Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.11.2013 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat K.E geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, paydaşlar arasında paya vaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava ise ecrimisil alacağından kaynaklı takas ve mahsup isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların kök miras bırakanı M.. R.. A.."nun davaya konu 107 parsel sayılı taşınmazda bağımsız malik, 16, 41, 121, 225 parsel sayılı taşınmazlarda ise paydaş olduğu, davacı ve davalı tarafın mirasbırakanlarına isabet eden payda elbirliği halinde malik oldukları anlaşılmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde; paylı mülkiyete konu taşınmazlarda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluştuğunu, davalının murislerinin 1/3 payına isabet eden ve kullanımına ayrılan bölümün tamamını kullandığını, semerelerinden yararlandırmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı yan ise karşı davasında; muristen kalan dava dışı taşınmazlarda davacı yanın haksız kullanımından kaynaklanan ecrimisil alacağının tespiti ile takas ve mahsubuna karar verilmesi isteği ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 20.000,00.-TL. alacak talebinde bulunmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 376. ve 377. maddesi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186. maddesinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 184/2. maddesinde açıkça; mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 297/2 maddesindeki düzenlemede “….taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; karar verilen oturuma davalı tarafın mazeret bildirdiği, duruşma gününün UYAP aracılığıyla bildirilmesi isteminde bulunulduğu halde sadece davacı taraf hazır bulunduğu oturumda, mazeret talebinin reddedildiği, yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmadan, tahkikatın sonlandırıldığı tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözlerini bildirmelerine olanak tanınmadan ve diğer taraftan da karşı dava bakımından olumlu ve olumsuz bir karar verilmeden sonuca gidildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK"nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka birgün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılamada beyanda bulunma olanağı tanınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsiz olduğu gibi karşı dava yönünden de olumlu olumsuz bir karar verilmemesi doğru değildir.
Davalı vekilinin belirtilen nedenle temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.