3. Hukuk Dairesi 2020/1039 E. , 2020/2395 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen menfi tespit- istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davacı şirketin "... Tıp Merkezi" unvanıyla sağlık alanında ticari faaliyet gösterdiğini, davalı ile aralarında 2009 yılında "Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi" düzenlendiğini ve sözleşmenin 2012 yılında yenilendiğini; davalı kurum tarafından, davacı şirkete ait tıp merkezinin Kadın Hastalıkları ve Doğum branşında tedavi gören hastaların endikasyonlarının acil olmadığı halde hasta epikrizlerinde acil olarak gösterildiğinden, bazı hastalardan belirlenen ilave ücret oranının üzerinde ilave ücret alınmış olduğundan, yine ilave alınan ücretler karşılığında ücrete ilişkin hastaya belge verilmediğinden bahisle, 2012 yılı sözleşmesinin 11.1.6 maddesi gerekçe gösterilerek hakkında cezai işlem uygulandığını, davalının, 2009 yılı sözleşme hükümlerinin uygulanmasına yönelik davacı şirketin yazılı talepte bulunmasına imkan tanımadığını; davacı şirkete ait tıp merkezinde gerçekleştirilen sezaryen doğumların tamamının acil endikasyonlar gerçekleştiği için yapıldığını, davalı kurum ile yapılan sözleşme hükümleri çerçevesinde hastalardan % 30 oranında ilave ücret alma hakkının bulunduğunu, ilave ücret alınması halinde de hastalara fiş, fatura ve vb. belge verildiğini, ancak hastaların kendilerine verilen bu belgeleri muhafaza edip etmedikleri hususunda davacı şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek; öncelikle davalı kurum tarafından haksız olarak tahakkuk ettirilen 122.000,00 TL tutarındaki cezai işlemin iptaline, borçlu olmadığının tespitine, yargılama aşamasında cezai şart bedelin davalı tarafından tahsil edilmesi halinde ise ödenen paranın faiziyle birlikte davalıdan istirdadına; mahkeme aksi kanaatte ise 2012 yılı sözleşme hükümlerine göre uygulanan cezai işlemin iptali ile cezai şart bedelinin 2009 yılı sözleşme hükümlerine göre tahakkuk ettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.09.2015 tarihli ve 2014/18355 E. - 2015/26700 K. sayılı ilamı ile, "...Somut olayda, cezai şart uygulanmasına konu fiillerin 2011 yılında gerçekleştiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 2009 tarihli protokolün daha lehine olduğunu ileri sürerek bu sözleşmenin uygulanmasını istemektedir. Hal böyle olunca mahkemece, faturanın ya da faturaya dayanak oluşturan belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi sebebiyle uygulanan cezai şart yönünden davacıya, davalı idareye yazılı başvuruda bulunma ve işlemin gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan sözleşme hükümlerinin uygulanmasını talep etme imkanı tanınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu talep yönünden de davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ise; davanın kısmen kabulüne, davalı tarafından davacıya kesilen 16/03/2012 tarih ve ...1380856 sayılı cezai şart uygulamasının 67.500,00 TL olarak uygulanmasına, yargılama aşamasında fazladan tahsil edilen 122.601,64 TL"den mahsubu ile bakiye kalan 55.101,64 TL"nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazının reddi gerekir.
2-) Somut olayda; davalı kurum tarafından uygulanan davaya konu cezai işlemin, taraflar arasında düzenlenen 2012 yılı sözleşme hükümlerine uygun olduğu, dosyada mevcut deliller ve bozma öncesi hükme esas alınan 12/12/2012 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile sabittir. Yargıtay bozma ilamı kapsamında, davacıya, davaya konu cezai işlemin 2009 yılı sözleşme hükümleri esas alınarak uygulanmasına yönelik davalı kuruma yazılı başvuruda bulunma imkanı tanınmış olup, mahkemece, yazılı şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. Bu durumda davalının, davanın açılmasına sebebiyet verdiği söylenemez.
Hal böyle olunca, mahkemece; davanın açılmasına davacının sebebiyet verdiği dikkate alınarak, davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerekirken, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 2. bendinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine 2. bent olarak " Davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı tarafından yapılan 32,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T nin 13. maddesinin 1. fıkrası gereğince hesaplanan 7.775,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, sarf olunmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde yatıranlara iadesine," ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.