10. Hukuk Dairesi 2021/517 E. , 2021/7955 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Enez Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, sigortalığının başlangıç tarihi olarak 20/07/1998 tarihinin belirlenmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili; 5510 sayılı Kanun"un 86. maddesi uyarınca 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davanın işverene yöneltilmesi gerektiği ve kurumun fer"i müdahil olarak davaya dahil olması gerektiği bu nedenle davanın usulden reddi gerektiği, davacının işe giriş bildirgesi dışında belgesi olmadığı ve kurum kayıtlarına göre çalışmasının ispat olunamadığı bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
“Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“Davacı tarafın dava açmadan önce Kuruma başvuru dava şartını gerçekleştirmediği, ancak dava açıldıktan sonra yargılama sırasında kuruma başvurmak üzere davacıya süre verildiği ve kuruma yapılan başvuru sonrasında dönem bordrosunda belirtildiği şekilde hizmet süresinin düzeltildiği anlaşılmakla; kurumun dava açılmasına sebebiyet vermediği, bu nedenle de HMK 331/1 maddesi dikkate alınarak; yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması ve kendisini vekille temsil ettiren SGK lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereği İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden kaldırılarak, davanın esası yönünden ise yeniden aynı karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, “Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden kabulüne,
Enez Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/11/2019 tarih, 2019/43 Esas- 2019/119 Karar sayılı kararının HMK"nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı; BİMER üzerinden kuruma başvuru yaptığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamı incelendiğinde, 09.09.1982 doğumlu olan davacının sigorta başlangıcı tarihinin 20.07.1998 olarak tespitini talep ettiği, dava açıldıktan sonra davacının sigorta başlangıç tarihinin 13.07.1998 olarak davalı Kurum tarafından güncellenmesi üzerine, mahkemece konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, ilgili Bölge Adliye Mahkemesince ise kuruma başvuru şartı gerçekleşmediği için yargılama giderlerinden davacı sorumlu olması gerektiğinden bahisle istinaf istemi kabul edilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmış ise de; söz konusu hüküm eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır.
Davanın yasal dayanakları olan 506 sayılı Kanunun 108. maddesinde “...sigorta süresinin başlangıcı, bu yasaya tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih”hükmü ile istemin Yasanın geçici 54. maddesi kapsamında ifade edilen istisnaya girmediği dikkate alındığında, Yasanın 60/G maddesinde, “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir" hükmü öngörülmüştür.
Diğer taraftan, bazı hallerde dava devam ederken, dava açılmasından sonra meydana gelen bir nedenle dava konusu ortadan kalkabilir.Davanın konusuz kalması halinde, artık dava hakkında yargılama yapılmasına ve hüküm verilmesine gerek kalmaz. Başka bir deyişle, her iki tarafın da davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararı kalmamış demektir. Bu halde, mahkemece, davanın konusunun kalmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, talebin 20.07.1998 tarihinin sigorta başlangıcı tespitine yönelik olması karşısında, 09.09.1982 doğumlu davacının 18 yaşını ikmal ettiği 09.09.2000 tarihi itibariyle hüküm kurulabileceği ancak bu tarih yönünden davanın konusuz kalmayacağı gözetilmeksizin ve talebin 506 Sayılı Yasa’nın 79/10 maddesi ile anılan yasanın 108. Maddesine yönelik bir uyuşmazlık olup kamu düzenine ilişkin bulunduğu serbestçe tasarruf edilebilecek bir konu da olmadığı gözetilerek ayrıca temyiz dilekçesine ekli BİMER kanalıyla yapılan 08.07.2015 tarihli başvuru ve buna ilişkin kurum red cevabının gerçekliği araştırılıp belirlendikten sonra, anılan başvurunun 5521 sayılı yasa’nın 7/3 maddesi kapsamında bir başvuru olup olmadığı irdelenip yargılama giderlerinin de buna göre tayin ve tespiti irdelenmeksizin, yeni ihtilaflara meydan verecek şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ..."ün muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ..."ün oyları ve oyçokluğuyla 09.06.2021 gününde karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; davalı Kuruma ait 11.07.2019 günlü yazı içeriği, Kuruma intikal ettiği anlaşılan 1998 yılı 2. dönem bordrosundaki davacı adına yapılmış 13.07.1998-31.07.1998 arası 19 günlük bildirimli çalışmanın varlığı, aynı döneme ait APHB içeriklerine göre davanın konusuz kaldığının izahtan vareste olması; giderek 506 sayılı Yasa"nın 60/G maddesinin hükmün infazında gözetilmesinin mümkün bulunması karşısında Dairenin bozma yönlü kararına iştirak etmiyorum.
Yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne kazılmayarak, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının onanması gerektiğini düşünüyorum.