Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/23014
Karar No: 2015/1135

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/23014 Esas 2015/1135 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/23014 E.  ,  2015/1135 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, ..."na giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1- Mahkemece; davanın tümden kabulü hatalıdır.
    1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunu"nda; yazılı, sözlü, basit ve seri olmak üzere dört yargılama usulü düzenlenmiş iken 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda yazılı ve basit yargılama usûlleri düzenlenmiştir.
    Bir davada, hangi yargılama usûlünün uygulanacağı uyuşmazlığın niteliği veya davanın görüleceği mahkemeye göre belirlenmektedir. Bu bağlamda; 5510 sayılı Kanunu"nun 101’inci maddesinde, anılan Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde İş Mahkemeleri"nin görevli olduğu belirtilmiş, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 7’nci maddesinde ise, İş Mahkemeleri"nde sözlü yargılama usûlünün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 447’nci maddesindeki diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usûlüne atıf yaptığı hallerde, bu Kanununun basit yargılama usûlü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağına ilişkin hüküm karşısında; artık, iş mahkemelerinde, basit yargılama usûlünün uygulanması gerekecektir.
    Yazılı yargılama usulü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda ayrıntılı olarak düzenlenmiş, basit yargılama usûlü ise temel özellikleriyle kaleme alınmış, 322/1’inci maddesinde basit yargılama usûlü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanacağı belirtilmiştir. (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekeş, Medeni Usûl Hukuku, 12. Baskı, Ankara 2011, s.586).
    6100 sayılı Kanunun iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi başlıklı 141. maddesi "(1)Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia

    veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez" şeklinde ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunu"nun basit yargılama usulü başlıklı altıncı kısmında yer alan 319. maddesi "İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. " şeklinde olmakla, basit yargılama usulüne tabii davalarda yazılı yargılama usulüne ilişkin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunun 141. maddesinin uygulaması mümkün değildir.
    Somut olayda; Mahkemece, davacı vekilinin, ön inceleme duruşmasındaki daralttığı talep dikkate alınarak, davanın kabulü ile davacının Türk vatandaşı olarak yurtdışında çalışmaya başladığı ve 18 yaşını ikmal ettiği 03.07.1987 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak tespitine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde aynı zamanda yaşlılık aylığına hak kazanacağının tespiti isteminde bulunulmuş olup; ön inceleme duruşmasında, talebin daraltılmış olması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanununu 319. maddesine aykırılık oluşturduğundan, dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak bu hali ile dava dilekçesindeki talep çerçevesinde kısmen haklı çıktığı belirgin olan davalı Kurum lehine, avukatla temsil edildiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekalet ücretine karar verilmesi ve davalı Kurumun kabul ret oranına göre yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    2- Mahkemece; geçerli bir borçlanma olup olmadığını araştırılmadan davanın kabulüne karar verilmesi, eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
    Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
    Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.

    Konuya ilişkin yukarıda belirtilen sözleşmenin 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
    Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 tarih ve 2002/10-21 Esas 2002/70 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir ..."na girmiş bulunması halinde, ...na girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiş ise de; bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “...ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.(Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 28, Sayı 5, Mayıs 2002, s. 685-686.)
    Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi,..... arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan ..."na giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
    Unutulmamalıdır ki ..."na giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.

    Mahkemece; borçlanmaya ilişkin Kurum yazısının davacıya 05.02.2014 tarihinde tebliğ olunduğu, davacı tarafça dosyaya 09.06.2014 tarihinde 12 TL tutarında borçlanma ödemesi yaptığına dair dekont sureti sunulduğu, oysa Kurum tarafından mahkemeye verilen 21.05.2012 tarihli cevapta, davacının tebliğden itibaren 3 ay içerisinde borçlanma bedelini ödemediği, yeni borçlanma talebinde de bulunmadığının belirtildiği anlaşıldığından öncelikle davacının bu borçlanmasının geçerli olup olmadığı araştırılmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
    3- Davacının yukarıdaki bent kapsamında geçerli bir borçlanması olmadığının anlaşılması halinde; davacının dosyadan 06.03.2014-11.03.2014 tarihleri arasında 5510 sayılı Yasa"nın 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarının olduğu görüldüğünden mahkemece davacıya 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında borçlanması için mehil verilmelidir.
    .... arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, ..."na girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
    Ancak, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, ..."na giriş olan 18 yaşın ikmal edildiği 03.07.1987 tarihini içerecek şekilde ve borçlanma talep tarihindeki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, 5510 sayılı Yasa"nın 4/1-a maddesi kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere, usûlünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 23.01.2015 günü oybirliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi