaldığı, davalının Hamdi"nin eşi olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu çekişme konusu 95 ve 1197 parsel sayılı taşınmazlarının tamamını, 14.12.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı gelinine temlik ettiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir neden ve muvazaanın varlığı konusunda somut bir olgu ortaya konulamamış, dolayısıyla, davacı temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamıştır.
Hal böyle olunca, davacının iddialarını HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesigereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine 17/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.