Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/235
Karar No: 2021/95

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/235 Esas 2021/95 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/235 E.  ,  2021/95 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Sayısı : 11-2


    FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar ... ve ...’in TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanun"un 5/1 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca teşdiden 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına; sanık ...’ın TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanun"un 5/1 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına; sanık ...’nın TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanun"un 5/1 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına; görevi kötüye kullanma suçundan sanıklar ... ve ...’ın, TCK"nın 257/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına; tüm sanıklar hakkında TCK"nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince verilen 29.01.2019 tarihli ve 11-2 sayılı hükümlere yönelik sanıklar, sanıklar müdafileri ve katılma talebi reddedilen Maliye Bakanlığı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “temyiz isteminin reddi ve onama” istemli 24.04.2019 tarihli ve 43453 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
    Sanıklar ve müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını gerektirir bir neden görülmediğinden CMK"nın 299. maddesi uyarınca takdiren reddine karar verilmiştir.
    Ceza Genel Kurulunca sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ile sanıklar ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olup olmadığı değerlendirilecektir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    I- İDDİALAR
    1- Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.10.2015 tarih ve 2196-202 sayı ile;
    Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 soruşturma sayılı evrakında, haklarında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, resmî belgede sahtecilik, suç uydurma, iftira, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak yok etme ve kamu araçlarının usulsüz olarak suçta kullanılması” suçlarından yapılan soruşturmada; şüpheliler..., ... ve ..."ın, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 07.01.2015 tarihli ve 8 sorgu sayılı kararı ile "Resmî Belgede Sahtecilik" suçu nedeniyle tutuklanmalarına, diğer suçlardan dolayı tutuklanma taleplerinin reddine karar verildiği, şüpheliler müdafisi olan sanık ..."in 12.01.2015 tarihli dilekçe ile tutuklama kararına itiraz ettiği, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13.01.2015 tarihli ve 163 değişik iş sayılı kararı ile, tutukluluğa vaki itirazların reddine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına, itirazların incelenmek ve değerlendirilmek üzere CMK’nın 268/2. maddesi uyarınca dosyanın Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verildiği, Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16.01.2015 tarihli ve 109 değişik iş sayılı kararı ile tutuklama kararlarına yapılan itirazların reddine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına kesin olarak karar verildiği,
    Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı olan sanık ... tarafından nöbet çizelgesine göre o hafta nöbetçi olan Şanlıurfa Hâkimi ..."in raporlu olması nedeniyle, çizelgedeki sıraya göre Hâkim ..."ün görevlendirilmesi gerekirken nöbet çizelgesinde 10. sırada bulunan ve Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi olarak görev yapan sanık ..."ın 12.01.2015-18.01.2015 tarihleri arasındaki nöbet işlerine bakmak üzere görevlendirildiği, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 soruşturma sayılı evrakında sanık ..."in 17.01.2015 tarihinde Cumartesi günü dilekçe ile tutukluların tahliyesi için Şanlıurfa Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda bulunduğu, nöbetçi hâkim olan sanık ..."ın 17.01.2015 tarihinde evrakı havale ederek 18.01.2015 tarihinde Pazar günü inceleme kararı verdiği, evrakın kayda alınıp 2015/190 değişik iş numarasının verildiği, Şanlıurfa Cumhuriyet Savcısı ..."ın saat 10.43 ve saat 10.54"te kendisini mahkeme nöbetçi kâtibi olarak tanıtan inceleme dışı sanık ... tarafından cep telefonundan arandığı, telefon görüşmesinde sanık ..."ın nöbetçi olduğu, sözü edilen dosyadaki tutukluların müdafilerinin itiraz dilekçesi verdikleri ve bu itirazın incelenmesi amacıyla hâkim olan sanık ...’ın dosyayı istediğini söylediği, bu görüşme sırasında Cumhuriyet Savcısı ..."ın ikametinde olduğunu beyan ettiği, baz istasyonu kayıtlarına göre de, görüşmeler sırasında Şanlıurfa Şehir Merkezindeki baz istasyonlarından hizmet aldığının kayıt altına alındığı, Cumhuriyet Savcısı ..."ın inceleme dışı sanık ..."e UYAP üzerinden talep yazısı geldiği taktirde dosyayı gönderebileceğini, yazılı olarak talep etmeleri gerektiğini, dosyaya iki kez itiraz yapıldığını, son incelemenin iki gün önce yapılarak ret kararı verildiğini söyleyerek görüşmeyi sonlandırdıkları,
    18.01.2015 tarihinde saat 16.55 itibarıyla 2014/24669 soruşturma sayılı dosyanın iade edilmek üzere incelemenin 18.01.2015 tarihinde saat 15.00"te duruşmalı olarak yapılacağı için duruşma saatinden önce mahkemeye gönderilmesi ile ilgili yazılmış olan dosya isteme yazısına cevap verilmediği belirtilerek tutanak oluşturulduğu, bu tutanak dayanak yapılarak soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunması nedeniyle taranmaması ve evrak içeriğine UYAP üzerinden ulaşılma imkânı bulunmamasına rağmen, dosyanın esaslı unsurları olan şikâyetçi ifadeleri, Teftiş Kurulu Başkanlığı raporu, aleyhe şüpheli ifadeleri, tanık anlatımları, istihbarat raporları ve diğer yasal belge ve delilleri içeren klasörler incelenmeden şüpheliler müdafisi olan sanık ...’in şüphelilerin Kolluk ve Cumhuriyet savcılığı ifade tutanakları, müvekkillerine ait sorgu zaptı ve sorgu kararının dosyaya sunulduğu ve yine aynı belgelerin taratılarak dosyaya gönderildiği belirtilerek 18.01.2015 tarihli ve 190 değişik iş sayılı karar ile “Şüphelilerin tutuklandığı suçun, CMK"nın 100. maddesinde yer alan katalog suçlardan olmaması, sabit ikamet sahibi olmaları, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin olmaması, tutuklulukta geçen süre ile suçun vasıf ve mahiyeti” şeklinde genel gerekçelere dayanarak her üç şüphelinin de tahliyesine karar verildiği, Şanlıurfa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünde tutuklu bulunan şüphelilerin aynı gün mahkeme kararına istinaden salıverildikleri, tahliye kararlarına karşı 19.01.2015 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın da Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20.01.2015 tarihli ve 195 değişik iş sayılı kararı ile “CMK’nın 104/2. maddesinin son cümlesinde yasa koyucu tarafından ancak red kararına itiraz edilebileceği düzenlemesinin yer alması” nedeniyle talebin reddine karar verildiği, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21.01.2015 tarihli ve 216 değişik iş sayılı kararı ile aynı gerekçelerle CMK’nın 271/4. maddesi uyarınca kesin nitelikte talebin reddedildiği, sanık ..."in yanında avukat olan ancak müdafilik sıfatı bulunmayan sanık ... ile birlikte duruşma salonuna girdikleri, tahliye istemli dilekçenin mübaşir ... aracılığıyla sanık ...’a verildiği, avukatların da dilekçeyi verdikten sonra herhangi bir şey söylemeden duruşma salonundan ayrıldıkları, tahliye kararının verildiği 18.01.2015 tarihinde zabıt kâtibi olan inceleme dışı sanık ... ile dosyada müdafilik sıfatı olmayan sanık ... arasında sabah saat 09.35"te başlayıp gece saat 23.49"da sona eren 4 telefon görüşmesi yapıldığı belirtilerek; sanık ...’ün suçu ve suçluyu kayırma, suç örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik; sanık ... ve inceleme dışı sanık ...’in suç örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik; sanık ...’nın suç örgütüne üye olma suçlarından cezalandırılmaları talebiyle düzenlenen iddianame üzerine, Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2015 tarihli ve 310-400 sayılı kararıyla 2802 sayılı Kanun"un 89 ve 90. maddeleri uyarınca son soruşturmanın yapılması için dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince 12.01.2016 tarih ve 1-2 sayı ile, son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,
    2- Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 16.12.2016 tarih ve 8470-1247 esas sayılı iddianamesi ile;
    Aralarında sanık ..."nın da bulunduğu bir kısım sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun"a muhalefet etme ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5; 6415 sayılı Kanun’un 4/1; 3713 sayılı Kanun’un 7/2. maddeleri uyarınca Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının sanık ... bakımından tefrik edilmesine karar verilerek Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/532 esasına kaydedildikten sonra Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.05.2018 tarihli ve 532-282 sayılı kararı ile Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/11 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği,
    3- Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 06.02.2017 tarih ve 508-63 numaralı iddianamesi ile;
    Sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK"nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının, sanıklar ... ve ... bakımından tefrik edilmesine karar verilerek aynı mahkemenin farklı esasına kaydına karar verildikten sonra Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.10.2017 tarihli ve 526-258 sayılı kararıyla her iki sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasına dair dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/11 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği,
    4- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 31.01.2017 tarihli ve 314-307 sayılı iddianamesi ile;
    Sanık ..."ın da aralarında bulunduğu bir kısım sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından TCK"nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5; TCK"nın 220/4 maddesi delaletiyle 204/1, 43/1; TCK"nın 220/4 maddesi delaletiyle 158/1-e, 43. maddeleri uyarınca Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/9 esas sayılı dosyasında kamu davasının açıldığı ve yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun 10.07.2017 tarihli ve 23578 sayılı iddianamesi ile aralarında sanık ..."ın da bulunduğu bir kısım sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK"nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/210 esas sayılı dosyasında kamu davasının açıldığı; Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 37 sayılı birleştirme kararı ile aynı mahkemenin 2017/9 esas sayılı dosyasındaki kamu davası ile birleştirilmesine karar verildiği, sanık ... hakkındaki silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin kamu davaları tefrik edilerek Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin farklı esasına kaydına karar verildikten sonra Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.10.2017 tarihli ve 292-76 sayılı kararı ile Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/11 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği,
    5- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 31.07.2017 tarihli ve 226643843 sayılı iddianamesi ile;
    Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal etme, yasama organına karşı suç ve hükümete karşı suçlardan TCK’nın 314/2; TCK’nın 37/1 delaletiyle 309/1; TCK’nın 37/1 delaletiyle 312/1; TCK’nın 37/1 delaletiyle 311/1 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/116 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, aynı Mahkemenin 20.10.2017 tarihli ve 2017/116-162 sayılı kararı ile dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/11 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    II- MÜTALAA
    1- Sanık ...’ın;
    a- Görevi kötüye kullanmak suçundan TCK’nın 257/1, 53/1-2-3-5 madde ve fıkraları;
    b- Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9. maddeleri uyarınca cezalandırılması,
    c- Resmî belgede sahtecilik suçundan CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi hükmü gereğince beraatine,
    2- Sanık ...’ün;
    a- Görevi kötüye kullanmak suçundan TCK’nın 257/1, 53/1-2-3-5 madde ve fıkraları;
    b- Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9. maddeleri uyarınca cezalandırılması,
    c- Unsurları itibariyle oluşmadığı kanaatine varılan atılı cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükoümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından CMK"nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi hükmü gereğince ayrı ayrı beraatine;
    3- Sanık ...’in;
    a- Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9. maddeleri uyarınca cezalandırılması,
    b- Resmî belgede sahtecilik suçundan CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi hükmü gereğince beraatine,
    4- Sanık ...’nın;
    a- Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9. maddeleri uyarınca cezalandırılması,
    b- Birleşen kamu davalarından Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/532 Esas 2018/282 Karar sayılı dava dosyasında, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 16/12/2016 tarih ve 2016/8470 esas esas sayılı iddianamesi ile sanığın atılı 6415 sayılı kanunun 4/1. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğu iddia olunan eylemlerinin, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturan alt eylemlerden olduğu kanaatine varıldığından, sanık hakkında atılı 6415 sayılı Kanun’un 4/1. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçundan ayrıca hüküm tesis edilmesine yer olmadığına,
    c- Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi hükmü gereğince beraatine,
    karar verilmesi talep ve mütalaa edilmiştir.
    III- SAVUNMALAR
    İnceleme dışı sanık ... aşamalarda; kâtiplere ilişkin nöbet listesinin yaklaşık 1,5 yıllık bir zamana yayıldığını, olay tarihinde adliyede olması gereken tek kişinin kendisi olduğunu, hâkimlerin görevlendirilmesinin ne şekilde olduğunu bilmediğini, olay günü sanık ...’ın talimatı ile Cumhuriyet savcısı ...’ı aradığını, Cumhuriyet savcısının “Hafta sonu dosya mosya itiraz olmaz” dediğini, daha sonra sanık ...’in gelerek Cumhuriyet savcısı ile görüştüğünü, Cumhuriyet savcısının şehir dışında olduğunu söylediğini, kendisinin de görevi gereği tutanağı yazdığını, işe herhangi bir müdahalesinin ve dahlinin olmadığını, sadece imzaladığını, hâkim olan sanık ...’e karşı gelme, "Tutanağı tutmuyorum" deme gibi bir lüksünün olmadığını, sahtecilik iddiasını kendi açısından kabul etmediğini, hayatının hiçbir döneminde bu örgütün toplantısına katılmadığını, örgüte sempati duymadığını, bu hain yapının iç yüzünü herkesin 15 Temmuz"dan sonra anladığını, suçsuz olduğunu, beraatini talep ettiğini, sanık ..."ın sorusu üzerine hem Cumhuriyet savcısını hem de kâtibini aradığını, kâtibe ulaşamayınca Cumhuriyet savcısını rahatsız etmek zorunda kaldığını, şikâyetçi ..."ın sorusu üzerine, ..."ın telefonda kendisine "Ben şehir dışındayım" diye bir cümle kurmadığını, sadece "Hafta sonu itiraz olmaz" deyip görüşmeyi sonlandırdığını, sanık ..."in sorusu üzerine, şu an hâlen bir müzekkere yazılacaksa müzekkerenin Cumhuriyet Başsavcılığından ..."ın ekranına gittiğini, otomatik yönlendirmenin oraya attığını, kendisinin yaptığı işlemde herhangi bir hata olmadığını, sanık ..."ün sorusu üzerine, Hâkim Beye “Nereye gidiyorsun, kiminle gidiyorsun?” deme şansının olmadığını, kendisinin sadece "Yemeğe çıkıyorum" dediğini, zaten nöbet boyunca gün içerisinde 3-4 kez adliyeden ayrıldığını, sabah saat 08.00"den akşam saat 19.00"a kadar adliyede olduğunu, sanık ...’in, kendisine “Başkan Bey beni çağırdı yemeğe gidiyoruz” dediğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Sanık ... aşamalarda; olay tarihinde Şanlıurfa Adalet Komisyonu Başkanı olduğunu, Şanlıurfa’da 2 tane Sulh Ceza Hâkimliği olduğu için diğer tüm ceza hâkimlerinin de nöbet tuttuğunu, komisyon başkanının görevinin nöbet listesini tutmak olduğunu, Pazartesi günü Hâkim ... Bey"in hastaneye kaldırıldığını, 3 günlük rapor aldığını öğrendiğini, ... Hanım"ı görevlendirmek istediğini, ... Hanım"ın elinde dosya olduğunu, gerekçeli karar yazacağını söyleyerek bakmak istemediğini, bunun üzerine ... Bey"e "sen bak" dediğini, sanık ...’ın da "tamam" dediğini; nöbet listesinin son sırasında ...’in olduğunu, 19 Ocak sabahında listenin bittiğini ve yeni liste yapılması gerektiğini, Şanlıurfa Adliyesine 10 civarında hâkim atandığını ve henüz o tarihte yetkilerinin belli olmadığını, yetkileri belli olduğunda hukuk mahkemesinde olanların nöbet listesine giremeyeceklerini, diğerlerinin nöbet listesine gireceğini, ortada bir nöbet listesi olmadığını, sanık ...’ı 3 gün için görevlendirdiğini, bunun ara bir görevlendirme olduğunu, bu işlerin genelde Ağır Ceza Üyelerine verildiğini, o anda mahkemesinde 3 Ağır Ceza Üyesi olduğu için ...’a vermeyi uygun bulduğunu, Perşembe sabahı Komisyon Müdürü"nün tekrar yanına gelip ... Bey"in 1 hafta daha rapor aldığını söylediğini, bunun üzerine sanık ..."e “3 gün nöbet tuttu o zaman 4 gün daha nöbet tutsun ondan sonra diğer nöbet listesinde ayarlarız” dediğini, inceleme dışı sanık ..."ın ifadesinde ...’ın Komisyon Başkanı"yla görüştüğünü beyan ettiğini ancak kendisinin o sırada Halfeti’de olduğunu, bunun baz istasyonu bilgileri ile de anlaşılabileceğini, inceleme dışı sanık ...’ın son duruşmada Komisyon Başkanı"nı kendisinin görmediğini sadece telefon konuşmasından anladığını beyan ettiğini, sanık ...’ı yönlendirmesi gibi bir durumun kesinlikle olmadığını, haklarında düzenlenen iddianamenin TCK’nın 220. maddesi uyarınca suç örgütüne üye olma suçuna ilişkin olduğunu, 15 Temmuz"dan sonra eylemlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyelik suçundan olduğunun belirtildiğini, mahkemelerin iddianame metni ile bağlı olduğunu, iddianamede anlatılan olayın asla FETÖ üyeliği olmadığını, anlatımın Şanlıurfa’daki istihbarat dairesinde çalışan müdürlerin ve oradaki polislerin kurmuş olduğu suç örgütü anlamında bir örgüte yardım olduğunu ve bunu da kabul etmediğini, burada yargılanabileceği örgütün olsa olsa suç örgütü olabileceğini, ek savunma ile TCK’nın 314/2. maddesine dönüştürülemeyeceğini, bir örgütün varlığından söz edilebilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından bir yapının terör örgütü olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bunun da Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bakanlar Kurulunun onaylaması gerektiğini ya da ilk derece mahkemelerinden bir yapının örgüt olduğuna dair karar verilip Yargıtay denetiminden geçmesi gerektiğini, suç tarihi olan 18 Ocak 2015 tarihi itibari ile "FETÖ silahlı terör örgütüdür" diye bir karar verilmediğini, ortada bir örgüt olmadığını, örgütle bağını kuran bir delilin de bulunmadığını, suçluyu kayırma suçunun unsurlarının oluşmadığını, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/116 esas sayılı dosyasının 2017/22664 esas numaralı iddianamesine ilişkin yaptığı savunmasında iddianameye konu olan soruşturmada yapılan uygulamaları kabul etmediğini, bunların usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakkında gözaltı ve arama kararı verildiği tarihte 2802 sayılı Kanun’un uygulamada olduğunu ve bu Kanun"a göre bir hâkim hakkındaki uygulamanın nasıl olacağının ayrıntılı şekilde belirtildiğini, yine Anayasa"nın 159. maddesinde de bu hususun düzenlendiğini, bütün bu işlemleri kabul etmediğini, öncelikle durma kararı verilerek usuli işlemlerin yerine getirilmesi gerektiğini, iddiaların şu an yapılan yargılamadaki iddialar ile aynı olduğunu, hepsinin temelde Şanlıurfa ilindeki polislerin tahliyesiyle ilgili dosyaya dayandığını ayrıca bunun yanında tanık ve ByLock iddiası olduğunu, hakkında ...’ın beyanda bulunduğunu, ...’ın “Polislerin gözaltına alındığı gün olan 05.01.2015 günü Komisyon Başkanı yanıma gelerek, bana istersem izin verebileceğini söyledi.” dediğini, bu beyanı kabul etmediğini, çünkü ...’ın devamlı görüştüğü bir kişi olduğunu, sürekli yanına gidip geldiğini, kendisinden birçok kere izin istediğini ve aldığını, ...’ın iddiasının çok saçma olduğunu çünkü kendisinin Komisyon Başkanı olarak bir hâkime izin verebileceği gün sayısının 3 olduğunu, 3’ten fazla mazeret iznini HSYK’nın verdiğini, polislerin gözaltına alındığında 4 günlük gözaltı süreleri olduğunu, bunların kaç gün gözaltında kalacağını bilmediğini, hangisinin tutuklamaya sevk edileceğini bilmediğini veya tutuklamaya sevk edildikten sonra kaç tanesinin tutuklanacağını bilmediğini, Şanlıurfa Adliyesinin küçük bir adliye olduğunu, ..., ..., ... ve Abdulkerim Çalışkan ile çok samimi olduğunu, eğer polisleri tahliye ettirmek için bir tezgâh kursa bunu başkasının yanında paylaşmayacağını, Komisyon Başkanı"nın görevlendirmeyi tek başına yapabildiğini, bu konuşmaların tamamen samimi ortamda yapılan konuşmalardan cımbızla seçilerek oluşturulan ifadeler olduğunu, tanık ...’un Cumhuriyet savcısı olduğunu, bu suçtan dolayı şüpheli durumunda bulunduğunu, etkin pişmanlıktan faydalanarak kendisini kurtarmaya çalıştığını, bu durumda bir isim vermesi gerektiğini, kendisi hakkında soruşturma olduğu ve meslekten ihraç edildiği için kendisine iftira atılmasının çok kolay olduğunu, ByLock kullandığını kabul etmediğini, “92370” ID numarasını iki kişinin kullandığının gözüktüğünü, çelişkiler mevcut olduğunu, ByLock’ta 5 kez araması olduğu hususunda tespit yapılan Oktay Kaya isimli şahsı tanımadığını, Hakan Urumdaş’ın da ByLock kullanıcısı olduğunun söylendiğini ve onun hakkında da soruşturma olduğunu, yani aynı ID numarasından iki kişinin soruşturma altında olduğunu, eğer kişi listesi okunursa listede Oktay Kaya diye birisinin olmadığını ancak Oktay Kaya ile görüştüğü iddiasının bulunduğunu, kişi listesinde olmayan birini arayamayacağını, ByLock kullandığını ve yapının içinde olduğunu kabul eden kişilerin morbeyin listesinde isminin çıktığını, ByLock ugulamasında daha çok hatanın çıkacağını, 3 polisin Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olmadıklarını, sadece bir tanesine ulaşılamadığı için ifadesini alma amaçlı yakalama çıkarıldığını, söz konusu tahliye kararı sonucunda bir kişinin menfaatinin oluşmadığını ayrıca bu kişiler bakımından bir zararın da oluşmadığını dolayısıyla hakkında görevi kötüye kullanma suçunun sübutunun bulunmadığı kanaatinde olduğunu, suçlamaların hepsinin gereksiz, yetersiz ve saçma olduğunu, bu darbeyi FETÖ de yapsa veya darbede kimin etkisi varsa hepsini lanetlediğini,
    Sanık ... aşamalarda; yargılamalarının Yargıtay 11. Ceza Dairesinde yapılması gerektiğini, suç tarihinin 18.01.2015 olup sevk maddesinin TCK’nın 220/2. maddesi olduğunu, bundan önceki işlemlerin suç örgütüne üye olma suçuna göre yapıldığını, Yargıtay 21. Ceza Dairesinin silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiası ile görevsizlik kararı verdiğini, bu kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakkında TCK"nın 220/2. maddesine göre adi örgüt üyesi olma iddiası ile iddianame düzenlenerek dava açıldığını, silahlı terör örgütüne üye olmaktan dolayı yargılama yapılamayacağını, hüküm kurulamayacağını, emniyetin ve istihbaratın düzenlediği tutanakların mahkemelerde delil olamayacağını ve buna göre de silahlı terör örgütü ilan edilemeyeceğini, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 sayılı soruşturmasında şüpheliler..., ..., Harun Torgay hakkında Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 07.01.2015 tarihli kararıyla kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan ve sadece atılı suçun CMK"nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olduğu nedenine dayalı olarak tutuklama kararı verildiğini, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunun katalog suçlardan olmadığını, kararda başkaca bir tutuklama nedeni de gösterilmediğinden şüphelilerin tutuklanmasının kanunda belirtilen koşullar dışında bir tutuklama olduğunu, bu durumda 5271 sayılı CMK"nın 141/1-a maddesi uyarınca devletin tazminat sorumluluğunun olduğunu aynı zamanda diğer koşulların gerçekleşmesi durumunda kişiyi hürriyetinden yoksun yıkma suçunun dahi oluşabileceğini, vermiş olduğu tahliye kararında dosyanın savcısı ... tarafından 19.01.2015 tarih ve 2014/24669 soruşturma numaralı evrakı ile şüphelilerin yakalanarak tutuklanması istemi ile yapmış olduğu itirazın öncelikle Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin daha sonra da Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararları ile reddedildiğini, yine şüpheliler hakkında düzenlenen iddianamenin Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek 2015/150 esas numarasını aldığını, tensip düzenlenmesine rağmen herhangi bir yakalama ve tutuklama kararı çıkarılmadığını, kendisinin önce açığa alınıp daha sonra da ihraç edildiğini, tahliye ettikleri şahısların darbe gününe kadar tutuksuz yargılandığını ve görevlerinin başında olduklarını, daha önce tutuklama kararı veren hâkimin "Tahliye kararı yerindedir" diyerek yeniden tutuklama kararı vermediğini, doğru ve haklı verilen bir karar nedeni ile yargılanmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, hukuka açıkça aykırı olduğu belli bir tutuklama kararının itiraz incelemesinde ilgili soruşturma ve kovuşturma dosyasının tamamının incelenmesine gerek olmadığını, istediği hâlde dosyanın kendisine verilmediğini, tahliye kararının hukuken doğru ve yerinde bir karar olduğunu, eldeki belgelerin de ıslak imzalı olduğunu, söz konusu belgelere göre yasal olmayan nedenlerle tutuklanan şüphelilerin salıverilmesinin de hukuki olduğunu, uygulamada şüpheli veya sanığın derhâl tahliyesi gerekmekte ise dosyaya ulaşılamıyor veya bu işlemin gecikmesi mağduriyete sebep olacaksa eldeki bilgi ve belgelere göre derhâl tahliye kararı verilebildiğini, şüphelilerle ilgili başka bir tutuklama nedeninin var olmadığının karardan sonra yapılan itirazların reddi ile sabit olduğunu, tutanakta nöbetçi Cumhuriyet savcısının kendisine dosyanın ilgili savcısının şehir dışında olduğunu söylediğinin belirtildiğini, kendisinin soruşturma savcısının Şanlıurfa’da olup olmadığını bilemeyeceğini, o günün nöbetçi Cumhuriyet savcısı ... ile dosyanın ilgili Cumhuriyet savcısı ...’ın arası iyi olduğu için ...’ı aramasını istediğini, yanındayken arayıp kendisine “Savcı bey şehir dışındaymış dosyayı gönderemeyecekmiş” dediğini, öğlenden sonra Cumhuriyet savcısı ...’ı bir daha arayarak ...’ı yeniden aramasını istediğini, yine aynı şekilde cevap aldığını, HTS kayıtlarının da kendisini haklı çıkardığını, ...’ın çelişkili ifadeler verdiğini, son ifadesinde “Ne bileyim belki de şehir dışındadır diye geçiştirmek amacıyla söyledim” dediğini, dolayısıyla kendisinin gerçeğe aykırı evrak düzenlediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, düzenlenen tutanağın resmî belge olmadığını, kıdemsiz bir hâkim olduğunu, verilen görevi sorgulama gibi bir lüksünün olmadığını, Başkan ile aynı mahkemede görevli olduğu için kendisine bir görev yazıldığını ve bu nöbeti tuttuğunu, 0505 680 6829 numaralı GSM hattının eşi adına kayıtlı olduğunu ancak fiilen kendisinin kullandığını, daha önce hafta sonu bu şekilde bir karar verip vermediğini hatırlamadığını, karar verirken dosyada avukatların sunduğu belgeler dışında bir belge bulunmadığını, silahlı terör örgütü üyeliğini kabul etmediğini, tanımadığı iki kişiye ait yazışmalarda isminin geçmesi nedeniyle hakkında iddianame oluşturulduğunu, tanımadığı kişilerin kendisi hakkında yazdığı iddia edilen konuşmaları ve yazışmaları kabul etmediğini, çünkü orada “... Bey” dendiğini, bunun kendisi olup olmadığının belli olmadığını, eşine vekâlet vermesiyle ilgili bir yazışma olduğunun iddia edildiğini, yazışmanın olduğu tarihlerde eşine verdiği herhangi bir vekâletin olup olmadığının tespitini istediğini, içerikleri ve örgüt üyeliğini kabul etmediğini, Yargıtayın yerleşmiş kararlarına göre iki kişinin arasındaki mesajlaşma ve yazışmalarda adı geçen üçüncü şahıslarla herhangi bir hukuki ve cezai sorumluluk olmadığının belirtildiğini, ByLock değerlendirme tutanağında kendi isminin geçmediğini, dolayısıyla ByLock uygulamasıyla ilgili hazırlanan belgelerin ne kadar gerçeğe aykırı olduğunun görüldüğünü, nöbetçi Cumhuriyet savcısı olan Mehmet Ali Korkmaz, Cumhuriyet savcısı Serkan Yerebakan ve Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi ... Noyan’ın bulundukları ortamda bir konuşma geçtiğini, ...’ın dosyayı kendisine göndermeyeceği, bununla ilgili kendisine sinkaflı bir şekilde küfrettiği ile ilgili beyanların olduğunu, bu iki kişinin de beyanlarının alınması için yazı yazılmasını talep ettiğini, birleşen dosyada bulunan ev aramasında Cumhuriyet savcısının bulunmadığını, komşulardan kimsenin bulunmadığını, cep telefonunun imajının hemen alınıp kendisine teslim edilmediğini, 21.07.2016’da gözaltına alındığını, dijital materyallerin incelenme tarihinin 26.12.2016 olduğunu, dijital materyallerin hukuksuz olduğunu, hükme esas alınamayacağını, ayrıca yapılan incelemelerde yürütülen soruşturma ile veya başka bir suç ile ilgisi olabileceği değerlendirilebilecek bir bulguya rastlanılmadığını, 21 Temmuz’da gözaltına alınıp, 26 Temmuz’da tutuklandığını, ancak 2016’nın Aralık ya da Kasım ayında cezaevindeyken ByLock’tan mesaj attığının gözüktüğünü, dolayısıyla içerikleri kabul etmediğini, bu hususun CGNAT kayıtlarından da anlaşılabileceğini, HTS kaydı ile CGNAT kaydındaki baz istasyonu bilgilerinin birbirini tutmadığını, örgütün kasası olduğu belirtilen Ali Çelik ile irtibatının olduğunun iddia edildiğini, bahsi geçen Ali Çelik’in o kişi olmadığını, Hâkimliğe avukatlıktan geçtiğini ve sigortalı avukat olarak çalıştığını, bahsi geçen Ali Çelik’in Hacı ve Fadime oğlu, 06.07.1972 doğum tarihli, Malatya ili, Yeşilyurt ilçesi, Üçgöze Mahallesi nüfusuna kayıtlı Ali Çelik olduğunu, dolayısıyla tepe yöneticisi Ali Çelik ve bu Ali Çelik’in farklı kişiler olduğunu, yaklaşık 4 yıl sigortalı olarak yanında çalıştığını, maaşlı ve sigortalı olarak çalıştığı yerin patronu bir avukatla görüşmesi kadar doğal bir şey olamayacağını, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Sanık ... aşamalarda; dosyada müdafilik yaptığını, Ankara Çankaya Üniversitesi mezunu olduğunu, 8 yıl İstanbul’da avukatlık yaptığını, 2014 yılında Şanlıurfa’da ofis açtığını, liseden beraber mezun olduğu 2 arkadaşı olduğunu, bunlardan birinin de sanık ... olduğunu, beraber birçok dosyaya baktıklarını, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği ve diğer birkaç suçtan 3 polis memurunun avukatlığına başladığını, bunların emniyet ve savcılık ifadelerine katıldığını, dosyadaki toplam 14 şüpheliden sadece kendi müvekkillerinin tutuklandığını, daha sonra dosyaya sanık ... ile beraber bakmaya başladıklarını, Şanlıurfa’da 2 tane Sulh Ceza Hâkimliği olduğunu, birinin tutukladığını diğerine itiraz ettiklerini, itirazın 16 Ocak 2015 tarihinde Cuma günü reddedildiğini, nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine tahliye talebinde bulunduklarını, Hâkimin dilekçeyi öğleden sonra havale ettiğini, sonraki gün sanık ... ile birlikte adliyeye gittiklerini, sanık ..."ın "Dosyayı istettik duruşmalı inceleyeceğim" dediğini, duruşma saati olan 15.00"te geldiklerinde hâla duruşmaların devam ettiğini, sanık ... ile beraber orada beklediklerini, cübbeyi giyerek duruşmaya kendisinin katıldığını, sanık ..."ın "Dosya gelmediği için karar veremeyeceğim" dediğini, bunun üzerine hâkime kararın esasa ilişkin değil usuli bir itiraz olduğunu ve bu hatanın düzeltilmesini istediklerini söylediklerini, sanık ..."ın "Kararlar falan var mı sizde" diye sorduğunu, kendisinin, emniyet, savcılık ifadeleri, sorgu zaptı, itiraz dilekçeleri ve ret kararlarını ıslak imzalı olarak sunduğunu, sanık ..."ın inceleyerek "Hakikaten katalog suçlardan değilmiş" dediğini ve tutukluların tahliyelerine karar verdiğini, devamında sanık ..."ın kendisine “Dosya gelmediği için tutanak tutacağız avukat bey imzalamak ister misin” dediğini, tutanağa hazurun olarak imza attığını, kendisinin tutanak tutma yetkisi olmadığını avukatın kamu görevlisi olmadığını, kendisinin meslek icabı bu suçu işlemesinin mümkün olmadığını, müdafi olarak yasalara aykırı bir şey yapmadığını, müvekkilleri lehine müvekkillerinin haklarını kullandığını, tahliye kararına müdafilik dışında bir dahli olmadığını, farklı bir hâkimin süzgecinden geçsin diye hafta sonu talepte bulunduklarını, daha önceden pek çok müvekkilinin tahliye olduğunu ancak hiç hafta sonu itirazda bulunmadığını, örgüt üyeliği suçuna ilişkin olarak kiminle irtibatı olduğunun kimden emir ve talimat aldığının hangi hiyerarşik yapının içerisinde olduğunun ortaya konulması gerektiğini, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında açtığı soruşturmanın hukuksuz olduğunu, Avukatlık Kanunu’na göre avukatların avukatlık mesleğine ilişkin işlediği suçların Adalet Bakanlığının izni ile yapılması gerektiğini ama bu maddenin uygulanmadığını, ev ve iş yerinde yapılan aramada kitap ve CD’lere el konulduğunu, suçüstü hâlinin olmadığını, çünkü suç tarihinin 15 Temmuz 2016 olarak belirtildiğini ancak hakkındaki soruşturma, el koyma ve gözaltı tarihinin 30 Temmuz olduğunu, dolayısıyla birleşen dosyanın, iddianamenin ve toplanan delillerin hepsinin hukuksuz olduğunu, gelen evraklarda dernek üyesi olmadığının ortaya çıktığını, Bank Asya hesabının pasif bir hesap olduğunu, sadece bir aylık katılım hesabına para yatırıp çekme işlemi olduğunu, el konulan kitap ve CD’lerin hepsini 2013 tarihinden önce İstanbul Kitap Fuarından aldığını, hepsinin bandrollü olduğunu ve KDV’lerinin ödendiğini, kitaplığının geniş olduğunu, bu kitap ve CD’lerin yasaklanma tarihinin 28 Temmuz 2016 olduğunu, ancak evinde ele geçirilme tarihinin 30 Temmuz olduğunu, yasaklandıktan 2 gün sonra ele geçirilmiş olmasının isnat edilen suçu işlediğine delil olamayacağını, 30 Temmuz’da evinde yapılan arama sonucu ele geçen materyallerin hukuksuz şekilde elde edildiğini, ayrıca imajlarının da alınmadığını, ... isimli şahsın şikâyetiyle ilgili olarak İstanbul’da baktığı yüzlerce icra dosyasından bir tanesinde bir borçlunun kendisini nereden şikâyet ettiğini, söylediklerinin tamamen yalan olduğunu, kendisinden öç almak için 15 Temmuz’dan sonra böyle bir şikâyette bulunduğunun açık olduğunu, örgüt üyeliği suçlamasının şikâyete bağlı bir suç olmadığını, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ilişkin bir faaliyetinin olmadığını, söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu, bahsettiği 12 kişiyi tanımayıp 2 tanesini tanıdığını, bunlardan birinin müvekkili Oğuzhan ... olduğunu, zaten bir avukat olarak dernek faaliyetlerinde bulunma amacının müvekkil çevresi edinmek olduğunu, kendisinin... Tatlıses’in yönetim kurulu başkanı olduğu Şanlıurfa Derneğine de üye olduğunu, oraya da katıldığını, birleşen dosyada ve bu dosyada gelen müzekkere cevaplarında ByLock kullanıcısı olmadığının belgelerle ortaya konulduğunu, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Sanık ... aşamalarda; kesinlikle ByLock kullanmadığını, söz konusu içerikleri kabul etmediğini, tespit içeriklerindeki şahısların bir kısmının müvekkili olması ile birlikte diğer kısmını tanımadığını, üye olduğu iddia edilen derneklere ait üyelik evraklarının dosyaya celp edilmesini talep ettiğini çünkü tam olarak üye olup olmadığını hatırlayamadığını, Bank Asya’daki hesabında herhangi bir hesap hareketi olmadığına dair dosyada rapor bulunduğunu, bu hesabının eski bir hesap olduğunu, hiçbir talimatla hesap hareketinin olmadığının da dosyada aynen mevcut olduğunu, tam olarak tarihini hatırlamamakla beraber Cuma günü itirazın reddedilmesi sonrasında dosyada beraber çalıştığı sanık ... ile Cumartesi günü itiraz dilekçesini yenilediklerini, Pazar günü tahliye işleminin olduğunu, ertesi gün de söz konusu şüphelilerle ilgili olarak vekâletlerinin dosyada mevcut olduğunu, 30 Nisan’da gözaltına alındığını, o geceyi TEM’de geçirdiğini, uykusuz olduğunu, ertesi gün saat 05.00’te duruşmaya çıkarıldığını, mahkemede lehe olan hususları kabul ettiği şeklinde ifade ettiğini, ancak zapta "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum" diye geçildiğini, herhangi bir terör örgütü üyeliğini kabul etmediğini, herhangi bir faaliyetini bilmediğini, herhangi bir eylem ve fiile de iştiraki olmadığından etkin pişmanlıktan yararlanmak gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, kendisinin dosyada kesinlikle imzasının olmadığını ancak imzasının olmamasının bu dosyayla herhangi bir ilişkisi olmadığını göstermediğini, nitekim öncesinde itiraz dilekçesini verdikleri Cumartesi günü tutuklu 3 müvekkilini ziyaret için cezaevinde olduğunu, kendisi ... Arık Bey’in ifadesinde bulunduğundan menfaat çatışmasına istinaden o itiraz dilekçesinde imzasının usulen olamadığını, duruşma salonunda bulunmasının da müvekkilinin dosyasını takibe yönelik olduğunu, Cumartesi günü ailelerin kendilerine yönelik baskıları üzerine itiraz dilekçesinin verilmesi yönünde karar vererek Cumartesi günü söz konusu dilekçeyi mahkemeye götürdüklerini, nöbetçi hâkimin dilekçeyi havale ederek ertesi gün duruşma açacağını söylediğini, o günün akşamında da tahliye kararı verilerek müvekkillerinin tahliye olduğunu, 2007 yılında iddianamede belirtilen şirkete hissedar olduğunu, o dönemde bu şirketle ilgili en ufak bir iddia ve isnadın söz konusu olmadığını, şirketin ortaklarının o dönemde Şanlıurfa’nın en fazla vergi veren, adliyenin ve vilayetin inşaatını yapan kendisi hakkında da şikâyetçi olan ... gibi kişiler olduğunu, şirketin herhangi bir illegal yapılanmanın içerisinde olduğunu bilseydi şirketle olan bütün irtibat ve ilişkisini keseceğini, 2016 Mayıs ayı içerisinde gözaltına alındığında şirketle ilgili kendisine yöneltilen bütün sorulara tafsilatlı olarak cevap verdiğini, oradaki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, hakkında verilen ifadelerin hiçbirini kabul etmediğini, bu şahısların muhakkak mahkeme nezdinde dinlenilmesi gerektiğini, yüzleşmeleri hâlinde beyanlarından geri döneceklerini, şahısların hiçbir maddi delile dayanmaksızın aleyhinde konuştuklarını, ...’nün resmî avukatı olduğunu, ayrıca aile dostu olduğunu, o gün kendisinin gözaltına alınması ve yaşı nedeniyle ziyaret ettiğini, hâl hatır sorma dışında en ufak bir beyanı olmadığını, ByLock’taki yazışmalarının WhatsApp yazışması gibi bir yerden alınmış olabileceği kanaatinin olduğunu, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında yazılı hususları kabul etmediğini, el koyma tutanağı incelendiğinde farklı ülke paralarının olduğunun orada aynen yazdığını, yani 1 Dolar, 10 Dolar veya yabancı ülke paralarının hepsinin yan yana olduğunu, Fethullah Gülen’in el yazısıyla yazılmış nazar ve deprem duasının Arapça kısmında ne yazıyor ne yazmıyor bir bilgisinin olmadığını, nerede ele geçirildiğini bilmediğini, Şanlıurfa’da dergâhta dini içerikli şeylerin satıldığı yerlerin olduğunu, oradan küçük bir şey alıp evine taktığını, net bir bilgisi olmadığını, böyle olduğunu tahmin ettiğini, o şahsın imzasının bulunduğunu bilmediğini, dosyada bulunan ihbarların soyut olduğunu ve hiçbir delile dayanmadığını, sanık ...’le dosya bazlı olarak birlikte çalıştıklarını, aynı büroda çalışmadıklarını, daha önce hiç cumartesi günü adliyeye giderek tahliye talebinde bulunmadığını, sanık ...’ın duruşmanın ne zaman yapılacağına ilişkin bilgi almaları için kâtibin numarasını almalarını söylediğini, kâtibin kendisine numarasını verdiğini, Pazar günü duruşmanın kaçta olduğunu öğrenmek için inceleme dışı sanık ...’i aradığını, ...’ın kendisiyle beraber Uganda’ya gittiğini söylediğini ancak kesinlikle bu şahısla Uganda’ya gitmediğini, Pasaport Şubeden gelecek kayıtlarda bu şahısla beraber Uganda’ya gidip gitmediğinin netleşeceğini, böylelikle şahsın ifadesinin geçersiz kılınacağını, Cenap Saatçi’nin belirttiği derneğe üye olmadığını, tanık beyanlarını kabul etmediğini, hukuka aykırı elde edilen delillerin kanıt olarak hükme esas alınamayacağını, dosyadan çıkartılması gerektiğini, Musa Şahin’in kendisini zan altında tutacak spesifik bir beyanın söz konusu olmadığını, şahsın kendisinin soyadını bilmediğini, nereli olduğunu, ne yaptığını bilmediğini, sadece hukuk ve Harun dediğini, emniyetin bunun üzerinden kendisine ulaştığını, o dönemde İstanbul Üniversitesinde okuyan bir başka Harun olsaydı o kişinin zan altında kalacağını, Cenap Saatçi’yle hiçbir ortamda bir araya gelmediğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Savunmuşlardır.
    IV- DELİLLER
    1- YAZILI DELİLLER
    Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığının 01.09.2014 tarihli “Hakim Nöbet Listesi” konulu nöbet çizelgesinin;
    "1- ... 01.09.2014 - 07.09.2014
    2- Zeynep İÇER KURT 08.09.2014 - 14.09.2014
    3- ... 15.09.2014 - 21.09.2014
    4- Çınar YILDIRIM KORKMAZ 22.09.2014 - 28.09.2014
    5- ... 29.09.2014 - 05.10.2014
    6- H.Yüksel ÜNAL 06.10.2014 - 12.10.2014
    7- ... 13.10.2014 - 19.10.2014
    8- ... 20.10.2014 - 26.10.2014
    9- MustafaNOYAN 27.10.2014 - 02.11.2014
    10- ... 03.11.2014 - 09.11.2014
    11- ... 10.11.2014 - 16.11.2014
    12- ... 17.11.2014 - 23.11.2014
    13- Hatice TEKDEMİR 24.11.2014 - 30.11.2014
    14- Türkay SAĞLAM 01.12.2014 - 07.12.2014
    15- Bayram SELEK 08.12.2014 - 14.12.2014
    16- Adem AYGÜN 15.12.2014 - 21.12.2014
    17- Sümeyra ÇAM 22.12.2014 - 28.12.2014
    18- Yavuz PARLAK 29.12.2014 - 04.01.2015
    19- Güliz ÖZELÇİ GENÇ 05.01.2015 -11.01.2015
    20- ... 12.01.2015 - 18.01.2015
    21- ... 19.01.2015 -25.01.2015" ve,
    “Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 54. maddesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 233 sayılı kararı gereğince Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı tarafından tutulan nöbet çizelgesi tanzim edilmiş olup;
    - Nöbetçi Hakimin nöbetinin bulunduğu hafta raporlu, izinli ya da yasal bir nedenle görevde bulunmaması hâlinde bir sonraki nöbetçilerin nöbet tutacakları;
    - Bu nedenlerle görevinden ayrılan nöbetçi Hakimin görevine başladığında takip eden hafta nöbet listesindeki sıraya gireceği;
    - Nöbet süresince gelen Asliye Ceza ve İcra Ceza Mahkemesi işlerine Nöbetçi Hakiminin
    bakacağı; .
    - Mesai saatleri dışında ve hafta sonu gelen ACM"lik tüm evrakları nöbetçi ACM’nin bakacağı,
    -Nöbet saatlerinin saat 08.00 itibariyle başlayıp nöbet bitim günü sabah saat 08.00 itibariyle biteceğine,
    - Dini Bayramlarda Ağır Ceza ve Asliye Ceza nöbetinin ayrıca düzenleneceği;
    - Nöbetlerin nöbet talimatına göre yerine getirilmesi rica olunur.” şeklinde olduğu,
    Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığının 19.01.2015 tarihli “Hakim Nöbet Listesi” konulu nöbet çizelgesinin;
    "1- Demet TAHMAZ 19.01.2015 - 25.01.2015
    2- Bünyamin ESEN 26.01.2015 - 01.02.2015
    3- Abdurrahman Remzi AKPINAR 02.02.2015 - 08.02.2015
    4- Zeynep İÇER KURT 09.02.2015 - 15.02.2015
    5- Senem KARAKUŞ 16.02.2015 - 22.02.2015
    6- ... NOYAN 23.02.2015 - 01.03.2015
    7- Yusuf ARUS 02.03.2015 - 08.03.2015
    8- Tuba ERGUL 09.03.2015 - 15.03.2015
    9- Gökalp Tarık GÜNAYDIN 16.03.2015 - 22.03.2015
    10- ... 23.03.2015 - 29.03.2015
    11- ... 30.03.2015 - 05.04.2015
    12- Hatice TEKDEMİR KEŞLER 06.04.2015 - 12.04.2015
    13- ... Dinççi ŞENTÜRK 13.04.2015 -19.04.2015
    14- Yüksel ÇlMEN 20.04.2015 -26.04.2015
    15- ... 27.04.2015 - 03.05.2015
    16- Elif ŞİRİN 04.05.2015 - 10.05.2015
    17- ... 11.05.2015 -17.05.2015
    18- ... 18.05.2015 - 24.05.2015
    19- ... 25.05.2015 - 31.05.2015
    20- H. Yüksel ÜNAL 01.06.2015 - 07.06.2015
    21- Türkay SAĞLAM 08.06.2015 - 14.06.2015
    22- Adem AYGÜN 15.06.2015 - 21.06.2015
    23- Yavuz PARLAK 22.06.2015 - 28.06.2015
    24- Güliz ÖZELÇİ GENÇ 29.06.2015 - 05.07.2015
    25- Gülsüm Sinem ÇELİKCİ 06.07.2015 - 12.07.2015
    26- ... 13.07.2015 - 19.07.2015
    27- ... 20.07.2015 - 26.07.2015
    28- Fırdevs ÜNLÜ 27.07.2015 - 02.08.2015" ve,
    “- Hakimler ve Savcılar Kanununun 54.maddesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 233. sayılı kararı gereğince Adlı Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı tarafından tutulan nöbet çizelgesi tanzim edilmiş olup;
    - Nöbetçi Hakimin nöbetinin bulunduğu hafta raporlu, izinli yada yasal bir nedenle görevde bulunmaması halinde bir sonraki nöbetçilerin nöbet tutacaktarı;
    - Bu nedenlerle görevinden ayrılan nöbetçi Hakimin görevine başladığında takip eden hafta nöbet listesindeki sıraya gireceği;
    - Nöbet süresince gelen Asliye Ceza ve İcra Ceza Mahkemesi işlerine Nöbetçi Hakiminin bakacağı.
    - Mesai saatleri dışında ve hafta sonu gelen ACM"lik tüm evrakları nöbetçi ACM"nin bakacağı,
    - Nöbet saatleri saat 08.00 itibariyle başlayıp nöbet bitim günü sabah saat 08.00 itibariyle biteceğine,
    - Dini Bayramlarda Ağır Ceza ve Asliye Ceza nöbetinin ayrıca düzenleneceği;
    - Nöbetlerin nöbet talimatına göre yerine getirilmesi rica olunur.” şeklinde olduğu,
    OSM Ortadoğu Hastanesi tarafından 10.01.2015 tarihinde düzenlenen rapora göre; ...’in 12.01.2015 tarihinden 14.01.2015 tarihine kadar istirahatli olduğu,
    Şanlıurfa ili 24 numaralı AHB tarafından 15.01.2015 tarihinde düzenlenen rapora göre; ...’in 15.01.2015 tarihinden 16.01.2015 tarihine kadar istirahatli olduğu,
    12.10.2017 tarihli tutanağa göre; sanık ...’in ByLock abone listesinde kaydına rastlanılmadığı, sanık ...’ün ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen GSM aboneliğinin “5076085500”, tespit edilen cihaza ait IMEI numarasının “35847605052392” ve tespit edilen ilk tarihin “2014.08.11” olduğu, sanık ...’in ByLock abone listesinde kaydına rastlanılmadığı, sanık ...’nın ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen GSM aboneliğinin “5325052377”, tespit edilen cihaza ait IMEI numaralarının “35295207327848”, “86432402072176” ve tespit edilen ilk tarihin “2014.12.21” olduğu, sanık ...’ın ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen ADSL aboneliğinin “5056806829@ttnet” olduğu,
    Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 29.11.2017 tarihli raporuna ve ByLock CBS sorgu sonucuna göre; sanık ...’a ait “5056806829@ttnet” numaralı ADSL’de ByLock kullanıldığı, “122319” user ID ile sisteme giriş yaptığı,
    Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 29.11.2017 tarihli raporuna ve ByLock CBS sorgu sonucuna göre; sanık ...’e ait “5076085500” numaralı GSM hattı ve “35847605052392” IMEI numaralı cep telefonuyla ByLock kullanıldığı, ilk tespit tarihinin 11.08.2014 olduğu,
    Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 29.11.2017 tarihli raporuna ve ByLock CBS sorgu sonucuna göre; sanık ...’ya ait “5325052377” numaralı GSM hattı ve “35295207327848”, “86432402072176” IMEI numaralı cep telefonlarıyla ByLock kullanıldığı, ilk tespit tarihinin 21.12.2014 olduğu,
    ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; "2834561” ID"yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID"nin “283461”, kullanıcı adının “hrn63”, şifresi kısmının boş olduğu, son online tarihinin "2016-02-18" olduğu, 283461 ID"yi ekleyenlerin verdikleri isimlerin "..., ..., ..., Av ..." şeklinde olduğu, kişi listesinde usulsüz şekilde tahliye edilen şüphelilerden..., ... ve..."ın da ekli olduğu,
    Yazışma içerikleri incelendiğinde, kendi kullanımında olan 283461 ID"den ;
    "229066" ID numaralı kullanıcıya;
    "Tamer abinin ödemeleri yerine 100.000 Dolar yatıracak şirkete Uganda"ya, ben 150.000 dedim, biraz sıkıntılı oldu, Ahmet Abi 200.000 teklif etti, neyse abi bizim niyetimiz belli, Muzaffer abi bizden kar etme amacındaysa yapacak bir şey yok",
    "206761" ID numaralı kullanıcıya;
    "Abi sa yarın Urfa ağır cezada polis ark davası başlıyor, dualarınızı bekleriz",
    Şeklinde mesajlar gönderdiği
    ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; "122319 ID"yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID"nin “122319”, “505 680 68 29” numaralı GSM aboneliği üzerinden “35699506513945 ve 01343100453876” IMEI numaralı telefonlar ile ByLock uygulamasını kullandığının tespit edildiği, kullanıcı adının "Pasha123", şifresinin "422828.urfa", son online tarihinin "2016-02-19", 122319 ID"yi ekleyenlerin verdikleri isimlerin "..., Hbl, Urfa, ... Urfa Biga" şeklinde olduğu,
    Yazışma içerikleri incelendiğinde; "77528" ID numaralı kullanıcıdan sanığın kullanımında olan "122319" ID numaralı ByLock hesabına;
    "Evlerde temizlik yapıldı ama yine gözden geçirelim, 600 TL"yi..."e bırakırsın, ismini yazıyorum, senin adına vacip kurban, Ben Gürbüz Bey için sordum dün akşam görüşmüşler, durumu morali iyi, bir komşusu var takviye vs. takipteler, bence sizin şu ara yüz yüze görüşmeniz uygun olmayabilir, o da avukatlık için istifa meselesini sormuş, Abi dün yazdım ya ... Başkan"la görüşüldü, mesulü var, dünden beri değişen ne oldu anlamadım, her türlü şey dile getirilmiş, her türlü şey konuşuldu, ailesi de kendisi de rahat sıkıntı yok, başkan dün itibariyle gaybubet düşünmüyorum demiş, ... Bey ile ilgili düşüncelerini ona da iletebilirsin, şu an ByLock"u açık, Emirhan1982 (31.01.2016 21:02): Abi şimdi yengenin tele Skype"yi indirsin Google PlayStore"dan veya iPhone"un AppleStore"dan...",
    Şeklinde mesajlar geldiği,
    Sanığın kullanımında olan "122319" ID numaralı ByLock hesabından;
    "77528" ID numaralı kullanıcıya;
    "... Başkan telefona bakmadı, yarın da bakar mı göreceğiz, olmazsa itirazı kendimiz yapacağız, AİHM dilekçesini de sorabilirsek ona göre dilekçeyi yazıp gönderebiliriz, Allah niyetimizi biliyor ya Allah bir kapıyı kapatırsa bir kapıyı açar, kahrında hoş lütfunda hoş diyorum, başka da bir şey demiyorum, kalbimde zerre kadar niye böyle yaptım da başıma bu geldi yok, şükür Allah"a o listeye bir daha girdik, inş bundan sonra da kalmaya devam ederiz, Bu arada 15.00 gb Urfa Komisyondan aradılar bakmadım, pzt salağa yatarak ararım da büyük iht gerekçesiz ihraç kararının tebliğidir. Ona da itiraz yazıp göndereceğiz. Karar kesinleşirse yurtdışı uygun görülürse yurtdışına da gidebiliriz, Neyse abi ben oraya gidersem eve market alışverişi, hanıma kredi kartı hesabına para aktarma, süre tutum dilekçesini avukata verme, hanımın Kakaosunu ve VPN"sini kontrol etme gb işleri düşünüp halledeyim, yarın kredi kartı hesabına ve otomatik ödeme hesaplarına para aktarırım, başka yapılacak şeyler varsa onları da hallederim, bir sıkıntı olmazsa da 15-20 gün ya da 1 ay kamp yapar gelirim, bir de ank da kiminle nerede kaçta nasıl buluşup eve geçeceğiz, tlf ve kredi kartını buraya bırakacağız, hanım kartı kullansın mı? tableti yanıma alcam mı, daha av simkart almamış, Skype normal skype mi alacağız abi? Ev internetinden alalım mı?, Bu arada hoca efendiden bi takke, bi tefarik ve bi de gömlek geldi, Görevimiz tehlikedeki gözlüğü takıp 5 saniyede kendi imha ettiği gb bizde bi karar verdik görevimiz bitti, Rabbim razı olduktan sonra gerisi hoş ve boş umrumda bile değil",
    "450974" ID numaralı kullanıcıya;
    "Hacı ben gaybubetteyim, istda değilim, saklanıyoruz, evrakta sahtecilikten dosyamız 16. Cezaya düştü",
    "2833" ID numaralı kullanıcıya;
    "Polislerin avukatı olan arkadaştan onun çevresine ait bi hat isteyeyim mi?, (..."ü kastederek) Beraber çalıştık, eşi hafız, dördüncü çocuğu oldu, önceden ByLock"u vardı, ist a gelince bir maslahata binaen alındı vs.",
    Şeklinde mesaj gönderdiği;
    "9041" ID numaralı kullanıcıdan kendi kullanımında olan "122319" ID"ye gelen;
    "Kardeşim moralini yüksek tut, en sonunda hak galip gelecektir inş, bizim devrenin kahramanlığı da sana nasipmiş" şeklinde gelen mesaja "Moralimiz çok iyi, Allah"a şükür bu şerefsizlere pabuç bırakacak halimiz yok inş",
    Şeklinde cevap verdiği;
    ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; "92370” ID"yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID"nin “192370”, kullanıcı adının "m45", şifresinin "....1371", son online tarihinin "2015-04-29" olduğu, 92370 ID"ye bağlı kişi listesinde ..., Özlem Karaer ve Oktay Kaya isimli kişilerin bulunduğu, görüşme içeriklerinin tespit edilemediği,
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2018 tarih ve 2018/1956 muhabere sayılı yazısı ekinde gönderilen örgütün sivil imamı... ile hâkim ... arasında geçen Bylock görüşmelerinde özetle;
    "Tedbirli davranmaları teknik ve fiziki takibe dikkat etmeleri konusu konuşulurken ..."nun "abi sadece o değil, burda polis avukatı olan arkadaşla durum var", arkadaş benim 16 yıllık dostum burda da görüşüyoruz, o polislerin tahliyesinde vazifeliydi, urfadaki tahliye nedeniyle HSYK soruşturma açtı, tahliye kararı veren hakim, eski komisyon başkanı ve arkadaşla birlikte 2 avukat yargıtayda yargılanacak arkadaşla görüşmeyi kesmedimi doğal bağlantı var diye o teknik takiptedir büyük ihtimalle",
    Sanık ..."ın, 06.05.2012 tarihinde ÖSYM tarafından yapılan ve 2012 Avukatlar için Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı - 1"e girerek 140 sorudan 112"sini doğru cevaplayıp 100 puan üzerinden 80,9 puan alarak yazılı sınavı kazandığı, söz konusu sınava ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ..."a ait soru kitapçığı ve cevap anahtarı üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, 10.02.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre sanığın soruları sınavdan önce elde edip kullandığına dair kuvvetli kanaat oluştuğu, 12.06.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre 8 matematik sorusunun incelenmesindeki parametrelere göre sınavdan önce bazı soruları gördüğüne dair kanaat oluştuğu, 04.04.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre 8 matematik sorusunun incelenmesindeki parametrelere göre matematik sorularını herhangi bir karalama yapmadan veya soruya uygun olmayan işlemler yaparak doğru cevabı bulduğuna dair güçlü şüpheler saptandığı, sanığın kullanımında olan 505 680 68 29 numaralı GSM hattına ait HTS incelemesi sonucunda, diğer sınav şüphelilerinden bir kısmıyla irtibatlı olduğunun görüldüğü, sanık hakkında kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/9 esas sayılı kamu davasının derdest olduğu, sanığın kullandığı GSM hattının örgütün tepe yöneticileriyle herhangi bir irtibatının olup olmadığının tespitine yönelik yapılan analiz çalışmasında; örgütün tepe yöneticilerinden Cemal Uşak isimli şahıs tarafından kullanıldığı değerlendirilen 533 558 91 49 numaralı telefon hattı ile 1 adet Süleyman Tiftik isimli şahıs tarafından kullanıldığı değerlendirilen 505 314 51 14 numaralı telefon hattı ile 01.02.2007 ve 13.09.2010 tarihlerinde 2 adet ve Ali Çelik isimli şahıs tarafından kullanıldığı değerlendirilen 505 443 11 00 numaralı telefon hattı ile 23.01.2009 ila 18.01.2016 tarihleri arasında 594 adet irtibatının bulunduğunun belirlendiği,
    Anlaşılmaktadır.
    2- TANIK BEYANLARI
    Tanık ... aşamalarda; 2005 yılında bu yapıyla tanıştığını, 2016 yılına kadar da yapıdan ayrılmadığını, askeri liseye yerleşmeyi kabul etmediği için Diyarbakır’da FETÖ’ye bağlı bir kurumda sigortalı olarak çalışmaya devam ettiğini, bu süreçte üniversiteye hazırlanıp Konya Selçuk Üniversitesi İşletme Bölümüne yerleştiğini, buradayken kademe kademe görevler aldığını, 2009 yılında Konya’da bu şahıslarla birkaç münakaşadan dolayı ters düştüğünü, 2009 yılından sonra İstanbul’da bu yapıya dahîl olmaya devam ettiğini, sanık ...’le bu süre zarfında tanıştığını, 2009’dan 2010 yılı sonuna kadar bu yapının esnaf gruplarıyla ilgilendiğini, yıllık burs bütçesi olduğunu ve bu insanlardan para toplayıp gereken yerlere paraları aktardığını ama işin küçük bir boyutunda yer aldığını, olayın bu denli büyük olduğunun farkında olmadığını, 2010 yılında Çağdaş Çalışanlar Derneği ile tanıştığını, ...’le tanışmasının asıl vesilesinin o dernek olduğunu, FETÖ terör örgütünün çalışanların kültürel, sosyal ve kişisel gelişimlerine devam etmeleri daha üst segmentte hizmet etmeleri için bu dernek yapılanmasına gittiğini, ...’in derneğe gelip gittiğini, bu yapıya burs ve himmet adı altında bağışta bulunduğunu, bu yapının hukuki meselelerinde çözüm aradığını, yapının avukatı olduğunu o zaman öğrendiğini, ...’le samimiyetinin başladığını, haftanın 2 ya da 3 günü ...’le beraber olduğunu, bazı işleri beraber koşturup, bazı insanlara beraber gittiklerini, söz konusu derneğin 2011 yılında insanları organize edip ciddi hedefler verip bu paranın %20’sini Amerika’ya göndermeye başladığını, kendisi gibi çalışanları örgüte bağlı bazı firmalara kanalize ettiklerini, evine gelen sohbet gruplarının kendisinden habersiz bir istihbarat çalışması yaparak kayınpederinin malvarlığını ve banka hesabını araştırdıklarını öğrendiğini ve Davut Suşehirli’nin bu şekilde kendisinden burs istediğini, kendisinin bu miktarı ödeyemeyeceğini beyan ettiğini ancak bunu istemeye devam ettiğini, kendisinin 12 kişilik esnaf grubundan aldığı paranın 5.700 TL civarında olduğunu, kendisi şehir dışındayken acil ihtiyaçlar için bu paranın istendiğini, kendisinin de istenilen yere ulaştırdığını, bu senetlerin altındaki imzaları kendisinin attığını ama senetleri derneğe burs için verdiğini, Davut Suşehirli’nin 12 kişilik gruptaki insanları çağırıp senetleri bu insanlar adına düzenleyip kendi kasasında muhafaza ettiğini, ...’in bu olayın neresinde olduğunu bilmediğini, başından beri içinde olduğuna şahit olmadığını, Davut Suşehirli’nin senetleri ...’e verdiğini, ...’in 2 avukat aracılığı ile bu senetleri tahsile gönderdiğini, ...’le bir defa görüştüğünü, kendisine yardım etmesini rica ettiğini ancak ...’in kendisine yardımcı olmadığını, ...’in 1.000 TL civarında bir vekâlet ücreti aldığını duyduğunu, bu süre içerisinde ...’in kendi iradesiyle hareket ettiğine veya etmediğine vakıf olmadığını, FETÖ’nün içerisinde itaat düsturu olduğunu, eğer bir abi size "Kalkın buradan kendinizi aşağı atın" derse atmanızın beklendiğini, ...’in o zaman Davut Suşehirli’nin direktifi ile bu olayları yaptığını ya da yapmak zorunda kaldığını, bu yüzden bu olayları "... kendisi organize etti, kendisi yaptı, kendisi işin içindeydi" demediğini ama bir üst aklın ...’in sahip olduğu avukatlık belgesiyle bazı kanallara yönlendirdiğini, esnaf gruplarının akıl danışmak için ...’e gittiklerini, ...’in bu insanlara yol yordam gösterdiğini, 20.000 TL masraf yaptığı arabasının elinden alındığını ve satıldığını, bu senetlerin 5 tanesini ödediğini, 3 tanesini elden, 1 tanesi ...’in kendi eline ödediğini, 1 tanesini de banka aracılığı ile hesaba yatırdığını, ...’in bu yapının içerisindeki avukatlardan biri olduğunu, yapının içinde yetişmiş, avukatlık belgesi almış ve yapının içindeki insanların belli başlı bazı davalarına bakan bir avukat olduğunu, ...’in derneğe bağlı olduğunu, bursunu verdiğini, Zaman Gazetesi ve Dergisi aldığını, çeşitli şehir dışı seyehatlerine ve organizasyonlara katıldığını, yapının içindeki avukatlarla haftanın belli günlerinde bir araya geldiğini, onların kendi aralarında ne yaptıklarını bilmediğini, ...’le 2010 Kasım ayından 2011-2012 Şubat veya Mart ayına kadar birlikte olduğunu,
    Tanık ... aşamalarda; 07.01.2015 tarihinden sonra bir gün Başsavcı Vekili olan ..."in odasına ziyaret amaçlı gittiğini, hatırladığı kadarıyla odada 8. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi ... ve Cumhuriyet savcısı Abdulkerim Çalışkan’ın da bulunduğu sırada sanık ...’ün kendiliğinden konuyu açarak o hafta içerisinde nöbetçi olan ...’ın mazeret izni aldığını, onun yerine ... hâkimi nöbetçi yapacağını söyleyerek konuyu açtıktan sonra onun itiraz etmesi üzerine bu kez “kendi üyem ... olsun” diyerek odada bulunanlara “hadi oylayalım” dediğini ve daha sonra sanık ...’ı nöbetçi yapacağını söylediğini ancak ... mazeret almayınca nöbetçi kaldığını, dolayısıyla bu kez bir hafta sonra ... rahatsızlanınca listenin ortasındaki ...’ı nöbetçi yaptığını, tahliye kararını da sanık ...’ın verdiğini,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Adliyesi 3. Asliye Ceza Mahkemesinde mübaşir olarak görev yaptığını, 17.01.2015 tarihinde Cumartesi günü normal nöbet listesine göre Nöbetçi Ceza Mahkemesinde mübaşir olarak görevlendirildiğini ancak mazereti nedeni ile ...’ın kendi yerine nöbet tuttuğunu, tahliye kararının verildiği günden bir gün öncesinde Hâkim ...’ın mübaşir arkadaşı ..."a "Yarın mübaşir gelmesine gerek yok" diye söylemesine rağmen saat 11.00 civarında Nöbetçi Ceza Mahkemesinin duruşma salonuna gittiğinde; duruşma salonunda sanık ..., nöbetçi kâtip inceleme dışı sanık ... ile avukat olan sanıklar ... ve ...’in olduğunu, duruşma salonunda isimlerini belirttiği iki avukattan neyi beklediklerini sorduğunda kendisine "Hâkim beyle işimiz var" diye söylediklerini, sözleri kürsüde oturan sanık ...’ın da duyduğunu ancak herhangi bir şey söylemediğini, diğer mevcutlu evrak bittikten sonra tekrar her iki sanığa “Ne beklediklerini” sorduğunda yine "Hâkim beyle işimiz var" dediklerini, nöbetçi kâtip ve hâkimin de herhangi bir şey söylemediklerini, mevcutlu evraklar bitince hâkim beye evrakın kalmadığını söylediğini, sanık ...’in ise “Sen gidebilirsin” demesi üzerine adliyeden ayrıldığını, sanıklar ve inceleme dışı sanığın kaldıklarını, ertesi gün mesaiye geldiğinde tahliye kararının verilip işlemin gerçekleştirildiğini öğrendiğini, daha önce mutat uygulamalarında tahliye işlemlerinde tahliye müzekkerelerinin Cumhuriyet savcılığına götürme işlemini mübaşirlerin yaptığını ancak ne tahliye kararının öncesinde ne de tahliye işleminin gerçekleşmesinde kendisinin orada olmasının nöbetçi hâkim tarafından istenildiği sonucuna vardığını,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Adliyesinde 9. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi olarak görev yaptığını, soruşturmaya konu tahliye kararının verildiği tarihe temas eden Ceza Hâkimlerinin nöbetine ilişkin 01.09.2014 tarihli çizelgede daha öncesinden Hâkim...’ın nöbetinin bir haftalık rapor nedeniyle değişmesi sebebiyle 05.01.2015 ile 11.01.2015 tarihleri arasında nöbetçi Ceza Hâkimi olduğunu ve bu tarihler arasında da nöbetini tuttuğunu, nöbetin başladığı 05.01.2015 tarihi Pazartesi günü Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca yasa dışı dinlemelere ilişkin soruşturma kapsamında gözaltılar gerçekleştiğini, tam da o gün Adalet Komisyonu Başkanı olan sanık ...’ün sabah saat 09.00 sıralarında kendisini cep telefonundan arayarak odasına ziyarete geldiğini, odasında bulunduğu sırada kendisine nöbetini kastederek “İstersen nöbet tutma, sana izin verebilirim” diye söylediğini, kendisinin de sanığa nöbetini tutmak istediğini söylediğini, bunun üzerine çok ısrarcı olmadığını "sen bilirsin" şeklinde tavır takındığını, ne için bu şekilde bir şey söylediğini bilmediğini, sanığa daha öncesinde herhangi bir mazeretten söz etmediğini, kendiliğinden gelip bu şekilde teklifte bulunduğunu, aradan bir hafta geçtikten sonra sanık ...’ı nöbet çizelgesinde listenin ortasından alıp nöbetçi yaptığını ve onun da hafta sonu tahliye kararı verdiğini işlemler gerçekleştikten sonra duyduğunu,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Adliyesi 3. Ağır Ceza Mahkemesinde üye hâkim olarak görev yaptığını, soruşturmaya konu işlemin tarihini kapsayan 12.01.2015 ve 18.01.2015 tarihleri arasında izinli veya raporlu olmadığını, bu tarihleri kapsayan nöbetçi listesinde daha öncesinde Sümeyra hâkimin doğum iznine ayrılması nedeni ile oluşan bir haftalık kayma dolayısıyla ... hâkimin nöbetçi olduğunu, çalıştığı mahkemenin başkanı olan aynı zamanda Komisyon Başkanı da olan sanık ...’ün ve diğer üye hâkim ...’ın da bulunduğu sırada Komisyon Müdürü"nün, Komisyon Başkanı"nın yanına gelerek aralarında geçen konuşma sonrasında sorması üzerine Komisyon Başkanı"nın kendisine dönerek “Nöbetçi olur musun ?" diye sorduğunu, kendisi de nedenini sorduğunu, sanığın “Hâkim yok" şeklinde cevap vermesi üzerine kendisi “Sıradaki hâkim tutmuyor mu ?" şeklinde karşılık verdiğini, sanığın da "Liste bitti" dediğini, daha sonra sanık ...’a yönelerek onun nöbetçi olması yönünde konuştuğunu ve Komisyon Müdürü"ne talimat verdiğini,
    Tanık ... Cumhuriyet savcılığında; olay tarihi olan 18.01.2015 tarihinde nöbetçi Cumhuriyet savcısı olduğunu, nöbetçi katip ... ile birlikte gün boyunca adliyede mevcutlu dosyalarla ilgili işlem yaptığını, otopsi işlemlerinin bulunduğunu, öğleden sonra adliyede çalışırken sanık ...’ın odasına geldiğini ve bir tutuklu dosyada itiraz olduğunu, inceleyeceğini ve dosyanın tarafına verilmesini istediğini, bunun için dosyanın kendisinde bulunduğu Cumhuriyet savcısı ...’ı aramasını istediğini, kendisi de yoğun olduğu için “Sonra ararım” dediğini, sanığın odasından ayrıldığını, işi bittiğinde ...’ı aradığını ancak görüşemediğini, bu arada sanık ...’ın kendisini ısrarla aradığını, kendisi de ...’la görüşemediğini söylediğini, daha sonra resmî olarak UYAP"tan dosya isteyip istemediğini bizzat kontrol ettiğini ancak UYAP"tan herhangi bir dosya isteme yazısı göremediğini, yine kâtibe söyleyerek ekranlarını kontrol ettirdiğini, onun ekranında da herhangi bir dosya isteme yazısının olmadığını, bunun üzerine otopsi işlemi için adliyeden ayrıldığını ve o gün bir daha adliyeye dönmediğini, akşam haberleri izlerken Şanlıurfa"da algı operasyonu çöktü şeklinde bir haber duyunca tekrar araştırdığını ve sanık ...’ın istediği dosya olduğunu anladığını, ... ile görüşerek de bu hususu teyit ettiğini ve olayı bu şekilde öğrendiğini, Pazartesi günü de 19.01.2015 tarihinde tutanak tutulduğunu, kendisi de yaşadığı süreçle ilgili kısım yönünden tutanağı imzaladığını,
    HSYK (HSK) Başmüfettişi tarafından alınan beyanında; adliyeye geldiğinde mevcutlu evrak bulunduğundan ifade aldığı sırada saat 13.00"ten sonra hakkında soruşturma yapılan sanık ...’ın odasına gelerek kendisinden bir dosya istediğini, ...’ı aramasını ve dosyayı hatırlatmasını istediğini, kendisine mevcutlu evrakın olduğunu bilahare arayabileceğini söylediğini, sanık ...’in ısrarla aramasını beklediğini, kendisi de ifade alması gerektiğinden sonra arayacağını belirttiğini, bunun üzerine odasından ayrıldığını, saat 14.00 civarında Cumhuriyet savcısı ...’ı telefonla aradığını ancak hangi telefondan aradığını hatırlayamadığını, aradığı hatların sağlıklı çekmemesi nedeni ile kendisi ile iletişim kuramadığını, telefonun karşı taraftan açıldığını ancak sesinin karşıya gitmediğini, karşı taraftan da sesin gelmediğini, bir süre beklediğini ancak görüşme imkânı bulamayınca telefonu kapattığını, bir daha da yoğun ifade alması nedeni ile aramadığını, daha sonra sanık ...’ın kendisini ya dahili hattan veya cep telefonundan aradığını, kendisine görüşüp görüşmediğini sorduğunu kendisi de görüşemediğini söylediğini, tutanak içeriğinde geçen nöbetçi savcı tarafından dosyanın sorumlu savcısı ... telefonla aranmış olduğunu, kendisinin şehir dışında olduğunu, dosyayı mahkemeye göndermekle ilgili fiili imkânının olmadığı yönünde kendisine herhangi bir söylemde bulunmadığını, kesinlikle ...’ın şehir dışında olduğunu söylemediğini, buna rağmen sanık ...’la görüşürken kendisine ısrarla ... ile niye görüşmediğini sorması üzerine kendisi de sanığa “Ne bileyim belki de şehir dışındadır” diye geçiştirmek amacı ile cevap verdiğini,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Adliyesi 3. Asliye Ceza Mahkemesinde hâkim olarak görev yaptığını, Şanlıurfa Başsavcılığının yürüttüğü yasa dışı dinlemelere ilişkin soruşturma kapsamında tutuklu 3 şüphelinin tahliye işleminin yapıldığı 18.01.2015 tarihinde o dönemdeki komisyon başkanı olan sanık ... tarafından nöbetçi hâkim olarak sanık ..."ın belirlendiği süreye ilişkin olarak, normal nöbet çizelgesine göre ...’ın nöbetçi olarak görülmesine rağmen önceden gelen kaymadan dolayı ...’in nöbetçi olduğunu, ... rapor aldığı için normal temayüle göre tekrar listenin başına dönülerek sıranın tekrar kendisine gelmesi gerekirken listede 10. sırada olan sanık ...’ın nöbetçi tayin edildiğini, ..."in yerine nöbetçi belirlenirken kendisine yönelik herhangi bir mazeretinin olup olmadığına dair bir soru sorulmadığını, gerek komisyon başkanına gerekse de bir başka arkadaşına mazeretinin olduğu yönünde herhangi bir açıklamasının olmadığını, tam tersine kendisi henüz görevlendirme yapılmadan Komisyon Müdürü"nü arayarak Ocak ayının sonunda Ankara"ya mazereti nedeni ile gitmesi gerektiğini söyleyerek nöbetinin Ocak aynın sonundan öncesine denk gelen bir tarih olmasını ve liste düzenlenince veya görevlendirme yapılınca kendisine bilgi verilmesini söylediğini ancak kendisine herhangi bir dönüş yapılmadığını,
    Tanık ... aşamalarda; 2014/24669 soruşturma sayılı dosyada Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde 2010-2014 tarihleri arasında görev yapan Emniyet Amirleri..., ... ve... hakkında tutanakta yazılı olan kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği ve sair suçlardan soruşturma yürüttüğünü, dosya kapsamında başka şüphelilerin de mevcut olduğunu ancak ismi sayılan şüphelilerin tutuklandığını, o tarihte hem Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına vekâlet ettiğini hem de aynı zamanda terör ve örgütlü suçlara baktığını, bu vesileyle dosyanın kendisinde olduğunu, soruşturmanın seyri sonucunda 07.01.2015 tarihinde..., ... ve...’ın tutuklandıklarını, itiraz üzerine 13.01.2015 tarihinde aynı mahkeme tarafından 16.01.2015 Cuma günü de itirazı inceleyen Şanlıurfa l. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından şüpheliler müdafilerinin yaptığı itirazın reddedildiğini, Cuma günü itirazlar bitirilerek dosyanın kendisine geri iade edildiğini, 18.01.2015 Pazar günü saat 10.30 civarında mahkeme nöbetçi kâtibi olduğunu beyan eden erkek bir şahsın kendisini 0537 ..... numaralı cep telefonundan aradığını, sanık ..."ın nöbetçi olduğunu, sözü edilen dosyadaki tutukluların müdafilerinin itiraz dilekçesi verdiklerini, bu itirazın incelenmesi amacıyla Hâkim Bey"in dosyayı istediğini söylediğini, kendisi o saatte evde olduğunu, sanığın normal nöbet sırası olmadığı hâlde o haftaya ekstra nöbetçi yazıldığını düşünmesi nedeniyle kuşkulandığını ve dosyayı resmî yazı olmadan göndermek istemediğini, kâtibe ancak UYAP üzerinden bir yazı gelirse dosyayı gönderebileceğini, Hâkim Bey"in isteğini yazılı olarak talep etmesi gerektiğini söylediğini ve telefonu kapattığını, katiple iki kez görüştüğünü ayrıca dosyanın iki kez itiraz incelemesinden geçtiğini ve en son ret kararının henüz iki gün önce Cuma günü verildiğini söylediğini, kendisini o gün bu nedenle başkaca arayanın olmadığını, dosya istek yazısının da kendisine ulaşmadığını, ertesi gün yani 19.01.2015 Pazartesi günü adliyeye geldiğinde katibinin kendisine üzerinde numara yazılı olmayan bir kısım belgeler olan ancak içerisinde sözü edilen soruşturmada tutuklu olan sanıkların nöbetçi l. Sulh Ceza Hâkimi sıfatıyla tahliyesi kararı bulunan ve cezaevine tahliye müzekkereleri yazılmış olan bir dosya örneği getirdiğini, incelediğinde soruşturma dosyasında bulunan esaslı hiçbir bilgi ve belgenin olmadığını, sadece şüpheli müdafisinin sunmuş olduğu şüpheli savunmalarını içeren beyan örneklerinin olduğunu, Teftiş Kurulu raporu, müşteki ifadeleri, görev yazıları vb. dosyada asıl delil olan hiçbir bilgi ve belge olmadan sırf nöbetinin son gününde tahliye kararını yetiştirmek amacıyla oluşturulmuş ve üzerine tahliye kararı verilmiş bir gölge dosya olduğunu gördüğünü, hâkimin dosyada kısıtlama kararı olması nedeniyle dosyayı UYAP üzerinden de görme imkânının olmadığını, kararın dosya görülmeden verildiğini, dosyanın 4-5 klasör olduğunu, bunun üzerine yazılı bir talep gelip gelmediğini araştırdığını, yazılı dosya istek talebinin Cumhuriyet Başsavcısının sekreteri olan ...’ın ekranına UYAP üzerinden gönderdiğini gördüğünü ancak bu sekreterin mesai haricinde gelmesi ve bu yazıyı görmesinin mümkün olmadığını, yazıyı kendi ekranına veya katibi olan ..."in ekranına gönderme imkânı varken sırf kendisinin şehir dışında olduğuna yönelik tutanak düzenleyip dosyanın aslına ulaşmakta zorlandığına zemin hazırlamak amacıyla Başsavcı Sekreterinin ekranına gönderdiğini düşünmediğini çünkü katibiyle birlikte kendisini arandığında, şehir dışında olduğuna ve dosyayı fiilen göndermesinin mümkün olmadığına yönelik ayrıca bir tutanak tuttuğunu gördüğünü, sanık ...’ın şüpheliler müdafisiyle önceden görüşüp sırf tahliyelerini temin etmek amacıyla nöbetinin son gününde 2 gün önce incelenip, şüphelilerin tahliye talepleri reddedilmesine rağmen Pazar günü dosyanın aslını incelemeden hiçbir aciliyeti söz konusu olmadığı hâlde bilinçli ve kasıtlı olarak bu tahliye kararını verdiğini düşündüğünü, çünkü şüpheliler müdafilerinin tahliye talep dilekçesinin aynı hâkim tarafından bir gün önce Cumartesi günü havale edildiğini, bunun da sanık ...’in Cumartesi günü dilekçeden haberdar olduğunu gösterdiğini, eğer olay çok acil olsaydı Cumartesi bakılması gerekeceğini, ayrıca yine sanık ...’ın normal nöbet sıralamasının yaklaşık 9-10 hafta sonra gelmesinin ve o dönemde Komisyon Başkanı"nın nöbet sıralamasında bilinçli olarak değişiklik yaptığı kuşkusunun da olduğunu, kendisinin şehir dışında olduğunun da doğru olmadığını, kesinlikle arandığı sırada evinde televizyon izlediğini, gerekirse bu durumun cep telefonu sinyal baz bilgilerinden de çıkabileceğini, sinyal bilgilerinin ve HTS raporlarından da anlaşıldığını,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Adliyesi 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi olduğunu, yaklaşık 1 yıldır bu görevi yürüttüğünü, soruşturmaya konu işlemin tarihini kapsayan 12.01.2015 ve 18.01.2015 tarihleri arasında, daha öncesinde 10.01.2015 Cumartesi günü lojmanda bulunduğu sırada aniden baş dönmesi ile düşmesi üzerine karşı komşusu olan Başsavcı Vekili Velihattin Bey"in yardımı ile hastaneye gittiğini, vertigo teşhisi sonucu tedavi altına alındığını, mesaisinin başladığı 12.01.2015 tarihinden itibaren de o hafta raporlu olduğunu, raporlu olduğu hafta nöbetçi olduğu bilgisinin de olmadığını, kendisinin yerine mutat uygulama gereği listede yazan hâkimlerden bir diğerine geçtiği şeklindeki uygulama dışında liste ortasından ... Kabraman"ın nöbetçi olarak belirlendiğine ilişkin herhangi bir duyumunun olmadığını,
    Tanık ... aşamalarda; Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcı Vekili olduğunu, inceleme konusu olan işlem tarihinde de Şanlıurfa Başsavcılığı Kaçakçılık ve Organize Suçlar Bürosunda Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, kendisi ile birlikte o tarihte aynı büroda görev yapan ve hâlen İstanbul Anadolu Cumhuriyet savcısı olan ..."ın da 2014/24669 soruşturma numaralı "Usulsüz ve Yasadışı Sahte İsimlerle Dinleme Yapan Emniyet Müdürlüğü Görevlileri" konulu soruşturma dosyasının yetkili savcısı olduğunu, normal nöbet çizelgesine göre daha öncesinden arada oluşan 1 haftalık kayma nedeniyle 12.01.2015–18.01.2015 tarihleri arasında Hâkim ...’in nöbetçi olduğu ve onun da bu tarihler arasında raporlu olarak görevinden ayrılmış olması nedeniyle normal çizelgeye göre tekrar başa dönülerek ..."ün nöbetçi olması gerekirken, o tarihte Adalet Komisyonu Başkanı olan sanık ..."ün listede 10. sırada bulunan Hâkim sanık ...’ın görevlendirdiğini, sanığın da nöbetçi hâkimin yerine geçerek tahliye dilekçesini değerlendirip karar verdiğini, sanık ...’in görevlendirmeyi yapan o zamanki Adalet Komisyonu Başkanı sanık ...’ün mahkemesinde üye olarak görev yaptığını, görevlendirme işleminin normal prosedüre göre yapılması gerekirken rutinin dışına çıkılarak sanığın görevlendirilme nedeninin ne olduğunu bilmediğini, zaten bu şekilde görevlendirme yapıldığını da daha sonradan komisyon tarafından gönderilmiş olan belgeden anladığını, sanık ...’ın şüpheli müdafilerinin verdiği tahliye dilekçesi üzerinden fiziki dosyada veyahut UYAP ortamında herhangi bir inceleme yapmadan tutuklu 3 şüphelinin tahliyesine karar verdiğini, zaten karar verdiği tarihte söz konusu tahliye talebine ilişkin soruşturma evrakının sadece fiziki dosyasının mevcut olduğunu, dosya üzerinde gizlilik kararı olması nedeniyle ve henüz tarama işlemi yapılıp UYAP ortamına aktarılmamış olmasından elektronik ortamda inceleme imkânının da olmadığını, buna rağmen incelenmemiş dosya üzerinden delil değerlendirmesi yapılarak tahliye kararı verildiğini,
    Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının 22.12.2017 tarih ve 2016/6898 soruşturma yazısı ekinde gönderilen Eski Cumhuriyet Savcısı ..."un şüpheli sıfatıyla müdafi huzurunda alınan 12.08.2016 tarihli ifadesinde; 2014 HSYK seçimlerinde... Şanlıurfa"ya geldiğinde sanık ..."ün Hilton Otel"ini ayarlayarak hâkim ve savcıları oraya çağırdığını, adliyede odaları tek tek dolaşıp..."in oy istediğini, ayrıca polisler hakkındaki Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 sayılı soruşturmasıyla ilgili olarak da Başsavcı..."nun Yargıtay üyesi seçilmesinden sonra Başsavcı Vekili ..."ın dosyayı Cumhuriyet Savcısı ..."dan alabilmek için neler yaptığına ilişkin anlatımlarda bulunarak dosyanın ..."dan alınmasından sonra Başsavcı Vekili ... tarafından kendisine gönderilip ısrarla görüşmeye çağrıldığını, odasına gittiğinde odada Komisyon Başkanı ..."ün de bulunduğunu gördüğünü,
    Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 21.12.2017 tarih ve 2016/30456 soruşturma sayılı yazısı ekinde gönderilen Zabıt Kâtibi... ...ın 23.12.2016 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde özetle; hakkında FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma yürütülen ... isimli kişinin Komisyon Başkanı ... ile oldukça samimi olduğunu, adliyede kendisini sık sık ziyarete geldiğini, ayrıca Komisyon Başkanı ..."ün 2014 yerel seçimlerinde Ak Parti"ye oy vermemeleri konusunda kendilerine yönlendirmede bulunduğunu, kendisinin bu partiye oy vereceğini söylemesi üzerine mobinge maruz kaldığını,
    Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/4 esas sayılı dava dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık olarak yargılanan,
    - ... müdafi huzuruyla alınan 30.08.2016 tarihli Kolluk ifadesinde;
    Sanık ...’nın cemaatçi olduğunu bilmeyenin bulunmadığını, bu şahsın cemaatin avukatı olarak bilindiğini, 25/04/2016 tarihinde ilk gözaltına alındıklarında sanık ...’un gönüllü olarak cemaatçi olduğu bilinen şahısların avukatlığını yaptığını bildiğini,
    Hakkında açılan kamu davasının 25.04.2017 tarihli celsesinde de; bu ifadelerine atfen ifadelerinin doğru olduğunu ve aynen tekrarladığını,
    Cenap Saatçi müdafisi huzuruyla alınan 21.08.2016 tarihli Kolluk ifadesinde; sanık ...’nın kısa adı ŞUGİAD olan (FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir olduğu belirlenen) Şanlıurfa Genç İşadamları Derneği’nin yönetim kurulu üyesi olduğunu, bu dernek yöneticilerinin hepsinin Fetullah Gülen Cemaati ile bağlantısının olduğunu bildiğini, sanığı avukat olması ve kendisinin sanığın abisi ile aynı mahallede olması nedeniyle tanıdığını,
    Savcılıktaki ifadesinde; bu ifadelerini tekrarladığını,
    Hakkındaki kamu davasının 25.04.2017 tarihli celsesinde de; bu ifadelerine atfen ifadelerinin doğru olduğunu ve aynen tekrarladığını,
    ... müdafisi huzuruyla alınan 23.08.2016 tarihli Kolluk ifadesinde; sanık ...’yı avukat olarak tanıdığını, Tevhide Hatun Lisesinde OSM Hastanesinin üst katında iki defa toplantılara katıldığını, burada konuşmacılarca Fetullah Gülen’i öven, Zaman Gazetesi abonesi olunması ve kurban bağışı yapılması yönünde yönlendirici konuşmaların yapıldığını, sanık ...’yı da bu toplantılarda gördüğünü,
    Hakkında açılan kamu davasının 20.04.2017 tarihli celsesinde ise; toplantıya katıldığı yolundaki ifadelerinden döndüğü, bu ifadelerinin doğru olmadığını,
    ... hakkında açılan kamu davasının 20/04/2017 tarihli celsesinde; Fetullah Gülen cemaatinin düzenlediği bir gezi programı kapsamında sanık ...’nın da bulunduğu bir grupla 2012 ya da 2013 yıllarında Uganda’ya gittiklerini, burada FETÖ/PDY’ye ait bir okulu ziyaret ettiklerini,
    Ahmet Batur hakkında açılan kamu davasının 17.04.2017 tarihli celsesinde; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği anlaşılan Sema Basın Yayın Eğitim Ltd. Şti"ne örgütün Şanlıurfa sorumlusunun teklifi üzerine ortak olduğunu, şirkete ortak olurken herhangi bir para ödemediğini, 2013 yılı Aralık ayından itibaren bu hissesini devretmek için girişimlerde bulunduğunu, ancak 15 Ekim 2015 tarihine kadar çeşitli engeller nedeniyle devri yapamadığını, bu tarihte ise herhangi bir karşılık almadan hissesini sanık ...’ya devrettiğini,
    Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/40209 sayılı soruşturma dosyası kapsamında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli olarak soruşturması devam eden Musa Şahin’in müdafisi huzuruyla alınan 29.05.2018 tarihli Kolluk ifadesinde; fotoğraf üzerinden yaptığı teşhislerde sanık ...’yı cemaat evi ve askeri okulda ilgili sorumlu abi olarak teşhis ettiğini, 2000 yılında FETÖ/PDY terör örgütüne ait olan ve İstanbul Fatih’de faaliyet gösteren FEM Dersanesinin deneme sınavına girdiğini ve ücretsiz kayıt hakkı kazandığının kendisine bildirilmesiyle bu dersaneye gittiğini, buradakilerin maddi durumu iyi olmayan öğrencilere evde ders verdiklerini söylemeleri üzerine bunu kabul ettiğini, yönlendirildiği ders çalışma evinin sorumlusunun o tarihlerde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olan sanık ... olduğunu, sanık ...’un ders çalışma yanında Fetullah Gülen’e ve Said Nursi’ye ait kitapları okumaları için verdiğini ve bu kitapları okuyup okumadıklarını denetlemek için de kendilerini sınava tabi tuttuğunu, sanık ...’un kendisini ve kendisiyle birlikte eve gelen diğer öğrenci arkadaşlarını askeri okullara gitmeleri için özendirmeye ve yönlendirmeye çalıştığını, özel bir hastanede sağlık kontrolleri dahi yaptırdıklarını, askeri okullar ve polislik sınavları için formları temin edip başvuru yaptırdığını, kendisinin astsubay hazırlama okulunun sınavlarını kazandığını, gitmek istemediğini ancak sanık ...’un ailesini ve kendisini ikna ettiğini, mülakatta sorulabilecek sorularla ilgili kendisinin ve ailesinin inançlarını saklamaya matuf cevaplar vermesi yolunda telkinlerde bulunduğunu, sanığın yönlendirmeleri ve ailesini de ikna edip bunların da baskılarıyla nihayet 2001 yılında Mızıka Astsubay Hazırlama Okuluna kayıt yaptırdığını; okul sürecinde örgütün, okuldaki diğer elemanı Tuğrul Özer aracılığıyla kendisiyle irtibata geçtiğini, yine sanık ...’un kendisi ve Tuğrul Özer’le ilgilenmeye devam ettiğini, gözle nasıl namaz kılınabileceğini anlattığını, kendileriyle irtibatı nasıl sağlayacaklarını anlattığını ve Tuğrul’a irtibat numarasını ezberlettiğini, okulun ilk yılında Harun’la sadece 3 haftasonunda buluştuklarını ve her birinde ayrı evlere gittiklerini, burada sanık ...’un kendilerine Kur’an okuttuğunu, Fetullah Gülen’e ya da Said Nursi’ye ait kitapları okuttuğunu, bu sohbetler esnasında kendilerine okulda yapıdan olduğundan şüphelendikleri kimsenin olup olmadığını sorduğunu, bunu üstünün sorması nedeniyle kendilerine sorduğunu söylediğini, sanık ...’un sabit hatlardan kendisini arayarak çağırdığını bu sohbetlere çeşitli bahanelerle katılmadığını ve bu durumun okulun son sınıfına kadar devam ettiğini, son sınıfa geldiğinde sanık ...’un kendisini arayıp gitmediği takdirde okuldan mezun olamayacağına dair tehdit ettiğini, bu tehdit nedeniyle korktuğundan Harun’la buluşmaya gittiğini, Harun’un bu buluşmada artık kendisiyle başka birinin ilgileneceğini, kendisinin ilgilenmeyeceğini bildirdiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    A- SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ SUÇU
    1- Terör Kavramı, Suç Örgütü, Terör Örgütü ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme ve Üye Olma Suçları
    Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun"un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
    Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun"un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
    18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye"nin de taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi"nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu"nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
    TCK"nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
    TCK"nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
    “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
    (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa"da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
    Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
    TCK"nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
    Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK"nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
    a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
    b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
    c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
    d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
    e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
    Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun"un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa"da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
    Bununla birlikte, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu tamamlayıcı bir suçtur. Bu nedenle bazı suçları işlemek için örgüt kurmanın başka ceza normları tarafından ayrıca özel olarak düzenlenmesi durumunda, ilgili suç tipinde öngörülen hükümlerin uygulanması gerekir. Buna göre soykırım ve insanlığa karşı suç için kurulmuş örgütleri kuran, yöneten ve üye olanlar hakkında TCK"nın 78. maddesi, devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla terör örgütü kuranlar, yönetenler ve üye olanlar hakkında ise TCK"nın 314. maddesi uygulanacaktır.
    3713 sayılı Kanun"un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK"nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
    TCK"nın 314. maddesinde tanımlanan "Silâhlı örgüt" suçu ise;
    "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK"nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK"nın İkinci Kitabının, Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile Beşinci Bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
    3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçları işlemek için örgüt kurulması hâlinde ortada bir terör örgütünün varlığı söz konusudur. TCK"nın 314. maddesinde hüküm bulunmayan hâllerde, TCK"nın 220. maddesindeki koşullar göz önünde bulundurulacaktır. (Feridun Yenisey Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 46)
    Buna göre TCK"nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için TCK"nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda gerekli koşulların yanında aşağıda gösterilen şartlar da aranmaktadır:
    a) Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir. Buradaki cebir ve şiddet kullanma tabirini doğrudan kullanma şeklinde anlamlandırmak doğru olmayacaktır. Bu kavramın içine cebir veya şiddet kullanılacağına ilişkin güncel tehdidin bulunması da dahildir.
    b) Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun"un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve devletin Anayasal düzeni veya devletin güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
    c) Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK"nın İkinci Kitabının, Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise, silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
    Belirsiz sayıda suç işleme hedefi doğrultusunda kurulan silahlı terör örgütünün, 3713 sayılı Kanun"un birinci maddesinde belirtilen amaca yönelik faaliyet göstermesi örgütün varlığı için yeterli olup ayrıca amaçlanan suçları işlemesi gerekmez.
    d) Araç-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması, silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkan ve olanağına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
    2- FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü
    Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
    FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
    İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü “gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek” üzerine kuruludur.
    Talimatlar yoluyla kollektif bir şekilde mobilize olan, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksiyle hareket eden, mülkiye, adliye, emniyet, eğitim, istihbarat ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisiyle illegal şekilde kadrolaşan, devletin tüm kurumlarına yerleştirdiği örgüt mensuplarıyla devlet teşkilatını kendisine hizmet eder hale getiren ve adeta devlet içinde ayrı bir devlet yapısı oluşturan örgütün lideri Fethullah Gülen tarafından;
    "Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!; bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”
    “Adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bir ölçüde onlar bizim varlığımızın teminatıdır.”
    “Zaman henüz uygun değil. Bütün dünyayı omuzlayıp taşıyabileceğimiz zamana dek, tamam olacağınız ve koşulların uygun olacağı zamana dek beklemelisiniz! Bilhassa, haber alma hususunda her zaman hasım cephenin çok önünde olunmalıdır.”
    “Yani siz hâkim değilsiniz başka kuvvetler var. Bu ülkede değişik kuvvetleri hesap edecek dengeli, dikkatli, tedbirli, temkinli yürümekte yarar var ki geriye adım atmayalım…”
    “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. (…) bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. (…) sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”
    “Daima tedbirli olmalıyız, daima istişare içerisinde karar alın, ana istişare organı olan Başyüceler ne karar aldıysa onu uygulayın (Kaldı ki; Başyüceler’in lideri de kendisidir) bütün güç merkezlerine ulaşmalıyız …”
    “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak.” şeklinde değişik yer ve zamanlarda örgüt mensuplarına verilen talimatlarda gizliliğe atfedilen önem görülmektedir.
    Örgüt, kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirdiği personelin aile yaşamlarına dahi müdahale ederek şahısların kiminle evleneceğine de karar vermektedir.
    Örgüt, kamu kurumlarında sayısı beş kişiyi geçmeyen bir örgüt abisine bağlı hücreler şeklinde yapılanmıştır. Hücreler birbirinden haberdar değildir. Bu şekilde bir hücre açığa çıksa bile diğer hücrelerin faaliyetlerine devam ederek deşifre olmaları engellenmektedir. İçlerinde katı bir askeri disiplin hâkimdir.
    Örgütün bütünlüğü üzerinde tek hâkim ve önder Fethullah Gülen olup örgüt içerisinde kainat imamı olarak görülmektedir. Diğer yöneticiler onun verdiği yetkiyle onun adına görev yaparlar.
    Kainat imamı inancı ve yedi katlı piramidal yapılanmaya sahip FETÖ/PDY silahlı terör örgütünde, örgüt içi hiyerarşide itaat ve teslimiyet katı bir kuraldır. Teslimiyet hem örgüte hem de liderin emrine ona atfen verilen göreve adanmışlıktır.
    Örgütün hiyerarşik yapılanması tabaka-kat sistemine dayanır. Katlar arasında geçişler mümkün ise de, dördüncü kattan sonrasındaki geçişleri önder belirlemektedir. Katlar şu şekildedir:
    a) Birinci Kat (Halk Tabakası): Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların bir çoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan, bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir.
    b) İkinci Kat (Sadık Tabaka): Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluşan sadık gruptur. Bunlar örgüt sohbetlerine katılan, düzenli aidat ödeyen, az veya çok örgüt ideolojisini bilen kişilerdir.
    c) Üçüncü Kat (İdeolojik Örgütlenme Tabakası): Gayri resmi faaliyetlerde görev alan, örgüt ideolojisini benimseyen ve ona bağlı, çevresine propaganda yapan kişilerdir.
    d) Dördüncü Kat (Teftiş Kontrol Tabakası): Bütün hizmeti (legal ve illegal) denetler. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebilir. Bu tabakaya girenler örgüte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçilir. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu katta ve daha üst katlarda görev alamazlar.
    e) Beşinci Kat (Organize Eden ve Yürüten Tabaka): Üst düzey gizlilik gerektirir. Birbirlerini çok az tanırlar. Örgüt lideri tarafından atanan ve devletteki yapıyı organize edip yürüten kişilerdir.
    f) Altıncı Kat (Has Tabaka): Örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından bizzat atanan ve lider ile alt tabakaların irtibatını sağlayan, örgüt içi görev değişiklikleri yapıp azillere bakan kişilerdir.
    g) Yedinci Kat (Kurmay Tabaka): Örgüt lideri tarafından doğrudan seçilen ve on yedi kişiden oluşan örgütün en seçkin kesimidir.
    Örgütün deşifre olmaması ve Devletin örgüt yapısını çözmekte zorlanması için örgüt hücre tipinde yatay yapılanmaya özen göstermiştir. Hücreler genellikle en fazla beş kişiden oluşan ve bir abla veya abiye bağlı birimlerdir. Hücredeki kişi sayısı bazı kurumlarda üç, TSK gibi bazı kurumlarda ise birebirdir. Her hücreden sorumlu bir imam vardır.
    FETÖ/PDY"nin asli unsuru müntesipler, ışık evi, yurtlar, okullar, dershaneler olan hizmet birimlerinde yetiştirilmektedir. Bu kurumların temel amacı bu örgüte müntesip yetiştirmektir. İlk ve öncelikli kuruluş gayesi eğitim değil, insan kaynağı sağlamaktır. Örgüte ait özel okul ve yurt gibi yerler toplantı ve himmet toplama amaçlı da kullanılmaktadır. Örgüt, elemanlarını genel olarak genç yaştaki öğrencilerden seçmekte ise de, kamu personelini de sonradan örgüte kazandırabilmektedir.
    Bütün terör örgütleri gibi FETÖ/PDY de eleman bulma, buldukları elemanları örgüt amacına göre eğitme, örgütsel olarak onlara nasıl davranılması gerektiğini öğretip uygulatma üzerine kuruludur. Örgütsel bağlılığın temini bakımından; kod adı kullanma, gizlilik ve tedbir uygulanması, kişiler hakkında istihbarat toplayıp özel bilgi edinmek, sorunsuz işleyen bir emir ve rapor zincirinin varlığı, devletten ve aileden önde gelen örgüt aidiyeti, devlet hiyerarşisinde daha üstte olsa bile örgüt hiyerarşisi asıl olduğundan daha ast birinden emir alınması, hizmet kardeşliği ve örgüt içi dayanışma nedeniyle illegal olsa dahi talimatın sorgulanmaması, psikolojik tehdidin etkisiyle... iradenin kaybedilmesi hususları önem taşımaktadır.
    Örgütten ayrılmak kural olarak mümkün değildir. Örgütsel disipline uymayan kişiler örgütten kovulma yerine pasifize edilmektedir. Bu düşüncede olan kişiler önce korkutulur, manevi baskının yanında maddi yaptırımlar da uygulanır. Tüm yaptırımlara rağmen ayrılmakta ısrar eden, itaatsizlikte devam eden kişinin örgütle ilişkisi kesilir. Örgüt bu kişiyi hain ilan ettiğinden her türlü cezalandırma metodu uygulanır.
    FETÖ/PDY"nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT"e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de, bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY’nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY’nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY’deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Bu durum, örgüt lideri tarafından hizmet insanı başlığı altında “örgüte bağlı kişinin azimli, kararlı, hizmete karşı itaatkar, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını, canını, sevdiklerini hizmet için feda etmeye hazır olması” şeklinde açıklanmaktadır.
    Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK"da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi şehit edilmiştir.
    Söz konusu terör örgütü, nihai amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
    Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihai hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
    Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliği bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi, üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa"da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükümet ve diğer anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla, Emniyet, Jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirildiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
    FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasa"da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında; tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK"nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
    Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanan kararlarında da belirtildiği üzere; terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi özellikleri de dikkate alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 350).
    a) ByLock İletişim Sistemi
    Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı ile 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
    ByLock iletişim sistemi global bir uygulama görüntüsü altında belli bir tarihten sonra yenilenen ve geliştirilen hâliyle münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanımına sunulmuş bir programdır. ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti, kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacaktır.
    Kullanılması için indirilmesi yeterli olmayıp özel bir kurulum gerektiren ByLock iletişim sistemi, güçlü bir kriptolama yoluyla internet bağlantısı üzerinden iletişim sağlamak üzere, gönderilen her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahiptir. Bu şifrelemenin, kullanıcıların kendi aralarında bilgi aktarırken üçüncü kişilerin bu bilgiye izinsiz şekilde (hack) ulaşmasını engellemeye yönelik bir güvenlik sistemi olduğu tespit edilmiştir. 2014 yılı başlarında işletim sistemlerine ait uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olan ByLock"un, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra geliştirilen ve yenilenen sürümünün ancak örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve Bluetooth yoluyla yüklenildiği yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesaj ve e-postalardan anlaşılmıştır.
    ByLock iletişim sistemi 46.166.160.137 IP adresine (Internet ağına doğrudan bağlanan her cihaza verilen, numaralardan oluşan benzersiz adres) sahip sunucu üzerinde hizmet sunmaktadır. Sunucu yöneticisi, uygulamayı kullananların tespitini zorlaştırmak amacıyla ayrıca 46.166.164.176, 46.166.164.177, 46.166.164.178, 46.166.164.179, 46.166.164.180, 46.166.164.181, 46.166.164.182, 46.166.164.183 no"lu IP adreslerini de kiralamıştır.
    ByLock iletişim sisteminin akıllı telefonlara yüklendikten sonra kullanılabilmesi için kullanıcı adı/kodu ve parolanın, akabinde cihaz üzerinde rastgele el hareketleriyle oluşturulan kullanıcıya özel güçlü bir kriptografik şifrenin belirlenmesi ve bu bilgilerin uygulama sunucusuna kriptolu olarak iletilmesi gerekmektedir. Bu şekilde ByLock iletişim sistemine dahil olan kullanıcıya sistem tarafından otomatik olarak bir kullanıcı kodu (User-ID numarası) atanmaktadır.
    Global ve ticari uygulamaların aksine, kullanıcıların tespitini zorlaştırmak için ByLock iletişim sistemine kayıt esnasında kullanıcıdan telefon numarası, kimlik numarası, e-posta adresi gibi kişiye ait özel bir bilgi talep edilmemekte, SMS şifre veya e-posta yoluyla doğrulama işleyişi bulunmamaktadır.
    ByLock iletişim sistemi üzerinde telefon numarası veya ad-soyad bilgileri ile arama yapılarak kullanıcı eklenmesine imkân bulunmamaktadır. Diğer taraftan ByLock iletişim sisteminde benzer uygulamalarda bulunan telefon rehberindeki kişilerin uygulamaya otomatik olarak eklenmesi özelliği de bulunmamaktadır.
    ByLock iletişim sisteminde kullanıcıların haberleşebilmesi için her iki tarafın önceden temin ettikleri kullanıcı adlarını ve kodlarını birbirlerine eklemeleri gerekmekte, ancak bu aşamadan sonra taraflar arasında mesajlaşma başlayabilmektedir. Bu bakımdan kullanıcıların dahi istediği zaman bu sistemi kullanma imkânı bulunmamaktadır. Bu kurgu sayesinde uygulama, sadece oluşturulan hücre tipine uygun şekilde bir haberleşme gerçekleştirilmesine imkân vermektedir.
    ByLock iletişim sisteminde, kriptolu anlık mesajlaşma, e-posta gönderimi, ekleme yoluyla kişi listesi oluşturma, grup içi mesajlaşma, kriptolu sesli görüşme, görüntü veya belge gönderebilme özellikleri bulunmaktadır. Böylece kullanıcıların, örgütsel mahiyetteki haberleşmelerini başka herhangi bir haberleşme aracına ihtiyaç duymadan gerçekleştirmesine olanak sağlanmıştır. Kullanıcıların tüm iletişimlerinin ByLock sunucusu üzerinden yapılması, buradaki grupların ve haberleşme içeriklerinin uygulama yöneticisinin denetim ve kontrolünde olmasını da mümkün hâle getirmiştir.
    Kullanıcı tespitinin önlenmesi ve haberleşme güvenliği için alınan bir diğer güvenlik tedbiri ise, ByLock"a ait sunucu ve iletişim verilerinin, uygulama veri tabanında da kriptolu olarak saklanmasıdır.
    ByLock kurgusunun aldığı önlemlerin yanı sıra, kullanıcılar da kendilerini gizlemek amacıyla birtakım önlemler almış, bu çerçevede haberleşme içeriklerinde ve uygulamadaki arkadaş listelerinde, kişilerin gerçek bilgileri yerine örgüt içindeki "kod adlarına" yer verip çok haneli parolalar belirlemişlerdir.
    Türkiye’den ByLock"a erişim sağlayan kullanıcılar, kimlik bilgilerinin ve iletişimin gizlenmesi amacıyla VPN (Sanal Özel Ağ) kullanmaya zorlanmıştır.
    Büyük bir kullanıcı kitlesine sahip ByLock iletişim sistemi, 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi öncesinde Türk ve yabancı kamuoyu tarafından bilinmemektedir.
    ByLock üzerinden yapılan iletişimin çözümlenen içeriğinin tamamına yakını FETÖ/PDY mensuplarına ait örgütsel temas ve faaliyetlere ilişkindir. Bu kapsamda buluşma adreslerinin değiştirilmesi, yapılacak operasyonların önceden bildirilmesi, örgüt mensuplarının yurt içinde saklanması için yer temini, yurt dışına kaçış için yapılan organizasyonlar, himmet toplantıları, açığa alınan veya meslekten çıkarılan örgüt mensuplarına para temini, Fethullah Gülen"in talimat ve görüşlerinin paylaşılması, Türkiye"yi terörü destekleyen ülke gibi göstermek amacına yönelik faaliyette bulunan birtakım internet adreslerinin paylaşılması ve bu sitelerdeki anketlerin desteklenmesi, FETÖ/PDY"ye yönelik yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli veya sanıkların hâkim ve Cumhuriyet savcılarınca serbest bırakılmasının sağlanması, örgüt mensuplarına müdafii temin edilmesi, örgüt üyelerinden kimlere operasyon yapıldığına ve kimlerin deşifre olduğuna ilişkin bilgilerin paylaşılması, operasyon yapılması ihtimali olan yerlerde bulunulmaması ve bu yerlerdeki örgüt için önemli dijital verilerin arama-tarama mesulü olarak adlandırılan kişilerce önceden temizlenmesi, kamu kurumlarında FETÖ/PDY aleyhine görüş bildiren veya yapılanmayla mücadele edenlerin fişlenmesi, deşifre olduğu düşünüldüğünde ByLock iletişim sisteminin kullanımına son verileceği ve Eagle, Dingdong ve Tango gibi alternatif programlara geçiş yapılacağının haber verilmesi, yapılanmaya mensup kişilerin savunmalarında kullanabilmeleri amacıyla hukuki metinler hazırlanması gibi örgütsel niteliği olan mesajlar gönderildiği anlaşılmıştır.
    MİT"in yasal yetkisi çerçevesinde temin ettiği ByLock veri tabanı üzerindeki incelemeler sonucunda, ByLock sunucusunun IP"lerine bağlanmaları nedeniyle sunucunun log kayıtlarında tutulan IP adreslerine ait abone bilgileri belirlenebildiği gibi ByLock sunucusunda kaydı olan kullanıcıların User-ID numaraları, kullanıcı adı ve şifre bilgileri, sisteme bağlantı tarihleri (log kayıtları), User-ID ekleyen diğer kullanıcılara ait bilgiler (roster kayıtları), ByLock kullanıcısının kurduğu ya da katıldığı gruplar, mesaj içerikleri gibi verilerin bir kısmı ya da tümünün tespiti ve çözümü de gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla, KOM Daire Başkanlığınca yürütülen çalışmalarla bir kısmı ya da tümü tespit edilen bu verilerin değerlendirilmesi sonucunda, sistem tarafından atanan User-ID numarasının gerçekte hangi kullanıcıyla eşleştirildiği ve bu kabulü sağlayan verilerin neler olduğu hususunda düzenlenen ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında yer alan bilgiler, sisteme dahil olduğu anlaşılan ByLock kullanıcısının gerçekte kim olduğuna ve bu kişinin terör örgütü içerisindeki hiyerarşik konumuna yönelik önemli bilgiler içerebilmektedir.
    Bununla birlikte, ByLock sistemine dair yukarıda belirtilen teknik analizler dikkate alındığında; gerçekte ByLock sistemine (ağına) dahil olan kişinin, Türkiye"ye ait olmayan IP"ler üzerinden ByLock sistemine bağlanması nedeniyle, ByLock IP"lerine bağlantı yaptığına dair CGNAT kayıtlarına ulaşılamayabileceği gibi, KOM birimlerince ByLock sunucu verileri üzerinde yapılan incelemenin henüz sonuçlanmaması veya bu incelemelere rağmen bu kişiye ait olan verilerin kurtarılamaması - çözümlenememesi nedenleriyle User-ID numarası, kullanıcı adı, şifre, log kayıtları, roster bilgileri veya mesaj içerikleri gibi verilerin henüz tespit edilememiş olması ya da incelemeye rağmen tespit edilememesi de söz konusu olabilmektedir. Ancak bu durumda dahi, başka kullanıcılara ait kurtarılan - çözümlenen roster kayıtları, mesajlar vb. verilerin içeriğinin değerlendirilmesi sonucunda, ByLock programını kullandığı hâlde kendisine ait veriler henüz bulunamayan ya da çözümlenemeyen diğer kullanıcıların da kim oldukları tespit edilebilmekte, böylelikle başta kullanıcısı belli olmayan bir User-ID numarasının gerçekte kime ait olduğu da belirlenebilmektedir. Gerçek kullanıcısı bu şekilde belirlenen User-ID numaralarına ilişkin olarak da Bylock tespit ve değerlendirme tutanakları düzenlenebilmektedir.
    Öte yandan, Bylock tespit ve değerlendirme tutanağının düzenlenmesinden önceki bir tarihte, failin abonesi olduğu bir ADSL ya da GSM aboneliği üzerinden ByLock sistemine bağlantı yapıldığı ve sisteme kayıt yapılarak User-ID numarası alındığı belirlenerek bir User-ID numarasının faille (abone) eşleştirilmesi de mümkündür. Kural olarak bu yöndeki tutanağa istinaden de ilgili abonenin ByLock User-ID numarası alarak sisteme dahil olduğu anlaşılabilmektedir.
    ByLock sunucusuna ait 9 adet IP adresine Türkiye IP"lerinden bağlanan abonelerin bu bağlantılarına dair internet trafik kayıtlarını içeren ve operatörler tarafından tutulan CGNAT (HIS) kayıtları ise bir çeşit üst veridir. Bu veriler; aboneye ait IP adresinin ByLock sunucusuna ait IP adreslerine bağlandığını belirlediğinden, kişinin ByLock sistemine dahil olmuş olabileceği konusunda önemli bir emare olmakla birlikte, IP adreslerine bağlantı yapmanın ötesinde ilgili aboneye sisteme dahil olması için User-ID numarası atanıp atanmadığı ve atanmışsa bu numaranın ne olduğu konusunda bilgi içermemektedir.
    Dolayısıyla, KOM"un ByLock sunucu verileri üzerinde devam eden incelemelerinin henüz tamamlanmaması ya da incelemeye rağmen verinin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedeniyle kişinin herhangi bir User-ID numarasıyla eşleştirilemediği hâllerde de, ByLock sunucusuna ait IP"lere bağlantı yaptığının CGNAT kayıtları doğrultusunda tespit edilmesi mümkündür. Bu durumda kişinin, ByLock sistemine bağlanma yönünde bir hareketi olmakla birlikte henüz kullanıcı adı ve şifre oluşturmak suretiyle User-ID numarası almadığı, bu nedenle sisteme dahil olmadığı ya da gerçekte User-ID numarası alıp henüz veriler üzerindeki incelemenin devam etmesi veya verilerin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedenleriyle bu User-ID numarasının kendisiyle eşleştirilemediği anlaşılabileceği gibi, ByLock sunucularına tuzak yöntemlerle (Morbeyin vb.) yönlendirilmiş olabileceği sonucuna da ulaşılabilmektedir. Bununla birlikte, ByLock kronoloji raporundan; CGNAT kayıtlarına göre ByLock sunucusuna ait IP"lere bağlantı sağladığı belirlenen GSM abonelerinden 11.480 GSM abonesinin, ByLock IP"lerine olan bağlantılarının Morbeyin uygulamalarıyla gerçekleştirildiğinin tespitine ilişkin bilgilendirme yazılarının ilgililerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarına gönderilmiş olduğu da dikkate alınmalıdır.
    Gelinen noktada, tek başına delil olarak kullanılması gerektiğinde, kişinin ByLock sistemine (ağına) dahil olduğunun belirlenebilmesi açısından, öncelikle ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID numarasının kişiyle eşleştirilmesine dair veriler içeren ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının; bu belgenin bulunmaması hâlinde de varsa sanığa ait olduğu belirlenen ByLock User-ID numarasını içerir tutanağın getirtilerek tutanaklarda yer alan veriler usulünce sanığa anlatıldıktan sonra sanık ... varsa müdafisinden diyeceklerinin sorulması gerekmektedir.
    Bu itibarla, failin bilerek ve isteyerek ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID aldığının belirlenmesi; ByLock sistemine dahil olup ancak bir örgüt üyesinin sahip olabileceği gizli haberleşme imkânına kavuştuğunun, dolayısıyla en azından FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğunun kabulü için gerekli ve yeterli olacaktır. Ayrıca bu ağa dahil olan kişilerin ağ içerisinde başka kişi ya da kişilerle yaptıkları görüşme içeriklerinin olması da aranmayacaktır. ByLock sistemine dahil olan failler yönünden sistem içerisindeki haberleşmelerin kimlerle yapıldığının ve içeriklerinin tespiti ise ancak fail hakkında örgüt yöneticiliğinden dava açılmış olması ve failin örgüt yöneticisi olduğunun belirlenmesi açısından yol gösterici olacaktır.
    b) Genel Olarak Örgütün Yargı Yapılanması, HSYK ve Yüksek Mahkeme Üyelikleri Seçimleri
    FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle ilgili olarak ülke sathında yürütülen soruşturmalarda elde edilen dijital veriler, tanık beyanları, haklarında soruşturma yürütülen kişilerin etkin pişmanlık hükümleri kapsamında verdikleri ifadelerle, örgüte ilişkin açık kaynaklara da yansıyan bilgiler doğrultusunda ve Anayasal düzende devletin üç kuvvetinden biri olan yargının işlevinden ileri gelen önemi karşısında; bu örgütün, yargısal mekanizmalara egemen olma faaliyetlerini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihâi amacına ulaşmak için bir süreç ve basamak olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
    Bu bağlamda, örgüt lideri Fetullah Gülen"in açık kaynaklara da yansıyan “Orada icabında mahkemenin altını üstüne getireceksin, avucuna alacaksın, arkadaşlara diyorum ki ben "Belki bin döktüreceksin, geriye biri dönecek, 1 milyar vereceksiniz, 10 milyonluk tazminat davası alacaksınız, önemli olan mahkum etmektir yani, avukat da kiralayacaksınız, hakim de kiralayacaksınız... Dünyada satın alınmayacak adam yoktur. Sadece fiyatları farklıdır. Birini az fiyata birini çok fiyata alırsın” şeklindeki beyanı, yargıda kanun dışı kadrolaşma ve bu erke egemen olma hususlarında verdiği örgütsel talimatlardan biridir.
    Örgütsel kadrolaşma açısından; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından kendi mensuplarına hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığı sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu, örgüt mensubu öğrencilere hâkimlik ve savcılık sınavını kazanmaları hâlinde örgütün kendilerine referans olacağının söylendiği, mülakatı geçip staja başlayan örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının Adalet Akademisi ve staj döneminde de yine örgüt tarafından koordine edildiği, söz konusu adayların örgüt mensubu olduklarının anlaşılmaması için kendi başlarına, fakat örgütle irtibatı koparmayacak şekilde ev tutmalarının tavsiye edildiği, adayların beşer kişilik kapalı gruplar hâlinde örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı, bu kapsamda örgüt kurallarına göre iki evin irtibat hâlinde olmasının istendiği, bu evlere murakıp adı verilen örgüt mensubu kişilerin gelerek evde kalan adaylardan bilgi alıp tavsiyelerde bulundukları,
    Bununla birlikte, örgüte ait ışık evlerinin il bazında eyalet adı altında birden çok bölgeye ayrıldığı, her bölgenin sekiz ilâ on evi kapsadığı, bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi/ablası adı verildiği, örgütün Türkiye Adalet Akademisi stajında adayları staj dönemlerine göre ayırdığı, bazı örgüt mensubu adaylara Türkiye Adalet Akademisi yurdunda kalmaları tavsiye edilerek bu kişilerden, örgüt lehine ya da aleyhine konuşan aday arkadaşlarının bildirilmesinin istendiği, her dönemin sorumlu abisinin/ablasının bulunduğu, evlere gelen örgüt mensubu murakıpların adaylara dinsel ve sosyal davranışları açısından telkinde bulundukları, örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcılarının T1, T2, T3, T4 ve T5 şeklinde kategorize edilerek taşra ve devre yapılanmasının oluşturulduğu, bu yapılanmalarda belirli aralıklarla organizasyon ve görüşmelerin gerçekleştirildiği,
    FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün yüksek yargı içerisinde de benzer şekilde bir yapılanma içerisinde hareket ettiği, bu durumun Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 03.05.2018 tarihli rapordan da anlaşıldığı, söz konusu rapora göre; örgüt mensubu Yargıtay eski Üyelerinin görev yapmakta oldukları hukuk ve ceza dairelerine göre gruplar oluşturulduğu, yüksek yargı eski üyelerini aldıkları kod isimler dikkate alındığında (H1, H2, H3, C1, C2, C3, C4) şeklinde gruplandırıldıkları, Yargıtay eski Üyelerinin görevde bulundukları zaman içerisinde görev yaptıkları Yargıtay Daireleri göz önünde bulundurulduğunda, "H" kod adı ile isimlendirilenlerin Yargıtay Hukuk Dairelerinde, "C" kod adı ile isimlendirilenlerin Yargıtay Ceza Dairelerinde görev yaptıkları, isimlendirmelerde yer alan 0, 1, 2, 3 rakamlarının grup içerisindeki hiyerarşiye ilişkin sıralamayı, "0" ile kodlamanın ise grup sorumlusunu gösterdiği, harf ve rakam ile gruplandırmalardan sonra (C3, H2 vb.) bazı isimlendirmelerde kullanıcının adı ve soyadının baş harflerinin eklenmesi suretiyle kod adı oluşturulduğu, "D" harfi ile yapılan gruplandırmanın "Danışma Heyetinde" bulunanları gösterdiği, Yargıtay Hukuk ve Ceza Daireleri genel sorumlusunun "59344 ID" numaralı ByLock hesabı kullanıcısı Yargıtay eski Üyesi Ali Akın olduğu ve bu kişinin "Danışma Heyeti" ile diğer gruplarda bulunanların irtibatını sağladığının belirtildiği,
    Yine, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyelerinin bir bölümünün hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasından yapılacak seçimle belirlenmesi öngörüldüğünden, örgüt tarafından öncelikle bu seçimlerdeki, ardından da bu Kurul tarafından üyeleri belirlenen yüksek mahkemelerdeki kadrolaşmaya önem verildiği, bu doğrultuda 2010 yılındaki HSYK Üyeliği seçimleri sürecinde örgüt mensuplarınca toplantı ve diğer organizasyonlar düzenlenerek hem HSYK Üyeliği, hem de ardından yüksek mahkeme üyeliklerinin belirlenmesi hususunda çalışmalar yapıldığı,
    Örgütsel etkinliğin ve baskının yargısal mekanizmalarda devamlılığının sağlanabilmesi açısından, bu çalışmaların 2014 yılındaki HSYK seçimlerinde de hem hâkim ve Cumhuriyet savcılarınca hem de yüksek yargı üyelerince yapılan seçimler açısından da sürdürüldüğü tespit edilmiştir.
    3- Hata Hükümleri Çerçevesinde Silahlı Terör Örgüt Üyeliği Suçunun Değerlendirilmesi
    Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi, legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri; kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır.
    Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun doğrudan kastla işlenebildiği gözetilerek, hukuki zeminde faaliyet gösteren ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle açıkça bilinmeyen yapılara dahil olan örgüt mensuplarından bir kısmının, oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilmediklerini iddia etmeleri durumunda, TCK"nın 30. maddesinin birinci fıkrasında yer alan hata hükmü uyarınca değerlendirme yapmak gerekecektir.
    5237 sayılı TCK"nın "Hata" başlıklı 30. maddesi üç fıkra hâlinde;
    "Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
    Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
    Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır." şeklinde düzenlenmiş iken, 08.07.2005 tarihli ve 25869 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun"un 4. maddesi ile eklenen; "İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz" biçimindeki dördüncü fıkra ile son hâlini almıştır.
    Maddede çeşitli hata hâlleri düzenlenmiş olup maddenin birinci fıkrasında suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir.
    İkinci fıkra ile, kişinin suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususundaki hatasından yararlanması öngörülmüş, buna göre, kardeşi olduğunu bilmediği bir kişiyi öldüren failin, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerinden olan kardeşini öldürmekten değil, kasten öldürmenin temel şeklinden sorumlu olacağı, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında ise değer azlığı hükmünün uygulanacağı ilke olarak kabul edilmiştir.
    Üçüncü fıkrada, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait şartların gerçekleştiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağı hüküm altına alınmış olup fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata hâlleri düzenlenmiştir. Failin bu fıkra hükmünden yararlanabilmesi için bulunduğu durum itibarıyla hatasının kaçınılmaz olması gerekmektedir.
    Maddeye 5377 sayılı Kanun"la eklenen dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre fail, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüşse, diğer bir ifadeyle, eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmişse ve bu yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise artık cezalandırılmayacaktır. Hatanın kaçınılmaz olduğunun belirlenmesinde, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulacaktır.
    Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanması yönüyle kişinin kaçınılmaz bir hataya düşmesi şartı aranmakta olup hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak, diğer bir ifadeyle fiilden dolayı sorumlu tutulacak, ancak bu hata temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
    Konumuza ilişkin olarak maddenin birinci fıkrasının daha ayrıntılı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
    Maddenin birinci fıkrasının gerekçesinde; "Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla; bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı; işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir.
    Fıkrada ayrıca, maddî unsurlarda hata hâlinde, taksirle sorumluluğa ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre, meydana gelen neticeye ilişkin olarak gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı böyle bir netice ile karşılaşılmazdı şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Bu nedenle, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin yanılgısında taksirin varlığı kabul edilse bile; kanunda hırsızlık fiilinin ancak yararlanma kasdıyla işlenebileceği belirtildiği için; böyle bir olay dolayısıyla ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Buna karşılık, av hayvanı zannederek gerçekte bir insana ateş edip onun ölümüne neden olan kişinin bu hatasında taksiri varsa, adam öldürme kanunda taksirle işlenen bir suç olarak da tanımlandığı için, böyle bir olayda fail, taksirle adam öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır..." açıklamalarına yer verilmiştir.
    Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik ya da hatalı bilgi, maddi unsurlara ilişkin bir hatadır. Bu hatanın kastın varlığına engel olacak düzeyde bulunması hâlinde sanığa ceza verilmeyecektir. Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâlinin saklı olduğu belirtildiğinden, taksirle de işlenebilen bir suçun maddi unsurlarında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu hataya düşülmesi kusurluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Örneğin, gerekli dikkat ve özeni göstermeden gece gördüğü karartıya av hayvanı olduğunu düşünerek ateş eden ve bir kişinin ölümüne neden olan fail, taksirle öldürmeden sorumlu olacaktır.
    Öğretide bu konuya ilişkin olarak; "Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Örneğin, arkadaşını ziyarete giden bir kimsenin, arkadaşının olduğu düşüncesiyle bir başkasının konutuna girmesi." (Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 522), "Suçun maddi unsurlarında hata (unsur yanılgısı), müşahhas bir olayda suçun maddi unsurlarına müteallik hususlardaki bilgisizliği, eksik veya yanlış bilgiyi ifade eder. Bir başka ifadeyle, faildeki müşahhas olaya ilişkin tasavvurun gerçekle bağdaşmaması hâlidir. Bu hata, suça ilişkin kastı ortadan kaldırır. Bu hata hâlinde kasten işlenmiş bir haksızlıktan bahsetmek mümkün değildir. Failin bilgisi veya tasavvuru gerçeğe uysaydı; işlediği fiilin bir haksızlık teşkil etmeyeceği muhakkak olmalıdır" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi Genel Hükümler, Seçkin, 1. Baskı, 2005, s. 421) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
    Failin isnat olunan suçun maddi unsurlarına ilişkin hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK"nın 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu hatasından yaralanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve suçun taksirle işlenmesi hâli de kanunda cezalandırılmıyor ise CMK"nın 223. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.
    Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
    FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihaî amacını gerçekleştirmek için “mahrem alan” şeklinde örgütlenmesi ve devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre, beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak önce dinî bir kült, ardından da terör örgütü hâline dönüşen FETÖ/PDY’nin, başlangıçta bir ahlâk ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayrı meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi Fethullah Gülen hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK’nın 30. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bu bağlamda söz konusu değerlendirme yapılırken, ülke çapında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili dava dosyalarında yer alan belgeler, mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları, tanık beyanları ve benzer pek çok kaynakta yer aldığı üzere; örgüt mensubu olan kamu görevlileri tarafından örgütün nihai amacının açıkça ortaya konularak devleti ve hükûmeti açıkça hedef alan terör faaliyetlerinin icra edilmesi, bu faaliyetlerin örgüt liderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenilmesi gibi sansasyonel olayların kamuoyunun gündemini uzunca bir süre meşgul edip yoğun bir şekilde tartışılması hususları gözden kaçırılmamalıdır. Bu nitelikli çok sayıda olay arasında, 7 Şubat 2012 tarihli MİT krizi, gayri hukuki iletişimin dinlenmesi kararları aracılığıyla elde edilmiş hukuka aykırı bulgulara dayandığı ve suç unsurlarının da oluşmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına konu olan 17/25 Aralık 2013 tarihli operasyonlar ile 1 Ocak ve 19 Ocak 2014 tarihli MİT tırlarının durdurulması hadiselerini saymak mümkündür.
    Ayrıca Milli Güvenlik Kurulunun 26.02.2014 ve daha sonraki tarihlerde gerçekleştirdiği müteaddit toplantılarında alınan ve kamuoyu ile paylaşılan kararlarda; FETÖ/PDY’nin, milli güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan, devlet içerisinde legal görünüm altında illegal faaliyetler yürüten, illegal ekonomik boyutu bulunan, diğer terör örgütleri ile işbirliği yapan bir terör örgütü olduğuna dair değerlendirmelerin yapılması ve bu terör örgütü ile devletin tüm kurum ve birimleri ile birlikte etkin bir mücadele edilmesine dair kararların alınması, aynı tespit ve açıklamaların devlet ve hükûmet yetkililerince de en üst düzeyde benimsenip kamuoyu ile paylaşılması gibi olguların da gözardı edilmemesi gerekir.
    B- Görevi Kötüye Kullanma Suçu
    TCK"nın "Görevi kötüye kullanma" başlıklı suç tarihinde yürürlükte bulunan 257. maddesi;
    "(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklindedir.
    TCK’nın 257. maddesinin konuyla ilgili birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması ile oluşur.
    Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü, hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemez.
    Diğer taraftan suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.
    Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için haksız menfaat kavramı üzerinde durulmalıdır.
    19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanun"un 1. maddesiyle TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasındaki seçimlik objektif cezalandırılabilme şartlarından birini oluşturan “kişilere haksız kazanç sağlayan” ifadesindeki “kazanç” ibaresi “menfaat” olarak değiştirilmiştir. Bu hususta 6086 sayılı Kanun"un genel gerekçesinde “Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan "kazanç" ibaresi "menfaat" olarak değiştirilmiştir. Bu suretle, görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu bakımından kişilere sağlananın sadece "ekonomik" bir kazanç olarak algılanmasının önüne geçilecek ve görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilere ekonomik olarak ölçülemeyen bir menfaatin sağlanması halinde de, bu suç oluşacaktır.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
    Haksız menfaat; kişilere hukuka aykırı olarak ve hak etmediği şekilde yarar sağlanmasıdır. Menfaat terimi ayrıca hem maddi ve ekonomik çıkarı hem de manevi yararı içine alacak biçimde anlaşılmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 04.11.2014 gün ve 227-446 ve 01.12.2015 gün ve 547-426 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır.
    Kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanarak verdiği izin, işlem, karar ile kişilere söz konusu haksız menfaati elde etmeye uygun imkan sağlaması da, görevi kötüye kullanma suçunun oluşması için yeterlidir. Verilen söz konusu sakat izin, işlem, karar ile ilgili kişiye arzulanan sonucu almaya yönelik olanak sağlanması ile haksız menfaat sağlanmış olacaktır.
    Failin saiki veya maksadı farklı olsa dahi, görevinin gereklerine aykırı davranışının maddede belirtilen neticelerden birine yol açacağını bilerek hareket etmiş olursa, suçun manevi unsuru diğer bir deyişle genel kastı gerçekleşmiş olacaktır.
    HSYK"nın 27.06.2006 gün ve 315 sayılı kararı ile benimsenen Bangolar Yargı Etiği İlkelerine göre; hâkim, doğruluk ve tutarlılıktan ayrılmamalıdır. Mesleki davranış şekli itibarıyla, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide herhangi bir serzenişe yol açmayacak hâl ve tavır içinde olmalıdır. Yakışıksız görüntüler içerisinde bulunmaktan kaçınmalıdır. Özellikle “Yargının Onuruyla” uyumlu bir tarzda davranmalıdır. Kısaca özetlemek gerekirse hâkim ve Cumhuriyet savcıları; Anayasa ve yasalarla kendilerine verilen görev ve yetkilerini, yazılı olan veya olmayan ancak evrensel anlamda hâkim ve Cumhuriyet savcılarını bağladığından kuşku duyulmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
    C- Bu Açıklamalar Işığında Esasa İlişkin Uyuşmazlık Konuları Değerlendirildiğinde;
    Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 soruşturma sayılı evrakında, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, resmî belgede sahtecilik, suç uydurma, iftira, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak yok etme ve kamu araçlarının usulsüz olarak suçta kullanılması” suçlarından yapılan soruşturmada; şüpheliler..., ... ve ..."ın, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 07.01.2015 tarih ve 8 sayı ile "Resmî belgede sahtecilik" suçu nedeniyle tutuklanmalarına, diğer suçlardan dolayı tutuklanma taleplerinin reddine karar verildiği, şüpheliler müdafisi olan sanık ... tarafından 12.01.2015 tarihli dilekçe ile tutuklama kararına itiraz edilmesi üzerine Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hakimliğince 13.01.2015 tarih ve 163 sayı ile, tutukluluğa vaki itirazların reddine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına, itirazların incelenmek ve değerlendirilmek üzere CMK’nın 268/2. maddesi uyarınca dosyanın Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verildiği, Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince de 16.01.2015 tarih ve 109 değişik iş sayı ile tutuklama kararlarına yapılan itirazların reddine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına kesin olarak karar verildiği,
    Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı olan sanık ... tarafından o hafta nöbetçi olan ..."in raporlu olması nedeniyle, nöbet çizelgesindeki sıraya göre Hâkim ..."ün görevlendirilmesi gerekirken çizelgede 10. sırada bulunan ve Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi olarak görev yapan sanık ..."ın 12.01.2015-18.01.2015 tarihleri arasındaki nöbet işlerine bakmak üzere görevlendirildiği, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24669 soruşturma sayılı evrakında sanık ..."in bu kez 17.01.2015 tarihinde Cumartesi günü tutukluların tahliyesi için Şanlıurfa Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda bulunduğu, nöbetçi hâkim olan sanık ..."ın 17.01.2015 tarihinde evrakı havale edip Pazar gününe rastlayan 18.01.2015 tarihinde evrakı inceleme kararı vererek evraka 2015/190 değişik iş numarasının verildiği, aynı gün mahkeme kararına istinaden 18.01.2015 tarih ve sayı ile “Şüphelilerin tutuklandığı suçun, CMK"nın 100. maddesinde yer alan katalog suçlardan olmaması, sabit ikamet sahibi olmaları, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin olmaması, tutuklulukta geçen süre ile suçun vasıf ve mahiyeti” şeklinde genel gerekçelere dayanarak her üç şüphelinin de tahliyesine karar verildiği, tahliye kararlarına karşı 19.01.2015 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 20.01.2015 tarih ve 195 sayı ile “CMK’nın 104/2. maddesinin son cümlesinde yasa koyucu tarafından ancak red kararına itiraz edilebileceği düzenlemesinin yer alması” nedeniyle reddine karar verildiği, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince de 21.01.2015 tarih ve 216 sayı ile aynı gerekçelerle CMK’nın 271/4. maddesi uyarınca kesin şekilde talebin reddedildiği dosyada;
    Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığının 01.09.2014 tarihli “Hâkim Nöbet Listesi” konulu nöbet çizelgesinde; 12.01.2015 tarihi ile 19.01.2015 tarihi arasında Hâkim ...’ın; 19.01.2015 ile 25.01.2015 tarihleri arasında Hâkim ...’in nöbetçi olarak belirlendiği, “Nöbetçi Hakimin nöbetinin bulunduğu hafta raporlu, izinli ya da yasal bir nedenle görevde bulunmaması hâlinde bir sonraki nöbetçilerin nöbet tutacakları”na ilişkin düzenleme uyarınca 22.12.2014 - 27.12.2014 tarihleri arasında Hâkim...’ın nöbetçi olmasına rağmen raporlu olması nedeniyle izinli olmasından dolayı nöbet sırasının bir sonraki hâkime geçtiği ve böylece 05.01.2015 tarihi ile 12.01.2015 tarihi arasında Hâkim ...’ın; 12.01.2015 ile 19.01.2015 tarihleri arasında Hâkim ...’in nöbetçi olacağı ancak ...’in 12.01.2015 tarihinden 14.01.2015 tarihine kadar istirahatli olduğunu gösteren iş görmezlik belgesi ve 15.01.2015 tarihinden 16.01.2015 tarihine kadar istirahatli olduğunu gösterir istirahat raporu uyarınca nöbet görevini yerine getiremeyeceğinden normal uygulamaya göre Hâkim ...’ün nöbetçi olarak belirlenmesi gerekirken sanık ... tarafından sanık ...’ın nöbetçi olarak belirlendiği; sürece ilişkin beyanları alınan tanık ...’ın sanık ...’ün kendiliğinden konuyu açarak o hafta içerisinde nöbetçi olan ...’ın mazeret izni aldığını, onun yerine ... Hâkim"i nöbetçi yapacağını söylemesine ilişkin itiraz üzerine bu kez “kendi üyem ... olsun” diyerek odada bulunanlara “hadi oylayalım” dediğini ve daha sonra sanık ...’ı nöbetçi yapacağını söylediğini ancak Hâkim ...’ın mazeret almadığını; tanık ..."ın tahliye kararının verildiği tarihe temas eden Ceza Hâkimlerinin nöbetine ilişkin 01.09.2014 tarihli çizelgede daha öncesinden Hâkim...’ın nöbetinin değişmesi sebebiyle 05.01.2015 ile 11.01.2015 tarihleri arasında nöbetçi Ceza Hâkimi olduğunu ve bu tarihler arasında da nöbetini tuttuğunu, nöbetin başladığı 05.01.2015 Pazartesi günü Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca yasa dışı dinlemelere ilişkin soruşturma kapsamında gözaltıların gerçekleştiğini, tam da o gün Adalet Komisyonu Başkanı olan sanık ...’ün sabah saat 09.00 sıralarında kendisini cep telefonundan arayarak odasına ziyarete geldiğini, odasında bulunduğu sırada kendisine nöbetini kastederek “İstersen nöbet tutma, sana izin verebilirim” diye söylediğini, tanık ..."ün normal temayüle göre listenin başına dönülerek sıranın tekrar kendisine gelmesi gerekirken listede 10. sırada olan sanık ...’ın nöbetçi tayin edildiğini, Hâkim ..."in yerine nöbetçi belirlenirken kendisine yönelik herhangi bir mazeretinin olup olmadığına dair bir soru sorulmadığını, gerek komisyon başkanına gerekse de bir başka arkadaşına mazeretinin olduğu yönünde herhangi bir açıklamasının olmadığını, tam tersine kendisi henüz görevlendirme yapılmadan komisyon müdürünü arayarak Ocak ayının sonunda Ankara"ya mazereti nedeni ile gitmesi gerektiğini söyleyerek nöbetinin Ocak ayının sonundan öncesine denk gelen bir tarih olmasını ve liste düzenlenince veya görevlendirme yapılınca kendisine bilgi verilmesini söylediğini ancak kendisine herhangi bir dönüş yapılmadığını beyan etmeleri;
    Sanık ...’ün ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen GSM aboneliğinin “507.....”, tespit edilen cihaza ait IMEI numarasının “35847....” ve tespit edilen ilk tarihin “2014.08.11” olduğu, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre de "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID"sinin “192370”, kullanıcı adının "m45", şifresinin "....1371" olduğu;
    Sanık ...’ın ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen ADSL aboneliğinin “505.....@ttnet” olduğu, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; ID"sinin “122319” olduğunun tespit edildiği, kullanıcı adının "Pasha123", şifresinin "422828.urfa", son online tarihinin "2016-02-19", “122319” ID"yi ekleyenlerin verdikleri isimlerin "..., Hbl, Urfa, ... Urfa Biga" şeklinde olduğu, yazışma içerikleri incelendiğinde, “77528” ID numaralı kullanıcıdan sanığın kullanımında olan “122319” ID numaralı ByLock hesabına; "Evlerde temizlik yapıldı ama yine gözden geçirelim, 600 TL"yi..."e bırakırsın, ismini yazıyorum, senin adına vacip kurban, Ben Gürbüz Bey için sordum dün akşam görüşmüşler, durumu morali iyi, bir komşusu var takviye vs. takipteler, bence sizin şu ara yüz yüze görüşmeniz uygun olmayabilir, o da avukatlık için istifa meselesini sormuş, Abi dün yazdım ya ... Başkan"la görüşüldü, mesulü var, dünden beri değişen ne oldu anlamadım, her türlü şey dile getirilmiş, her türlü şey konuşuldu, ailesi de kendisi de rahat sıkıntı yok, başkan dün itibariyle gaybubet düşünmüyorum demiş, ... Bey ile ilgili düşüncelerini ona da iletebilirsin, şu an ByLock"u açık, Emirhan1982(31.01.2016 21:02): Abi şimdi yengenin tele Skype"yi indirsin Google PlayStore"dan veya iPhone"un AppleStore"dan...", şeklinde mesajlar geldiği, sanığın kullanımında olan “122319” ID numaralı ByLock hesabından “77528” ID numaralı kullanıcıya; "... Başkan telefona bakmadı, yarın da bakar mı göreceğiz, olmazsa itirazı kendimiz yapacağız, AİHM dilekçesini de sorabilirsek ona göre dilekçeyi yazıp gönderebiliriz, Allah niyetimizi biliyor ya Allah bir kapıyı kapatırsa bir kapıyı açar, kahrında hoş lütfunda hoş diyorum, başka da bir şey demiyorum, kalbimde zerre kadar niye böyle yaptım da başıma bu geldi yok, şükür Allah"a o listeye bir daha girdik, inş bundan sonra da kalmaya devam ederiz, Bu arada 15.00 gb Urfa Komisyondan aradılar bakmadım, pzt salağa yatarak ararım da büyük iht gerekçesiz ihraç kararının tebliğidir. Ona da itiraz yazıp göndereceğiz. Karar kesinleşirse yurtdışı uygun görülürse yurtdışına da gidebiliriz, Neyse abi ben oraya gidersem eve market alışverişi, hanıma kredi kartı hesabına para aktarma, süre tutum dilekçesini avukata verme, hanımın Kakaosunu ve VPN"sini kontrol etme gb işleri düşünüp halledeyim, yarın kredi kartı hesabına ve otomatik ödeme hesaplarına para aktarırım, başka yapılacak şeyler varsa onları da hallederim, bir sıkıntı olmazsa da 15-20 gün ya da 1 ay kamp yapar gelirim, bir de ank da kiminle nerede kaçta nasıl buluşup eve geçeceğiz, tlf ve kredi kartını buraya bırakacağız, hanım kartı kullansın mı? tableti yanıma alcam mı, daha av simkart almamış, Skype normal skype mi alacağız abi? Ev internetinden alalım mı?, Bu arada hoca efendiden bi takke, bi tefarik ve bi de gömlek geldi, Görevimiz tehlikedeki gözlüğü takıp 5 saniyede kendi imha ettiği gb bizde bi karar verdik görevimiz bitti, Rabbim razı olduktan sonra gerisi hoş ve boş umrumda bile değil", “450974” ID numaralı kullanıcıya; "Hacı ben gaybubetteyim, istda değilim, saklanıyoruz, evrakta sahtecilikten dosyamız 16. Cezaya düştü", "2833" ID numaralı kullanıcıya; "Polislerin avukatı olan arkadaştan onun çevresine ait bi hat isteyeyim mi? Beraber çalıştık, eşi hafız, dördüncü çocuğu oldu, önceden ByLock"u vardı, ist a gelince bir maslahata binaen alındı vs.", şeklinde mesajlar gönderdiği; “9041” ID numaralı kullanıcıdan kendi kullanımında olan "122319" ID"ye gelen; "Kardeşim moralini yüksek tut, en sonunda hak galip gelecektir inş, bizim devrenin kahramanlığı da sana nasipmiş" şeklinde gelen mesaja "Moralimiz çok iyi, Allah"a şükür bu şerefsizlere pabuç bırakacak halimiz yok inş", şeklinde cevap verdiği;
    Sanık ... ile birlikte hareket eden sanık ...’nın ByLock abone listesinde kaydının olduğu, tespit edilen GSM aboneliğinin “532.....”, tespit edilen cihaza ait IMEI numaralarının “35295....”, “86432.....” ve tespit edilen ilk tarihin “2014.12.21” olduğu, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre ID"sinin “283461”, kullanıcı adının “hrn63”, şifresi kısmının boş olduğu, 283461 ID"yi ekleyenlerin verdikleri isimlerin "..., ..., ..., Av ..." şeklinde olduğu kişi listesinde usulsüz şekilde tahliye edilen şüphelilerden..., ... ve..."ın da ekli olduğu, yazışma içerikleri incelendiğinde, kendi kullanımında olan “283461” ID"den “229066” ID numaralı kullanıcıya; "Tamer abinin ödemeleri yerine 100.000 Dolar yatıracak şirkete Uganda"ya, ben 150.000 dedim, biraz sıkıntılı oldu, Ahmet Abi 200.000 teklif etti, neyse abi bizim niyetimiz belli, Muzaffer abi bizden kar etme amacındaysa yapacak bir şey yok", “206761” ID numaralı kullanıcıya; "Abi sa yarın Urfa ağır cezada polis ark davası başlıyor, dualarınızı bekleriz", şeklinde mesajlar gönderdiği,
    Sanık ... adına açılan "2751201" müşteri numaralı BankAsya hesabına 06.02.2015 tarihinde 30.000 TL para yatırılarak 36 günlük katılma hesabı açıldığı, ancak bu hesabın 11.03.2015 tarihinde vadesinden önce kapatıldığı, sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir olması nedeniyle 667 sayılı KHK ile kapatılmış olan Özel Murat Lisesi Mezunları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin üyesi olduğu ve bu derneğin denetim kurulunda görev aldığı, evinde ve iş yerinde yapılan aramalarda; örgüt lideri Fethullah Gülen"e ait çok sayıda kitap ve CD"nin ele geçirildiği, ayrıca ele geçirilen tablolardan birinin altında "El yazmaları.....M. Fethullah Gülen"e aittir" şeklinde ibarenin bulunduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2018 tarih ve 2018/1956 muhabere sayılı yazısı ekinde gönderilen örgütün sivil imamı... ile Hâkim ... arasında geçen Bylock görüşmelerinde özetle; tedbirli davranmaları, teknik ve fiziki takibe dikkat etmeleri konusu konuşulurken ..."nun "abi sadece o değil, burda polis avukatı olan arkadaşla durum var", "arkadaş benim 16 yıllık dostum burda da görüşüyoruz, o polislerin tahliyesinde vazifeliydi, urfadaki tahliye nedeniyle HSYK soruşturma açtı, tahliye kararı veren hakim, eski komisyon başkanı ve arkadaşla birlikte 2 avukat yargıtayda yargılanacak arkadaşla görüşmeyi kesmedimi doğal bağlantı var diye o teknik takiptedir büyük ihtimalle", şeklinde mesaj gönderdiği, tanık sıfatıyla dinlenen ..."nun beyanları ve sanık ..."in savunması dikkate alındığında, ByLock görüşmesinde belirtilen avukatın sanık ... olduğu, tanık ...’nın ..."in FETÖ yapılanmasında olduğunu, esnaf gruplarıyla ilgilendiğini, örgüte müzahir derneğe gelip gittiğini, bu yapıya burs ve himmet adı altında bağışta bulunduğunu, bu yapının hukuki meselelerinde çözüm aradığını beyan etmesi hususları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde,
    Sanıkların FETÖ/PDY örgütünün üyesi sıfatıyla ve örgüt üyeliğinden kaynaklanan hiyerarşi içerisinde hareket ederek örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik herhangi bir kamu göreviyle bağdaşmayan nihai amacına ulaşmak için bir süreç ve basamak olarak gördüğü yargısal mekanizmalara egemen olma faaliyetleri kapsamında örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik örgütsel motivasyon ile hareket ederek örgüt adına çalışmalar yaptıkları, bu suretle FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil oldukları ve atılı suçu gerçekleştirdikleri anlaşıldığından sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu ayrı ayrı işlediklerinin kabulü gerekmektedir. Suç tarihi itibarıyla FETÖ/PDY"nin silahlı terör örgütü olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunmaması, neticeyi bilerek ve isteyerek tipik hareketi gerçekleştiren sanıkların kanuni yönden sorumlu tutulmalarına engel teşkil etmeyecektir. Ayrıca örgüt piramidi içindeki konumları itibarıyla "mahrem alan" kapsamında yer almaları ve sanıkların eğitim düzeyi, yaptıkları görev nedeniyle edindikleri bilgi ve tecrübeleri ile örgütteki konumları itibarıyla bu oluşumun bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda oldukları anlaşıldığından, sanıklar hakkında TCK’nın 30. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hata hükmünün uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
    Görevi kötüye kullanma suçu bakımından ise;
    Sanıklar ... ve ...’ın inceleme konusu davada FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce organize edilen tahliye planını hayata geçirmek amacıyla, verilecek kararlarla ilgili tam bir örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hâli içerisinde, iştirak hâlinde söz konusu soruşturma evrakını incelemeden verdikleri hukuka aykırı kararlarla şüphelilerin tahliye edilmesine karar vererek, aynı örgütün mensubu olmaktan haklarında soruşturma yürütülen üç şüpheliye menfaat sağladıkları ve bu şekilde sanıkların, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün faaliyeti kapsamında TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunu ayrı ayrı işledikleri kabul edilmelidir.
    Öte yandan; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanıklar ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri bakımından; suçun işleniş biçimi, sanıkların kastlarının yoğunluğu ve meydana gelen tehlikenin ağırlığına göre temel cezaların alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
    Bu itibarla, sanıklar hakkındaki salıverilme talepleri ile hükmün maddi ve usul hukukuna aykırılık hâlleri bakımından yapılan temyiz denetimi sonucunda, silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kullanma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin Özel Daire kararı isabetli olup, sanıklar ve müdafilerinin soruşturma aşamasında hukuka aykırılıklar yapıldığına, mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili gördüğüne, hükmün hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillere dayandığına, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine, savunma hakkının kısıtlandığına, "non bis in idem" ve suç ve cezaların geçmişe yürümezliği ilkelerinin ihlal edildiğine, hükmün, gerekçenin ve delillerin hukuka aykırı olduğuna, suçların unsurlarının oluşmadığına, mahkûmiyete yeterli delil bulunmadığına, eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna, lehe delillerin toplanmadığına, bekletici mesele yapma, birleştirme ve bilirkişi incelemesi yapılması istemlerinin kanuna aykırı olarak reddedildiğine, asgari hadden uzaklaşma gerekçesinin yerinde olmadığına ilişkin temyiz itirazları ve diğer tüm temyiz itirazlarının tamamının reddi ile sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve sanıklar ... ile ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mâhkumiyet hükümlerinin ayrı ayrı onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kulllanma suçları bakımından doğrudan doğruya zarar görmeyen, dolayısıyla davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunmayan Maliye Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK"nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
    2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 29.01.2019 tarihli ve 11-2 sayılı; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanıklar ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, "sanıkların kastlarının yoğunluğu ve meydana gelen tehlikenin ağırlığına göre temel cezaların alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır." eleştirisi ile ayrı ayrı ONANMASINA,
    3- Dosyanın, Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi