Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1093
Karar No: 2021/98

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1093 Esas 2021/98 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1093 E.  ,  2021/98 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 21. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 126-122

    Sanık ... hakkında resmî belgede sahtecilik ve resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından açılan kamu davaları birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, sanığın eylemlerinin zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 204/1, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Ardahan Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.07.2011 tarihli ve 126-122 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 09.11.2015 tarih ve 2928-4801 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.05.2016 tarih ve 175473 sayı ile;
    "...Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmü ile; sanık ..."in teselsül eden resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 43/1, 62/1, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve Yüksek Yargıtay 21. Ceza Dairesi"nin 09.11.2015 gün ve 2015/2928 Esas, 2015/4801 Karar sayılı ilamı ile; hükmün onanmasına karar verilmiş ise de;
    Hükümlü ..."in 29.02.2016 tarihli dilekçesinde kendisi hakkında mükerrer ceza verildiğini belirtmesi üzerine dosyanın incelenmesinde; Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmü ile; sanık ..."in teselsül eden resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 43/1, 62/1, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına esas alınmış olan eylemlerin, sanık ..."in mağdur ..."in kimlik bilgilerini taşıyan kendisinin ise; fotoğrafını taşıyan 30.12.2005 tarihli sahte Nüfus Cüzdanı Talep Belgesi ile 30.12.2005 tarihinde Ardahan Nüfus Müdürlüğünden sahte nüfus cüzdanı almak ve bu sahte nüfus cüzdanı ile 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğü"nden mağdur ... adına zayii nedeniyle sahte sürücü belgesi almak eylemleri olduğu,
    Bu eylemlerden;
    - 30.12.2005 tarihli sahte Nüfus Cüzdanı Talep Belgesi ile 30.12.2005 tarihinde Ardahan Nüfus Müdürlüğünden sahte nüfus cüzdanı almak fiillerinin Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 26.12.2008 tarih 2008/698 esas sayılı iddianamesi ile isnad olunduğu ve kamu davasının Ardahan Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/40 esas sayılı dosyasına kaydedildiği,
    - Mağdur ..."in kimlik bilgilerini taşıyan sanığın ise fotoğrafını taşıyan sahte nüfus cüzdanı ile 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğü"nden mağdur ... adına zayii nedeniyle sahte sürücü belgesi almak fiilinin ise; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 15.12.2007 tarih 2007/27617 esas sayılı iddianamesi ile isnad olunduğu ve kamu davasının Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 2008/7 esas sayılı dosyasına kaydedildiği ve Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 2008/7 esas sayılı dosyasının 16.04.2009 tarih ve 2009/485 karar sayılı hükmü ile dosyanın Ardahan Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/40 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, Ardahan Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/40 esas sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararı sonucu dosyanın Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2010/126 Esas nolu dosyasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
    Mağdur ..."in kimlik bilgilerini taşıyan sanığın ise; fotoğrafını taşıyan sahte nüfus cüzdanı ile 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğü"nden mağdur ... adına zayii nedeniyle sahte sürücü belgesi almak fiili nedeniyle ayrıca Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 16.03.2009 tarih 2009/10279 esas sayılı iddianamesi ile sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılmış olan kamu davasının ise; Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/249 esas sayılı dosyasına kaydedildiği ve Bakırköy 9.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/249 esas, 2009/897 karar sayılı 24.12.2009 tarihli hükmü ile sanık ..."in resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 62, 53/1-2 maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olduğu ve Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesi"nin 26.09.2014 gün ve 2012/28866 Esas, 2014/15840 Karar sayılı ilamı ile; hükmün onanmasına karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
    Açıklanan bu duruma göre; (mağdur ..."in kimlik bilgilerini taşıyan sanığın ise; fotoğrafını taşıyan sahte nüfus cüzdanı ile ) 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğü"nden mağdur ... adına zayii nedeniyle sahte sürücü belgesi almak fiili nedeniyle sanık hakkında iki ayrı dava açılmış olduğu ve iki ayrı hüküm kurulmuş olduğu,
    - Bu davalardan birine ait Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/249 esas, 2009/897 karar sayılı 24.12.2009 tarihli hükmü ile; sanık ..."in 25.04.2016 tarihli resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 62, 53/1-2 maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesi"nin 26.09.2014 gün ve 2012/28866 Esas, 2014/15840 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş olduğu,
    - Diğer davaya ait Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmü ile ise; sanık ..."in hem; 30.12.2005 tarihli sahte Nüfus Cüzdanı Talep Belgesi ile 30.12.2005 tarihinde Ardahan Nüfus Müdürlüğünden sahte nüfus cüzdanı almak eylemi hem de; bu sahte nüfus cüzdanı ile 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğü"nden mağdur ... adına zayii nedeniyle sahte sürücü belgesi almak fiili nedeniyle teselsül eden resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 43/1, 62/1, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilmiş olan hükmün Yüksek Yargıtay 21. Ceza Dairesi"nin 09.11.2015 gün ve 2015/2928 Esas, 2015/4801 Karar sayılı ilamı ile; onanmasına karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
    Sanık ..."in teselsül eden resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 43/1, 62/1, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmünün temyiz incelemesini yapmış olan Yüksek Yargıtay 21. Ceza Dairesi"nce;
    Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesi"nin 26.09.2014 gün ve 2012/28866 Esas, 2014/15840 Karar sayılı ilamı ile; onanmasına karar verilmiş olan Bakırköy 9.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/249 esas, 2009/897 karar sayılı 24.12.2009 tarihli hükmü ile sanık ..."e 25.04.2016 tarihli resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı 5237 sayılı ...nun 204/1, 62, 53/1-2 maddeleri gereğince verilmiş olan 1 yıl 8 ay hapis cezasının, Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmü ile sanık ..."e verilmiş olan 2 yıl 1 ay hapis cezasından mahsubuna karar verilmesinde zorunluluk bulunması gerekçesiyle Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmesi yerine,
    Yüksek Yargıtay 21. Ceza Dairesi"nin 09.11.2015 gün ve 2015/2928 Esas, 2015/4801 Karar sayılı ilamı ile; Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.07.2011 tarih ve 2010/126 Esas, 2011/122 Karar sayılı hükmünün onanmasına karar verilmiş olması nedeniyle; Yüksek Yargıtay 21. Ceza Dairesi"nin 09.11.2015 gün ve 2015/2928 Esas, 2015/4801 Karar sayılı ilamına yönelik olarak itiraz talebinde bulunulması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 14.06.2016 tarih ve 8598-5279 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanığın, 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğinden üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ancak mağdur ... kimlik bilgilerinin yazılı olduğu sürücü belgesini çıkartması şeklindeki eylemiyle ilgili olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle sanık hakkında ayrı bir kamu davası açılması neticesinde Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince 24.12.2009 tarih ve 249-897 sayı ile verilen ve temyizde onanarak kesinleşen bir mahkûmiyet hükmü bulunduğunun anlaşılması karşısında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2007 tarihli iddianamesiyle açılan ve Bakırköy (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.04.2009 tarihli ve 7-485 sayılı birleştirme kararıyla yargılamaya konu dosyaya dahil olan kamu davasının mükerrer olup olmadığının,
    2- Sanığın, 25.04.2006 tarihinde gerçekleştirdiği eylemi yönünden sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının, bu bağlamda Yerel Mahkemece yapılan uygulamanın isabetli olup olmadığının,
    Belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Göle İlçe Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 17.07.2007 tarihli tutanağa göre; hakkında başka suçtan arama kaydı olan Mahmut ve Berfa oğlu, 1957 doğumlu sanık ...’in 13.07.2007 tarihinde saat 20.00 sıralarında Göle Devlet Hastanesine kendi imkânlarıyla gelerek tedavi olduğu sırada İlçe Jandarma Komutanlığına haber verilmesi üzerine ekiplerin hastaneye intikal ettiği, gözaltına alınan sanığın kimliği istenildiğinde kimliğinin olmadığını beyan ettiği, 17.07.2007 tarihinde saat 11.00 sıralarında Göle İlçe Emniyet Müdürlüğünden yapılan telefon aramasında; Göle Devlet Hastanesi tuvalet deliği tıkanıklığının açılması sırasında delikten çıkan bir poşet içerisinde... ve... oğlu, 01.01.1952 doğumlu mağdur ... adına düzenlenmiş bir adet nüfus cüzdanı, bir adet B sınıfı sürücü belgesi, bir adet Shell Club Smart üyesi kartı, bir adet elektrik faturası ve bir adet anahtarın çıktığının belirtildiği, evraklar ve malzemelerin Jandarma görevlilerince alınıp incelenmesi neticesinde nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi üzerindeki fotoğrafların sanık ...’e ait olduğunun anlaşılmasıyla bu malzemeleri 13.07.2007 tarihinde hastaneye tedavi olmak için giden sanığın, bir poşet içerisine koyarak hastane tuvalet deliğine attığı sonucuna ulaşıldığı,
    Sanık hakkındaki soruşturmanın bu şekilde başladığı,
    Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığının suça konu 30.12.2005 verilme tarihli nüfus cüzdanının tanzim edilmesi ile ilgili tüm belgeleri istediği 30.01.2008 tarihli yazısına cevaben hazırlanan Ardahan Nüfus Müdürlüğünün 31.01.2008 tarihli yazısı ekinde; söz konusu nüfus cüzdanının düzenlenmesi için Ardahan Nüfus Müdürlüğüne ibraz edildiği anlaşılan Ardahan ili İnönü Mahalle Muhtarı inceleme dışı sanık ... tarafından tanzim edilmiş 30.12.2005 tarihli nüfus cüzdanı talep belgesinin dosya içerisine gönderildiği, suça konu nüfus cüzdanı talep belgesi üzerindeki fotoğrafın sanık ...’e ait olmasına rağmen, belgede yer alan bilgilerin mağdur ...’e ait olduğu,
    Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 07.02.2008 tarihli bilirkişi raporunda özetle; söz konusu nüfus cüzdanının yetkililerce düzenlenmiş olduğu tespitlerinin yer aldığı,
    Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğünün 20.11.2007 tarihli yazısına göre 25.04.2006 verilme tarihli suça konu sürücü belgesinin Bağcılar Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğince tanzim edildiği,
    İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 27.09.2007 tarihli bilirkişi raporunda özetle; bahse konu sürücü belgesinin hakiki olduğu tespitlerine yer verildiği,
    Ardahan Ağır Ceza Mahkemesinin suça konu 25.04.2006 verilme tarihli sürücü belgesinin tanzim edilmesine esas alınan tüm belgeleri istediği 18.04.2011 tarihli yazısına cevaben hazırlanan Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğünün 02.05.2011 tarihli yazısı ekinde; söz konusu sürücü belgesinin düzenlenmesi için Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğine ibraz edildiği anlaşılan ve davaya konu diğer belgelerden olan 30.12.2005 verilme tarihli nüfus cüzdanına ait fotokopinin de yer aldığı,
    Dosya içerisinde yer alan tefrik ve yetkisizlik kararları sonucunda, Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.12.2008 tarih ve 698-244 sayı ile; sanığın, 30.12.2005 tarihinde mağdur ... kimlik bilgilerini içerecek şekilde inceleme dışı sanığa düzenlettiği nüfus cüzdanı talep belgesi ve bu belgeyle aynı tarihte Ardahan Nüfus Müdürlüğüne başvurarak çıkarttığı mağdur ...’e ait kimlik bilgilerini haiz nüfus cüzdanının sahteliği iddiasıyla sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının Ardahan Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/40 esas sayılı dosyasında görülmeye başlandığı,
    Sanık hakkında 25.04.2006 verilme tarihli ve mağdur ... bilgilerini haiz sürücü belgesi yönünden ise Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda 15.12.2007 tarih ve 27617-4733 sayı ile “Şüphelinin suç tarihinde şikâyetçinin kimlik bilgileri ile Bağcılar Trafik Tescil ve Büro Amirliğine müracaat edip kendisinin fotoğraflarını da vererek şikâyetçi kimliğine göre sürücü belgesi düzenletmek suretiyle isnat edilen suçu işlediği...” iddia edilerek resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kamu davası açıldığı, bu davanın görüldüğü Bakırköy (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesince 16.04.2009 tarih ve 7-485 sayı ile; Ardahan Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/40 esas sayılı dava dosyasıyla bu dosya arasında hukuki ve fiili bağlantı olduğundan dosyaların birleştirilmesine karar verildiği ve sanığın her iki iddianameye konu eylemleri nedeniyle öncelikle Ardahan Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/40 esas sayılı dosyasında, adı geçen Mahkemece bu dosyada verilen görevsizlik kararı sonrasında ise Ardahan Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126 esas sayılı dosyasında yargılanmasına devam edildiği,
    Ardahan Ağır Ceza Mahkemesince de yapılan yargılama sonucunda; “...Her ne kadar sanık ... hakkında resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak ve resmî belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddiasıyla ayrı ayrı kamu davası açılmış ise de sanığın aynı kasıt altında ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik ve kısa zamanlarda aynı suçu birden fazla işlediği ve bu şekilde eylemleri arasında teselsül bulunduğu, buna göre sanığın 30.12.2005 ve 25.04.2006 tarihlerindeki eylemlerinin zincirleme resmî belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu anlaşılmakla...” şeklindeki gerekçeyle sanığın TCK’nın 204/1, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 09.11.2015 tarih ve 2928-4801 sayı ile sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün onandığı,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.05.2016 tarih ve 175473 sayı ile sanık hakkında sahte sürücü belgesi yönünden mükerrer yargılama yapıldığı görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu, itirazı değerlendiren Özel Dairece ise “...sanığın 30.12.2005 tarihinde nüfus cüzdanı çıkarttıktan sonra hemen akabinde kısa süre içerisinde sürücü belgesi çıkarmak talebinde bulunmadığı, bu tarihten 4 ay gibi uzunca bir süre geçtikten sonra irade yenilemesi yaparak bu kez sürücü belgesi çıkarma girişiminde bulunduğu, bu hâliyle sürücü belgesi çıkarma eyleminin ayrı suç işleme kararı kapsamında işlendiği...bu davadaki zincirleme suç konusunun nüfus cüzdanı talep belgesi olduğu, mahkemece sehven sürücü belgesi çıkarmak talebinin de zincirleme suç kapsamında değerlendirildiği, ancak cezanın alt sınırdan verilmiş olması nazara alındığında bunun teşdit sebebi de yapılmadığının anlaşıldığı, bu hâliyle sanığa hükmedilmiş fazla bir ceza bulunmadığı gibi yukarıdaki anlatımlar nazara alındığında her iki dava dosyası arasında mükerrerliğin de söz konusu olmadığı” gerekçesiyle itirazın reddine karar verilerek dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderildiği,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında mükerrerlik iddiasına konu Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/249 esas sayılı dosyası, dava konusu dosya içerisinde yer alan belgeler ve UYAP sisteminden elde edilen bilgiler doğrultusunda incelendiğinde;
    Bahse konu kamu davasının sanık hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle açıldığı, iddianamede suç tarihinin 25.04.2006, suç isminin resmî belgede sahtecilik, sevk maddelerinin TCK’nın 204/1 ve 53. maddeleri şeklinde gösterildiği ve iddianamede suça konu eyleme ilişkin anlatımın “Göle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hürriyeti tahdit suçundan dolayı şüpheli hakkında soruşturma yapıldığı, Göle Devlet Hastanesinde müşahede altında tutulduğu esnada sahte olarak mağdur adına tanzim ettirdiği nüfus cüzdanı ve sürücü belgesini hastanenin tuvaletine attığı ve atılan poşetin 17.07.2007 günü hastanenin personelince bulunduğunda şüphelinin mağdurun kimlik bilgilerine kendi resmini yapıştırarak Ardahan Nüfus Müdürlüğünden 30.12.2005 tarihinde nüfus cüzdanı çıkarttığı, bu eyleminden sonra da suç tarihinde Bağcılar Trafik Tescil Müdürlüğünden zayiden sahte sürücü belgesi çıkarttığı anlaşılmıştır...” biçiminde olduğu, belirtilen bu iddianame ile açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince 24.12.2009 tarih, 249-897 sayı ve “Toplanan delillere,ekspertiz raporu, sanığın ikrarı içeren savunması,Göle İlçe Jandarma Komutanlığının fezleke yazısı içeriği ve tüm dosya kapsamına göre sanığın amcasının oğlu ...’in kimlik bilgilerini kullanarak suça konu B sınıfı sürücü belgesini sahte olarak düzenlettiği, bu şekilde sahte resmi belge kullanmak suçunu işlediği” gerekçesi ile sanığın resmî belgede sahtecilik suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiği, verilen hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 26.09.2014 tarihli ve 28866-15840 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği,
    Anlaşılmıştır.
    Mağdur ... aşamalarda; sanık ...’in amcasının oğlu olduğunu, arandığı için ve rahat dolaşmak maksadıyla böyle bir yola başvurduğunu, olay nedeniyle şikâyetçi olmadığını, davaya katılmak da istemediğini,
    İnceleme dışı sanık ... aşamalarda; hâlen İnönü Mahallesi Muhtarı olarak görev yaptığını, sanık ...’i Yalnızçam Köyünde akrabaları olduğundan tanıdığını, hatırlayamadığı bir tarihte sanığın muhtarlık binasına geldiğini, nüfus cüzdanını kaybettiğini, Rize’de oturduğunu ve Rize’ye gitmesi gerektiğini söylediğini, kendisinin de sanığa bu mahallede oturmaması nedeniyle nüfus cüzdanı talep belgesi veremeyeceğini söylediğini, sanığın elinde nüfus dairesinden alınmış nüfus kayıt örneğinin de olduğunu, nüfus kayıt örneğine baktığında ... ismini gördüğünü, sanığa ait olduğunu düşündüğünü, ayrıca akrabalarını da tanıdığı için hatır icabı nüfus cüzdanı talep belgesini sanığın getirmiş olduğu nüfus kayıt örneğine göre doldurduğunu, bu belgeye fotoğraf da yapıştırdığını, normalde nüfus cüzdan talep belgesi düzenleyebilmesi için şahsın kendi mahallesinde ikamet etmesi gerektiğini, ancak sanık ısrar edince ve akrabalarını da tanıdığı için kendisini kıramadığını ve suça konu belgeyi doldurduğunu, ayrıca sanığın ısrarla İnönü Mahallesinde ev tuttuğunu beyan ettiğini, belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık soruşturma evresinde ve Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesinde; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, uzaktan akrabası olduğu söylenen mağduru ve inceleme dışı sanığı tanımadığını, otobüslerde uzun yol şoförlüğü yaptığını, işlediği bir cinayet nedeniyle arama kaydının olduğunu, yanında çalışan ve soy ismini bilmediği Hüseyin isimli muavininin bunu duyduğunu ve kendisinden 2 tane fotoğraf istediğini, kendisine nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi yaptıracağını söylediğini, kendisinin de verdiğini, birkaç gün sonra bu belgeleri getirdiğini, ancak kendisinin bu belgeleri kullanmadığını, uzun yola çıktığında Ardahan’a gittiğini fakat suç tarihinde Ardahan’da bulunmadığını,
    Silivri Ağır Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesinde ise suç tarihinde adam öldürme suçundan hakkında yakalama kararı olduğu ve ailesinin bakımını sağlamak için yakalanmamak düşüncesiyle kendi ismiyle aynı olan amcasının oğlu ..."in anne adı ve baba adını kullanarak sahte bir nüfus cüzdanı çıkarmak adına gerekli belgeleri hazırladığını ve Ardahan Nüfus Müdürlüğünden bu kimliği aldığını, muhtar olan inceleme dışı sanığa kendisiyle aynı isimdeki amcasının oğlunun anne ve babasının adını bildirdiğini, muhtarın da gerçek anne ve baba ismini bilmediğini, yalnızca adını bildiğini, bu sebeplerle muhtarın güvenerek nüfus cüzdanını değiştirmesi için gerekli belgeyi kendisine verdiğini ve kendisinin de bu belgeyi kullanarak Nüfus Müdürlüğünden nüfus cüzdanını aldığını, üzerine atılı suçlamayı bu şekilde kabul ettiğini, mecbur kaldığı için bu şekilde davrandığını, çelişki üzerine sorulduğunda; Mahkeme huzurunda verdiği ifadesinin doğru ve eksiksiz olduğunu, önceki savunmalarının doğru olmadığını, suçtan kurtulmak amacıyla o şekilde savunmada bulunduğunu,
    Savunmuştur.
    Resmî belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde;
    “(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmî belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
    Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması hâlinde cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.
    Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
    Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
    Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcılık yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapmaları belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"na hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın "Suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
    TCK"nın 43. maddesinin birinci fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” biçiminde zincirleme suç, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima düzenlemesine yer verilmiş, üçüncü fıkrasında da zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar belirtilmiştir.
    TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
    b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
    c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
    TCK’nın 43/1. maddesinde bulunan, "değişik zamanlarda" ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.
    TCK"nın 43/1. maddesinin açıklığı karşısında öğretide de zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
    Öte yandan, kanunumuz zaman konusunda olduğu gibi, suçların işlendikleri yer bakımından da bir sınır koymamıştır. Ancak, suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilir.
    Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır.
    Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
    Zincirleme suça ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümüne katkısı bakımından "hukuki kesinti" kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
    Yapılmakta olan soruşturma sonucunda toplanan delillerin failin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşturması üzerine Cumhuriyet savcısınca şüpheli hakkında CMK"nın 170. maddesi uyarınca iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesinti oluşmaktadır. İddianamenin düzenlenmesiyle olaylar arasında hukuki kesinti oluştuğundan iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden eylemler ise başka bir ceza soruşturmasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda, yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacaktır.
    Buna karşın işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz hakkında iddianame düzenlenmeden, sanığın aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi durumunda, hukuki kesinti gerçekleşmeden aynı suçun işlenmesi söz konusu olduğundan sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Bu ahvalde sanığın her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması yoluna gidilmeyecek, sanığa bir suçtan ceza verildikten sonra hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle cezasından artırım yapılacaktır.
    Buna göre, soruşturma aşamasında sanığın aynı suç işleme kararıyla, aynı mağdura karşı değişik zamanlarda aynı suçu işlediğinin tespit edilmesi durumda, soruşturma dosyalarının birleştirilerek kamu davası açılması, bu hususa riayet edilmeden kamu davalarının açılması halinde ise hukuki kesintinin oluşmasından önce sanığın aynı mağdura karşı bir suç işleme kararıyla aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin anlaşılması durumunda dava dosyalarının birleştirilerek sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi isabetli bir uygulama olacaktır.
    Bu aşamadan sonra uyuşmazlığın çözümü için zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının mevcudiyeti hâlinde cezanın nasıl belirlenmesi gerektiği üzerinde durulmalıdır.
    Bir suçun zincirleme biçimde işlendiğinin kabulü hâlinde, faile her bir suç için ayrı ayrı ceza verilmeyecek, tek bir ceza verilip bu ceza üzerinden TCK"nun 43/1. maddesi gereğince artırım yapılacaktır.
    Failin işlediği suçlar aynı nitelikte ise örneğin her biri suçun basit veya nitelikli hâli ise burada ceza bu basit veya nitelikli hâl üzerinden belirlenecektir. Failin işlediği suçlardan bir kısmı suçun basit bir kısmı da nitelikli hâli ise, nitelikli hâl daha fazla ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl ise ceza bunun üzerinden belirlenmeli, ancak nitelikli hâl suçun basit şekline göre daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl ise ceza suçun basit şekli üzerinden belirlenmelidir.
    Suçlardan birinin tamamlanmış diğerinin teşebbüs aşamasında kalması durumunda, şayet suçlar aynı nitelikte ise örneğin ikisi de suçun basit şekli ise tamamlanmış suçtan hüküm kurulmalıdır. Tamamlanmış olan eylem suçun basit hâlini, teşebbüs aşamasında kalmış eylem ise suçun nitelikli hâlini oluşturuyorsa, bu durumda her bir suç için ayrı ayrı uygulama yapılarak sonucuna göre hangi suç daha ağır cezayı gerektiriyor ise o suç üzerinden zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.03.1973 tarihli ve 388-265; 21.05.2013 tarihli ve 1543-257 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Öğretide de; "Bu konuda düşünülebilecek diğer bir ihtimal de, suçun basit şeklinin tamamlanması, ağırlaşmış şeklinin ise teşebbüs derecesinde kalmasıdır. 80. maddedeki "terettüp edecek ceza" deyimi o suç için kanunda gösterilen cezayı değil, fakat hâkimin tayin edeceği somut cezayı ifade ettiği için, bu gibi durumlarda, hâkim tarafından tayin edilecek suçun tamamlanmış basit şeklinin cezası ile teşebbüs derecesinde kalmış ağırlaşmış şeklinin cezasını karşılaştırmak ve bu somut cezalardan hangisi daha fazla ise, artırmayı onun üzerinden yapmak gerekir" (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul 1972, s. 153), "Teşebbüs aşamasında kalan suçla tamamlanmış suç arasında teselsül ilişkisi varsa, tamamlanmış suç; basit suçla ağırlaştırılmış suç arasında teselsül ilişkisi varsa, ağırlaştırılmış suç için belirlenen ceza üzerinden artırım yapılmalıdır. Fakat bazen teşebbüs aşamasında kalan suç tamamlanmış suça nazaran daha ağır cezayı gerektirir. Bu durumda artırım, teşebbüs aşamasında kalan suça verilen ceza üzerinden yapılmalıdır" (Türkan Yalçın Sancar, Müteselsil Suç, Ankara, 1995, s. 127), "Suçlardan bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı teşebbüs aşamasında kalmış ise, kural olarak ceza tamamlanmış eylem üzerinden belirlenecektir. Ancak tamamlanmış hal, suçun basit şeklini oluşturuyor, teşebbüs aşamasında kalmış hal de suçun nitelikli halini oluşturuyorsa, kanaatimizce bu durumda ikili bir uygulama yapılarak, hangisi ağır sonuç veriyor ise uygulama ona göre belirlenecektir" (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1.Cilt, Ankara, 2010, s. 1221) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
    Zincirleme suçlardan biri hakkında açılan kamu davası sonucunda zincirleme suç hükümleri uygulanmadan hüküm kurulmuş ve kesinleşmiş ise henüz sonuca bağlanmayan zincirleme suça tabi diğer suç hakkında nasıl hüküm kurulması gerektiği meselesine gelince;
    Zincirleme suça dahil olan suçlardan biri hakkında beraat kararı verilmiş ya da zamanaşımı, genel af, şikâyetten vazgeçme gibi ceza ilişkisini ortadan kaldıran bir sebebe dayalı olarak hüküm kurulmuşsa artık o suç bakımından zincirleme suç ilişkisi kalkacağından henüz sonuca bağlanmayan suçla ilgili kesinleşen hükme konu fiil gözetilmeksizin bağımsız hüküm kurulmalıdır.
    Zincirleme suça dahil olan bir suçtan bu durum gözetilmeksizin mahkûmiyet kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiş ise zincirleme suça konu ikinci suçla ilgili olarak mahkemece; kesinleşen hükme konu eylem de göz önüne alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle hüküm kurulmalı, kesinleşen hükümdeki ceza sonuç cezadan indirilmeli, böylece yargılaması devam eden suça ilişkin ceza belirlenmelidir.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.04.1999 tarihli ve 61-74 sayılı kararında bu şekilde yapılan uygulamanın isabetli olduğu belirtildiği gibi, Yargıtay Ceza Dairelerinin süre gelen uygulamalarının aynı şekilde olduğu anlaşılmaktadır (Örneğin; 11. Ceza Dairesinin 10.06.2015 tarih ve 3690-26932; 23.11.2015 tarih ve 23925-31124; 10. Ceza Dairesinin 12.06.2015 tarih ve 2258-31755; 2. Ceza Dairesinin 13.04.2015 tarih ve 5306-7580; 28.04.2010 tarih ve 12228-14136; 5. Ceza Dairesinin 26.3.2012 tarih ve 8459-2592; 14.3.2012 tarih ve 9041-2042; 21. Ceza Dairesinin 30.09.2015 tarih ve 10828-3351; 02.12.2015 tarih ve 12921-5763 sayılı kararları).
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
    Sanık ...’in, 30.12.2005 tarihinde Ardahan ili İnönü Mahalle Muhtarlığına giderek mahalle muhtarı olan inceleme dışı sanık ...’ye üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ancak kendisiyle aynı ad ve soyada sahip amcasının oğlu mağdura ait kimlik bilgilerinin yer aldığı nüfus cüzdanı talep belgesini düzenlettiği, bu belge ile aynı tarihte Ardahan Nüfus Müdürlüğüne başvurarak yine üzerinde kendi fotoğrafı yer alan fakat mağdur ...’e ait kimlik bilgilerini haiz nüfus cüzdanını çıkarttığı, Ardahan Nüfus Müdürlüğünden aldığı nüfus cüzdanıyla 24.04.2006 tarihinde yaptığı başvuru ile de Bağcılar Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğinden aynı kimlik bilgilerine ve yine üzerinde kendi fotoğrafının yer aldığı 25.04.2006 verilme tarihli sürücü belgesini düzenlettirdiği olayda;
    Yargılamaya konu dosyaya birleştirme kararıyla dahil olan Bakırköy (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/7 esas sayılı dosyasına konu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2007 tarihli ve 27617-4733 sayılı iddianamesinde anlatılan; sanığın, 25.04.2006 tarihinde Bağcılar Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğinden üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ancak mağdurun kimlik bilgilerini haiz sürücü belgesi çıkartması şeklindeki eylemi ile ilgili olarak sanık hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle ayrı bir kamu davası açılması neticesinde yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince 24.12.2009 tarih ve 249-897 sayı ile resmî belgede sahtecilik suçundan verilen ve temyizde onanarak kesinleşen 1 yıl 8 ay hapis cezası içerikli bir mahkûmiyet hükmü bulunduğunun anlaşılması karşısında; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2007 tarihli ve 27617-4733 sayılı iddianamesi ile açılan kamu davasının mükerrer dava olduğu, bu suretle anılan kamu davasının CMK’nın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Diğer taraftan, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükmünün uygulanmasının mümkün olduğu ve her iddianameye kadar olan eylemlerin zincirleme biçimde işlenmiş bir resmî belgede sahtecilik suçunu, iddianameden sonraki eylemlerin ise hukuki kesinti nedeniyle ayrı suçu oluşturacağı cihetle; sanığın, 30.12.2005 tarihinde sahte nüfus cüzdanı talep belgesi ve nüfus cüzdanı düzenletmesi eylemleri yönünden sanık hakkında Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2008 tarihli ve 698-244 sayılı, 25.04.2006 tarihinde sahte sürücü belgesi düzenletmesi eylemi yönünden ise Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle kamu davası açıldığı, bu itibarla eylemler arasında hukuki kesinti bulunmadığı hususu ile Silivri Ağır Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesinde; suç tarihinde adam öldürme suçundan hakkında yakalama kararı olduğunu, ailesinin bakımını sağlamak amacıyla yakalanmamak için suça konu belgeleri çıkarttığını, mecbur kaldığından bu şekilde davrandığını savunan sanığın, en başından itibaren yakalanmamak amacıyla hareket ederek benzer nitelikteki nüfus cüzdanı talep belgesi, nüfus cüzdanı ve sürücü belgesini kısa sayılabilecek zaman aralığında düzenlettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; belirtilen eylemler yönünden sanığın, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü değişik zamanlarda birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme biçimde atılı suçu işlediği kabul edilmelidir.
    Ulaşılan sonuçlar karşısında; Yerel Mahkemece, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2007 tarihli ve 27617-4733 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında açılan kamu davasının mükerrer dava olduğu gözetilip CMK’nın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda kesinleşen hükme konu sanığın sahte sürücü belgesi düzenletme eylemi de göz önüne alınarak sahte nüfus cüzdanı talep belgesi ve nüfus cüzdanı düzenletme eylemleriyle birlikte zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle sanık hakkında hüküm kurulmalı, kesinleşen hükümdeki ceza, sonuç cezadan indirilmeli, böylece yargılaması devam eden suça ilişkin ceza belirlenmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne değişik gerekçeyle katılan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın eyleminin tek bir resmî belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gerekçesiyle bozulması gerektiği düşüncesiyle oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesinin 09.11.2015 tarihli ve 2928-4801 sayılı Yerel Mahkemece sanık hakkında kurulan hükmün onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
    3- Ardahan Ağır Ceza Mahkemesinin 14.07.2011 tarihli ve 126-122 sayılı hükmünün, sanık hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2007 tarihli ve 27617-4733 sayılı iddianamesi ile açılan kamu davasının mükerrer dava olması nedeniyle CMK’nın 227/3. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2009 tarihli ve 10279-6186 sayılı iddianamesiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda kesinleşen hükme konu eylem de göz önüne alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ve bunlara bağlı olarak mahsup işlemi yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi