10. Hukuk Dairesi 2014/17499 E. , 2015/1037 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ... giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin, yerinde görülmeyen, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayan davacı, 19.12.2012 tarihli başvurusu ile ’da geçen sürelerini 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında borçlandırılmıştır.
Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3.maddesi, “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa, ....., Türkiye’de çalışması varsa, en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır” hükmünü içerirken;
Yine, aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5. maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden, uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada, yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
Dosyadaki belgelerden, davacının, Türkiye’de sigortalı olarak tescilinin bulunmadığı gözetildiğinde, mevcut delil durumuna göre borçlanılacak sürenin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında sayılması gerekirken, Mahkemece, bu hususta bir hüküm kurulmaması isabetsizdir.
3-)Dosya içindeki bilgi ve belgeler ile toplanan delillere göre; Davacının ... göre 14.09.1981 tarihinin Pfilichtbeitragszeit (zorunlu prim süresi) başlangıcı olduğu, bu haliyle mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak, davacının sigorta başlangıcına yönelik talebinin 01.01.1981 olduğu nazara alındığında, davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yargılama giderleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinde sayılarak, ğ. bendinde vekâlet ücretine de yer verilmiştir.
29.05.1957 gün ve 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, karşı tarafa yüklenmesi gereken ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden hükmedilmesi gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326. maddesine göre, Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
Eldeki davada; dava dilekçesindeki talebe göre, kısmen kabul kararı verildiğinden, avukatla temsil edilen Kurum lehine, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekâlet ücretine ve kurum lehine yargılama giderlerine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hükümde yer alan “davanın kabulü ile;” ibaresi silinerek, yerine, “davanın kısmen kabulüne” ibaresinin eklenmesine;
2-Hükmün 1 no’lu bendinin silinerek, yerine, “davacının yurtiçi sigortalılık kaydı bulunmaması nedeniyle ... giriş olan 14.09.1981 tarihinin Türkiye’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere sigorta başlangıç tarihi olarak belirlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” sözlerinin yazılmasına;
3-Hükmün, 3. bendinde yer alan yargılama giderlerinin kısmından sonrası silinerek, yerine, “kabul ve ret oranına göre 18,00-TL si davalı kurumdan tahsili ile geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına” sözlerinin yazılmasına;
4-Beşinci bendinden sonra gelmek üzere, “Davalı kurum kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan ..."ne göre hesaplanan 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınıp davalı Kuruma verilmesine” ibaresinin altıncı bent olarak eklenmesine, kısa kararın da bu şekilde düzeltilmesine ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.