10. Hukuk Dairesi 2021/2173 E. , 2021/7946 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 21. İş Mahkemesi
Dava, Bağ-Kur sigortalılık tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf isteminin kabulü ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davalı avukatı tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının 11.05.1992-30.06.1996 ve 01.07.1996 -10.08.2000 tarihleri arasında vergi kaydı bulunduğunu belirterek Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“…davacının 11.05.1992-30.06.1996 tarihleri arasında ... Vergi Dairesinde, 01.07.1996-10.08.2000 tarihleri arasında ... Vergi Dairesinde vergi kaydı bulunduğu, davacının 25.09.2003 tarihinde Bağ-Kur"a giriş bildirgesi verdiği, giriş bildirgesinde vergi kayıt tarihinin 11.05.1992 olarak belirtildiği, davacının çıkartılan primleri 24.12.2003 -25.11.2004 tarihleri arasında ödediği, 06.01.2003 tarihinden itibaren de Bağ-Kur tescilinin yapıldığı görülmüş olup; buna göre davacının 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden itibaren yasa ile tanınan 6 aylık süre içerisinde Bağ-Kur"a giriş bildirgesi vermesi ve prim ödemesi nedeniyle vergiye kayıtlı olduğu süreler itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının tespitine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi yerinde yerinde görülmemiş,…” gerekçesiyle,
“1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-İstanbul 21. İş Mahkemesinin 2017/183 Esas, 2018/262 Karar sayılı, 29.03.2018 tarihli kararının kaldırılmasına,
3-Davanın kabulüne,
4-Davacı ..."nın vergi kaydının bulunduğu, 11.05.1992-30.06.1996 tarihleri arasında, 01.07.1996-10.08.2000 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitine,” dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1479 sayılı Yasa’nın Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de vergi, esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Aynı şekilde, 5510 sayılı Kanunun geçici 8. maddesine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 01.10.2008 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş; aynı maddede, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, 01.10.2008 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara, 04.10.2000-01.10.2008 tarihleri arasında vergiye kayıtlı oldukları süreyi borçlanma imkanı getirmiştir.
Geçici 8. maddesinde belirtilen "yazılı başvuru" şartı, şekil şartı olmayıp; sigortalının, 01.10.2008 tarihi öncesi döneme ilişkin vergiye kayıtlı olduğu süreyi, yasada belirtilen 6 aylık sürede, Kurum"a başvurarak veya borçlanmaya ilişkin prim ödeyerek, borçlanma iradesini ortaya koyması, yasadan yararlanmak için yeterli sayılmalıdır. Anılan yasada belirtilen 6 aylık sürenin geçmesinden sonra, 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin sürenin, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, 11.05.1992-10.08.2000 tarihleri arasında vergi kaydı bulunan davacının, 25.09.2003 tarihinde Bağ-Kur’a giriş bildirgesinin verildiği, 24.12.2003-25.11.2004 tarihleri arasında primleri ödediği ve tescilinin 06.01.2003 tarihinden başlatıldığı anlaşılmakla, her ne kadar ilgili Bölge Adliye Mahkemesince, 02.08.2003 tarihinden itibaren yasa ile tanınan 6 aylık süre içerisinde Bağ-Kur"a giriş bildirgesi vermesi ve primleri ödemesi dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş ise de; davacının 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. madde kapsamında bir borçlanma iradesinin bulunmadığı ile prim ödemelerinin de bu kapsamda olmadığı belirgindir. Bölge Adliye Mahkemesince anılan geçici 18. madde kapsamında irdeleme yapılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Mahkemenin, yukarıda belirtilen eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile davanın kabulüne dair kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.