8. Hukuk Dairesi 2011/1485 E. , 2011/2113 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
... ve ... ile ... aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.11.2009 gün ve 284/486 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava dilekçesinde; 83 ada 3 ve 84 ada 3 sayılı parsellerin bir kısım paydaşlarından vekil edenlerinin miras bırakanları tarafından yaklaşık 40 yıl önce haricen bir kısım payları satın aldıklarını, satın aldıkları tarihten bu yana taşınmazların vekil edenlerinin miras bırakanları tarafından kullanılageldiğini, kullanım sırasında dava konusu taşınmazlar üzerinde iki katlı ev ve bir depo yapıldığını, ayrıca narenciye bahçesi yetiştirdiklerini, davalı ...’in üzerinde yapılan iki katlı ev, bir depo ve narenciye bahçesine bir emek ve katkısının bulunmadığını, vekil edenleri ile diğer mirasçılarının rızası olmaksızın davalının müdahalede bulunduğunu açıklayarak davalı tarafından yapılan bu müdahalenin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., 27.07.2009 tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazların murisleri tarafından satın alındığını, elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunu, terekeye temsilcinin atanması gerektiğini, dava koşulunun eksik olduğunu, bahçe, ev ve depoyla ortak miras bırakanlarının bir ilgisinin olmadığını, bahçeyi yetiştirenin ve depoyu yapanın kendisi olduğunu, davacıların bir hakları bulunmadığını, değerin düşük gösterildiğini belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “müdahalenin önlenmesi davalarının ancak mülkiyet hakkına sahip olanlar tarafından açılabildiğini, mülkiyet hakkıyla sıkı sıkıya bağlantısı bulunan müdahale davasını açma yetkisinin tapu malikine ya da malik ile geçerli bir hukuki ilişkiyle taşınmaza zilyet olana tanınan bir hak olduğunu, davacının dava konusu taşınmaza malik olmadığını, taşınmazlarla ilgisini de kanıtlayamadığını, bu nedenle davacıların davayı açmakta hukuki yararları ve aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını” gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hükmün esası davacılar vekili, vekalet ücreti yönünden ise davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; aynı hakka ilişkin TMK.nun 683.maddesi gereğince çözümlenmesi gereken taşınmazlar üzerinde bulunan muhtesatlara yapılan müdahalenin önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacılar vekili dava dilekçesinde; üzerinde iki katlı ev, bir depo ve narenciye bahçesinin bulunduğu taşınmazların kayıt maliki bir kısım paydaşlardan yaklaşık 40 yıl önce vekil edenlerinin miras bırakanı tarafından satın alındığını, üzerinde sözü edilen muhtesatların yapıldığını ve narenciye bahçesinin yetiştirildiğini belirterek müdahalenin önlenmesi isteğinde bulunmuş, 15.02.2010 tarihli temyiz dilekçesinde ise açıkça, “davanın muhtesata elatmanın önlenmesi istemine ilişkin bulunduğunu” belirtmiştir. Dava dilekçesiyle dosya kapsamına göre, taraflar miras bırakan ... tarafından yaklaşık 40 yıl önce haricen satın aldığı tapulu taşınmazlar üzerine yapılan muhtesatlara ilişkin ayni hakka dayanmaktadırlar. Muris ...’ın dosya arasında bulunan Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.06.2009 gün ve 2009/736 Esas, 2009/683 Karar sayılı veraset belgesine göre; davacılar ile davalı...’ın mirasçıları olup, bunlar dışında başka mirasçıların olduğu da veraset belgesiyle sabittir. Şayet muhtesatlar muris ... tarafından yapılmış ve narenciye bahçesi de onun tarafından yetiştirilmiş ve ortada miras payına yapılan müdahalenin önlenmesi söz konusu ise, uyuşmazlığın ayni hakka ilişkin olduğu ve paya yapılan müdahalenin önlenmesi davası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır. İddiaya göre muhtesatlar muris dışında davacılar tarafından yapıldığı ve narenciye bahçesinin bunlar tarafından yetiştirildiği yönündedir. Davalı ise savunmasında; muhtesatların ortak miras bırakan ... tarafından yapılmadığını ileri sürmektedir. Her iki halde de ayni hak söz konusudur. Uyuşmazlık konusu 83 ada 3 ve 84 ada 3 sayılı parseller taraflar ve murisleri dışında üçüncü şahıslar adına tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı oldukları gelen tapulama tutanakları ve tapu kayıtlarıyla saptanmıştır. Ortada harici satın alma söz konusu olduğunda ve murisleri tarafından satın alındığı, üzerinde muhtesatların yapıldığı belirlendiğine göre, davanın TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir. Zira uyuşmazlık zeminle ilgili olmayıp, muhtesatlara ilişkindir.
Bu bakımdan, yukarıdaki açıklamalar da göz önünde tutulduğunda, her mirasçı terekeye dahil bir taşınmaz için birbirinden bağımsız olarak birbirlerine karşı paya yönelik müdahalenin önlenmesi davasını açmaları mümkün olduğu gibi, muhtesatların muristen kalmamış ise hak sahiplerinin zaten yapılan müdahalenin önlenmesi konusunda her türlü davayı açma imkanları bulunmaktadır.
Şu halde, mahkemece yapılacak iş: İddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, 83 ada 3 ve 84 ada 3 sayılı parseller üzerinde bulunan muhtesatların ortak miras bırakan ... tarafından yapılıp yapılmadığı, ona ait olup olmadığı, kimin tarafından ne şekilde emek ve para sarfedilmek suretiyle yapıldıkları konularında gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz olarak yapılması, uyuşmazlık taşınmazlara ilişkin bulunduğundan yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi gereğince davetiye ile çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi uyarınca keşifte dinlenmelerinin sağlanması, mahkemece tanık ve delillerini bildirmeleri konusunda taraflara süre ve imkan tanınmadığından öncelikle tanık ve delillerini bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, uyuşmazlığın TMK.nun 683.maddesinin göz önünde bulundurulması, muhtesatlar ortak miras bırakandan kalmış ise intifadan men’in söz konusu olup olmadığının belirlenmesi, ondan sonra tüm deliller toplanarak birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Terekeye dahil bir taşınmaz için her mirasçı üçüncü kişilere karşı tek başına dava açma olanakları vardır. Terekenin yararı söz konusudur. (TMK.m, 640/4, 702/son fık).
Kabul şekline göre de, dava reddedilmiş bulunduğundan yargılama oturumlarında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması yerinde bulunmamıştır.
Davacılar ve davalı vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya ve 17,15 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 12.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.