20. Hukuk Dairesi 2014/9595 E. , 2014/10229 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 12/02/2014 gün ve 2013/10703 - 2014/1736 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, 103 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, orman vasfıyla Hazine adına tesbit edilmiştir.
... ve ... vekili olan Av. ... 24/04/2006 tarihli aynı günlü dava dilekçeleriyle, müvekkillerinin kullandığı taşınmazlarının 103 ada 1 sayılı orman parseli içinde kaldığı iddiasıyla, müvekkillerinin kullandığı bu taşınmazların orman parselinden ifraz edilerek müvekkilleri adına tescili istemiyle ayrı ayrı dava açmıştır.
Davacılar vekilinin davacı ... adına açtığı dava mahkemenin 2006/25 Esasına, davacı ... adına açtığı dava ise mahkemenin 2006/26 Esasına kaydedilmiştir.
Mahkemece 103 ada 1 sayılı parselin, aynı mahkemenin 2006/10 Esas sayılı dosyasında da davalı olduğundan bahisle 10/04/2007 tarihinde davacılar ... ve ...’in açtıkları davanın mahkemenin 2006/10 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş ancak birleştirme kararlarında 2006/25 Esas sayılı dosyanın davacısı ... olduğu halde davacı olarak ...’in ismi, 2006/26 Esas sayılı dosyanın davacısı ise ... olduğu halde davacı olarak ... ismi yazılmış ve daha sonra verilen ayırma kararında bu hata devam ettirilmiş, böylece davacı ...’nın davacı olduğu dosyada, davacı ...’in dava dilekçesi, davacı ...’in davacı olduğu dosyada ise davacı ...’nın dava dilekçesi yer almıştır.
Mahkemece, 31/05/2007 tarihinde fen bilirkişi eşliğinde yapılan keşifte, davacı ...’nın dava ettiği taşınmazın 103 ada 1 sayılı orman parseli içinde yer alan ve fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A7) ve (A8) ile gösterilen taşınmazlar, davacı ...’in dava ettiği taşınmazın ise, krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz olduğu belirlenmiştir.
Mahkemece, 16/05/2011 tarihinde yapılan keşifte, davacı ...’in dava ettiği krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz inceleme konusu yapılmış ve bilirkişilerden bu taşınmaz hakkında rapor alındıktan sonra, 01/12/2011 günlü ve 2010/26 – 2011/293 sayılı kararla, karar başlığına davacı olarak ...’in adı yazılarak, davacı ...’in davasının reddine karar verilmiş, davacı vekili Av. ...’ın temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.01.2013 tarih ve 2012/9366 - 2013/451 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Dava dilekçesinde davacı olarak ... ismi yer almasına ve bu kişi tarafından dava açılmış olmasına rağmen, davacı ile farklı kişi oldukları anlaşılan ... hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır. Usûl kurallarına göre, davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf mevcut olup, dava, ancak; davacı tarafından açılabilir, davacının gerçek hak sahibi olmadığının anlaşılması üzerine gerçek davacı sıfatına sahip kişinin, davacının yerini alarak davaya devam etmesi mümkün değildir. Taraf kavramının taraflar arasındaki hukukî durumla ilgisi yoktur, kimin taraf olduğu dava dilekçesine göre belirlenir. Hüküm, davanın tarafları hakkında verilebilir ve yalnızca o davanın tarafları açısından kesin hüküm teşkil eder. Olayda; dosya kapsamı ve dava dilekçesinden davacı ... olduğu, davanın kaydının yapıldığı 2006/25 esas sayılı dosyanın tensip zaptında da davacı olarak davayı açan kişi olan ... isminin yer aldığı, taraf ehliyeti dava şartı olup mahkemece re"sen gözönünde bulundurulması ve dava açan ..."nın davası hakkında yargılama yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, davada davacı taraf ehliyeti olmayan ... yönünden karar verilmesinin usûl ve kanuna aykırı olduğu ve ayrıca 103 ada 1 sayılı parselle ilgili davaların aynı dosyada birleştirilerek görülmesi gerekirken, dosyalar birleştirildikten ve keşif yapıldıktan sonra ayrılarak karar verilmesi de doğru olmadığı”na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, 04/10/2013 tarihli celsede, dava dilekçesinin tarafı davacı ... olmasına rağmen, kararın ... hakkında verildiği, davacı vekili Av. ..."ın vekâletnamesinin incelenmesinde hem ..."nın hem de ..."in vekili olduğu anlaşıldığından, davacı vekiline dava dilekçelerini ve hangi taraf adına dava açtığını tereddüte mahal vermeyecek şekilde Yargıtay bozma ilâmı da dikkate alınarak açıklamasının istenilmesine, davacı vekilinin son iki celsedir mazeret sunması da dikkate alınarak bu konuda davacı vekiline bir sonraki celse tarihine kadar kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde beyanda bulunmadığı takdirde dosyadaki mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin kendisine ihtar edilmesine karar verilmiş, bu ara kararından sonraki celse olan 04/10/2013 tarihli celsede, yeni bir araştırma yapılmadan bozma öncesi keşifte görev alan fen bilirkişi raporunda "A3" ile gösterilen taşınmazın davacı ..."ya değil de dava dışı ..."e ait olduğunun belirtildiği ve krokide "A3" ile gösterilen taşınmazın tamamının "orman" vasfında olduğu ve bu tür yerlerin zilyetlik yolu ile kazanılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine ve dava dosyasının kesinleştikten sonra dava konusu parselin kadastro tutanak aslının bulunduğu mahkemenin 2006/10 Esas sayılı dava dosyası arasına konulmasına karar verilmiş, davacı vekili Av. ...’ın temyizi üzerine hüküm Dairece onanmış; davacı vekili Av. ... bu sefer Daire kararının düzeltilmesini istemiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli taşınmaz orman alanı içinde bırakılmıştır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; öncelikle, bozma kararında, 103 ada 1 sayılı parselle ilgili davaların aynı dosyada birleştirilerek görülmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, mahkemece dosyaların birleştirilmemesi isabetsiz olduğu gibi bu hususun göz ardı edilmesi aşağıda belirtilecek olan karışıklığa yol açılmıştır.
Dairenin 29.01.2013 tarih ve 2012/9366 - 2013/451 sayılı kararında, dosya arasındaki dava dilekçesi ...’ya ait olduğu halde dava dışı ... hakkında karar verildiği belirtilerek hüküm bozulmuş, mahkemece bozma öncesinde yapılan keşifte davacı ...’in dava ettiği krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz incelenip, bu taşınmaz hakkında rapor alındığı halde, bozma sonrasında yeniden keşif yapılıp davacı ...’nın dava ettiği krokide (A7) ve (A8) ile gösterilen taşınmazlar incelenmeden ve karar başlığına ... yazılarak ancak gerekçede ...’in dava ettiği krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz tartışılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bir başka anlatımla, ...’nın değil ...’in davaya konu yaptığı krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz yönünden keşif yapılıp ve bu taşınmaz yönünden bilirkişilerden rapor alınmış ancak karar ... hakkında verilmiştir.
Her ne kadar eldeki somut dosyada davacı ...’nın dava dilekçesi yer almakta ve eldeki bu dosyanın davacısı ... ise de, aynı gün karar düzeltme incelemesinde bulunan Dairenin 2014/8110 Esas sayılı dosyasında yapılan incelemede; aynı mahkemenin 09/12/2011 gün ve 2006/10 - 2011/302 sayılı kararıyla davacı ...’nın dava ettiği krokide (A7) ve (A8) ile gösterilen taşınmazların "... Barajı ve HES Barajı" sularının altında kaldığı gerekçesiyle, bu taşınmazların kadastro tespiti dışında (kadastro dışında) bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleşmiş olduğu ancak bu dosyada davacı ...’nın değil davacı ...’e ait dava dilekçesinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda davacı ...’nın dava ettiği krokide (A7) ve (A8) ile gösterilen taşınmazlar hakkındaki karar kesinleşmesi nedeniyle yukarıda belirtilen birleştirme kararları sırasında, karar başlığında davacıların adlarının karıştırılarak yazılması nedeniyle oluşan hatanın giderilme imkanı kalmadığından, mahkemece aynı mahkemenin 09/12/2011 gün ve 2006/10 - 2011/302 sayılı dosyası içinde yer alan davacı ...’e ait dava dilekçesi bu dosya içine konulduktan sonra davacı ...’in davaya konu yaptığı krokide (A3) ile gösterilen taşınmaz hakkında karar verilmesinin temini için hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu onandığı anlaşıldığından, davacı ... vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 12/02/2014 gün ve 2013/10703 - 2014/1736 sayılı onama kararı kaldırılarak, 04/10/2013 gün ve 2013/23-2013/48 sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.