10. Hukuk Dairesi 2014/11602 E. , 2015/1252 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava; 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı babasından ölüm aylığı almakta iken, kendisinin de 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu çalışmaları nedeniyle aylığının kesilmesi ve yersiz ödendiği gerekçesi ile davalıdan tahsili amacıyla başlanan takipte davalının itirazının iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, itirazın iptali davasının hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından bahisle, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-İİK"nın 67/1 maddesi uyarınca; itirazın iptali davalarında, 1 yıllık hak düşürücü süre, itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlar. İtiraz tebliğ edilmedikçe süre başlamaz. İcra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olması itirazın tebliği anlamına gelmez. Eldeki davada; Mahkemece, davacı Kurum vekilinin, en geç icra memurunca düzenlenen ödeme emrine kaşı açılmış şikâyet davasına verilen cevap ile 13.07.2012 tarihinde öğrendiği kabul edilmek suretiyle, itirazın iptali davası için açılması gereken 1 yıllık süre geçtiğinden bahisle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacı Kuruma davalının itirazının tebliğ edilmediği, bu kapsamda, davacı kurum için henüz hak düşürücü sürenin başlamadığı dikkate alınmaksızın, verilen karar isabetsizdir.
2-Diğer taraftan, davalının takibe itirazında ve cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmakla; mahkemece, işin esasına girilmeli ve yapılacak incelemede 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesinin, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması imkânının olmadığı, maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun "Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans" başlığını taşıyan 97"nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olmasının, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kıldığı dikkate alınmalıdır.
Bilindiği gibi, zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak
dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır.
Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; özellikle, Kurum yönünden zamanaşımı süresinin, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi itibarıyla işlemeye başladığı dikkate alınarak söz konusu kişi/organ yöntemince belirlendikten sonra öğrenme günü açıklığa kavuşturulmalı, zamanaşımının kesilmesine ilişkin sebeplere göre, eldeki davada gerçekleşip gerçekleşmediği dikkate alınmalı, zamanaşımının gerçekleşmediği saptandığında ise yersiz ödeme tutarlarının geri alınabileceği göz önünde bulundurulmalı ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.