1. Hukuk Dairesi 2013/5711 E. , 2013/15915 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil,tazminat ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacılar miras bırakanı ...’ın 27.11.2008 tarihinde dul ve çocuklu olarak vefat ettiği ve murisin tamamının çocuklarından oluşan 8 mirasçısı olduğu, murisin adına kayıtlı 3 parsel sayılı taşınmazda 6 bağımsız bölümden oluşan apartmanın 2. katındaki 5 nolu bağımsız bölümü 21.10.1993 tarihinde tapuda satış göstermek suretiyle davalı oğluna temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanının davalıya yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonucu, temliklerin muvazaalı olmadığı ve muvazaa iddialarının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l–4–1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan tarafından sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında, miras bırakanın adına kayıtlı 3 parsel sayılı taşınmazda 6 bağımsız bölümden oluşan apartmanda 1, 2, ve 3 nolu bağımsız bölümlerin halen muris adına kayıtlı olduğu, murisin başka eşten olma çocuğu davacı ...,aynı eşten olma çocukları davacı ...,davalı ...,dava dışı ..."i mirasçı olarak bıraktığı,murisin dava dışı çocuğu ve de 3 parsel sayılı taşınmazda bağımsız bölümler temlik ettiği ve onlar ve kayıt malikleri aleyhine eldeki davanın davacıları tarafından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açıldığı,davacı ... ile murisin diğer çocukları arasında murisin çocuğu olup olmadığına dair davanın görüldüğü ve davacı ..."in murisin çocuğu olduğunun Kurumu raporu ile saptandığı ve yine aralarında tazminat davasının olduğu görülmektedir.
Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşımaktadır.
Mahkemece toplanan deliller yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakının yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temliklerin gerçekleştirildiği, davalının da bedel ödediğini kanıtlayamadığı gözetildiğinde işlemin muvazaalı olduğu tartışmasızdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.02.1990 tarih ve 1989/3–602 Esas 1990/56 karar sayılı ilamında kabul edildiği gibi murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı muvazaaya dayanan devir ve temlikler geçersiz olduğundan, davaya konu taşınmazı muvazaalı olarak iktisap eden davalının işgali iyi niyetli sayılamaz ve kendisinden mal kaçırılan davacılar, murisin ölüm tarihinden başlayarak dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil isteyebilirler
Bilindiği üzere; muvazaa nedenine dayalı olarak verilen kararlar yenilik doğurucu değil, açıklayıcı nitelik taşırlar.
Bu suretle oluşan kararlara konu işlemler yapıldıkları tarihten itibaren butlanla malüldür ve yapılmamış sayılırlar.
Öte yandan, muvazaalı işleme taraf olan, kişinin iyiniyetli olduğundan sözetme olanağı da yoktur. Tarafı bulunduğu işlem yok hükmünde olup, bu suretle oluşan tescil de yolsuz tescil niteliğindedir.
Hal böyle olunca açılan davanın kabulüne ve belirlenecek ecrimisil miktarına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.