17. Hukuk Dairesi 2018/5681 E. , 2020/4163 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davacıların miras bırakanı ile davalı arasında 17.01.2011 başlangıç tarihli 10 yıllık hayat sigortası sözleşmesi bulunduğunu, miras bırakan vefat etmesine karşın bedelin ödenmediğini belirterek 55.000,00 TL"nin dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, primin ödenmemesi nedeni ile poliçenin dain mürteinin bilgisi dahilinde iptal edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan delillere göre davanın 22.099,13 TL üzerinden kabulüne, alacağa dava tarihi itirabiyle ticari temerrüt faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin 32.900,87 TL"nin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, hayat sigorta poliçesinin iptalinin haklı olup olmadığı, davacının poliçe teminatını talebe haklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı
dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Mahkemece Dairemizin 2016/13678-2017/11706 sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmişse de bozmanın gerekleri yerine getirilmemiştir. Somut uyuşmazlıkta, sigorta poliçesinin dava dışı banka tarafından açılan krediye teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kredi borcu ödenmemiş ise sigorta bedelini talep hakkı öncelikle dava dışı bankaya ait olup, ancak artan kısım varsa davacıların bunu istemesi mümkündür. Bozma kararından önce ... Şubesi tarafından gönderilen yazıda kredi bakiyesinin 18.08.2016 tarihi itibari ile 32.336,31 TL olduğu ve tazminatın davacılara ödenmesine muvafakat edilmediği bildirilmiştir. Dairemiz bozma ilamında kredi borcu tamamen ödenmediği ve davacıların ancak artan kısım yönünden bedeli talep edebileceği belirtilmiş, mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada ... Şubesinden kredi borcundan kaynaklı banka alacağının kalıp kalmadığı yeniden sorulmuş, Banka cevabi yazısında 08.06.2018 tarihi itibariyle halen 22.099,13 TL borcun kaldığı bildirilmiştir. Kredi borcu halen devam ettiği halde, bozma ilamına uyulup karşı taraf için usuli kazanılmış hakkın aykırı şekilde, davacıların Hayat Sigortası poliçesinde belirtilen vefat teminatı tutarından bankaya olan güncel borç miktarı çıkarıldıktan sonra kalan tazminatı talep etme hakkı olduğu gözetilmeden, bankaya olan borç miktarının davacılar lehine hükmedilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 30.06.2020 gününde Üye ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
Davalı sigorta şirketinin temyizi üzerine Dairemizde yapılan incelemede;
Kredi borcuna teminat olarak düzenlenen hayat sigortası poliçe bedelini talep hakkının öncelikle dava dışı bankaya ait olduğu, kredi borcunun halen devam ettiği halde davacıların poliçedeki teminat tutarından bankaya olan güncel borç miktarı çıkarıldıktan sonra kalan tazminatı talep hakları olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş ise de, mahkeme kararının aşağıdaki gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun düşüncesine iştirak edemiyorum.
Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesinde;
“Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir.
Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.” hükmü bulunmakta, benzer bir düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1456. maddesinde;
“(1) Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
(2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.” şeklinde yer almaktadır.
Her iki kanun maddesi sigortacıya maddede gösterilen haller dışında rehinli alacaklının muvafakati olmadan sigorta tazminatını sigortalıya ya da lehdara ödememe yükümlülüğü getirmiştir. Buradan hareketle herhangi bir sebeple sigortacıyla ihtilafa düşen sigorta ettirenin/lehdarın açacağı davada sınırlı aynî hak sahibinin rızasının dava şartı olarak kabul edilmesi doğru değildir. Zira, Kanun maddelerinin metninde açıkça ödeme aşamasında alınması gereken bir rızadan bahsedilmiştir. Bu nedenle TMK’nın 879 ve TTK’nın 1456. maddelerinin gerekleri hükümde ve hükmün infazı
aşamasında yerine getirilmelidir. Şöyle ki, mahkeme sigortacıyı mahkûm ettiği tazminatın ödenmesinden önce sınırlı aynî hak sahibinin rızasının alınması şartını hüküm fıkrasına dercettiğinde hem sigorta ettirenin/lehdarın haklılığı belirlenmiş hem de sınırlı aynî hak sahibinin hakkı korunmuş olacaktır.
Sigorta şirketinin ödemeyi reddettiği tazminatın ne şekilde ödeneceği hususunun yargı mercii önüne getirilebilmesi ve karara bağlanabilmesi gerekir. Kanunun amacına aykırı olarak, yorum yoluyla dava şartı ihdas edilmesi suretiyle davacıların, murislerinin hayat sigortası poliçesi tazminatını almak için bu davayı açabilmesini poliçede lehine daini mürtehin kaydı bulunan bankanın (kalan kredi borcuyla sınırlı olarak olsa bile) muvafakatına bağlamak ve bu muvafakatı aktif dava ehliyetinin bir şartı olarak kabul etmek lehdarın poliçeden doğan dava hakkının elinden alınması sonucunu doğurur.
Dava konusu poliçenin lehdar kısmında “Kanuni Mirasçılar” ifadesinin yazılı olduğu, ... Şubesi’nin ise daini mürtehin (rehinli alacaklı) sıfatında olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 1493/7 nci maddesine göre sigortacıdan edimi isteme ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehdara aittir. Sigorta tazminatı üzerinde rehinli alacaklı olarak banka şubesinin gösterilmesi kanun metninde belirtilen “aksinin kararlaştırılması” olarak değerlendirilemez. Zira, daini mürtehinin haklarının korunması için yukarıda zikredildiği üzere kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere her kademedeki yargı mercii önünde bireyin hukukî dinlenilme hakkının korunması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukukî dinlenilme hakkı” başlıklı 27 nci maddesinde bu hak şu şekilde ifade edilmiştir;
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b)Açıklama ve ispat hakkını,
c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.”
Birey için son derece önemli alanlara temas eden hukukî dinlenilme hakkı Anayasayla teminat altına alınan ve uluslararası antlaşmalarla da (AİHS 6 ncı madde) temin edilen bir hak olduğundan, kanunî düzenleme ile ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi kanun maddelerinin yorumlanması yoluyla da kullanılması engellenemez. Muvafakat engelinin, varsa banka borcunun bütün ferileriyle sonucu kestirilemeyen davadan önce ödenerek aşılabileceği söylenebilir ise de bunun, borcun miktarı ve sigortalının/sigorta ettirenin/lehdarın ekonomik imkânlarıyla sınırlı olması nedeniyle yargıya erişimi engelleyici etkisi bulunmaktadır.
Bu açıklamalara göre Mahkemece,
... Şubesi’nin daini mürtehin kaydına esas rehinli alacağının devam edip etmediği ve miktarının ilgili bankadan sorularak, devam ettiğinin bildirilmesi halinde hükmedilecek poliçe tazminatının, TTK’nın 1456. maddesi gereğince daini mürtehin banka şubesinin izninin alınması kaydıyla ödenmesine,
Karar verilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkeme kararının bozulması gerekirdi.