10. Hukuk Dairesi 2014/26508 E. , 2015/1223 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum ve .. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 21.10.2000-31.12.2011 tarihleri arasında davalılara ait işyerinde çalıştığını ve bu sürelerin tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinde, davacının, 18.04.2003-18.06.2003 tarihleri arasında ..., 25.04.2006-30.06.2006 tarihleri arasında giriş çıkış yapmak suretiyle kesintili olarak ...., 12.08.2009-31.12.2011 tarihleri arasında ise giriş çıkış yapmak suretiyle kesintili ... yanından bildirimleri bulunduğu anlaşılmaktadır. 18.04.2003-18.06.2003 tarihleri arasında ..., 25.04.2006-30.09.2006 tarihleri arasında ... yanında geçen hizmetlere ilişkin davacı yanca imzalı ibranameler ve 18.04.2003, 26.01.2009 tarihli davacı yanca imzalı, 17.07.2007, 01.06.2009,17.09.2011, 12.08.2009, 25.04.2006 tarihli davacı imzası olmayan işe giriş bildirgeleri mevcuttur. Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 21.10.2000-31.12.2011 tarihleri arasında Kurum’a bildirilen süreler hariç çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği
kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, hükmü temyiz etmeyen yönünden sonuç doğurması gerekeceği de gözetilerek, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Davada somutlaşan olayda; davacının, çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla yapılan araştırma ve inceleme yetersiz olduğu gibi davacının, hangi işveren yanında hangi tarihler arasında çalıştığı tam olarak belirlenmeksizin, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Şu halde, Mahkemece; özellikle 18.04.2003-18.06.2003 tarihleri arasındaki ibraname ve diğer yazılı deliller dikkate alınarak iş bu belgelerde sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın davacıya aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı; 3 ayrı işveren nezdinde geçen çalışma söz konusu olduğu için, hangi işveren ya da işverenlerin hangi dönemde bahsi geçen işyerini işlettikleri açıkça belirlenmeli buna ilişkin Kurum’dan işyerlerinin kapsam tarihleri sorulmalı, işverenlerin Vergi dairesi kayıtları celbedilmeli, ayrıca davacının çalışmalarını bilebilecek durumda olan, çalışmaları kayıtlara geçmiş ve işverene karşı açtığı davası bulunmayan dinlenmeyen bordrolu çalışanlardan kanaat edinmeye elverişli sayıda olanlar re"sen tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, bu yönde yapılan araştırma yeterli olmaz ise, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ile bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler re"sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, varsa işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyası celbedilmeli ve işçilik alacakları davasında
dinlenen tanık anlatımları ile iş bu davada bilgi ve görgülerine başvurulan tanık beyanları karşılaştırılarak, varsa çelişkiler giderilmeli; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, davalı ...’nin iddia ettiği gibi davacının, 2006 yılında bir beyin ameliyatı geçirip geçirmediği üzerinde durulmalı, davacı tarafça iddia edilen çalışmalara ilişkin Kurum tespitleri (müfettiş ve yoklama memuru raporları, mahalli denetim tutanakları v.s.) sorularak getirtilmeli, res"en araştırma ilkesi gereği, çalışmanın varlığı, sürekliliği ve süresi yöntemince araştırılmalı ve toplanan tüm kanıtlar yeniden değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre de davacının, hangi işveren yanında hangi dönemlerde çalıştığı hiçbir kuşku ve tereddüt oluşturmayacak şekilde açıkça belirlenerek bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı ... ve Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacı ..."ya iadesine, 26.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.