Esas No: 2017/761
Karar No: 2021/87
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/761 Esas 2021/87 Karar Sayılı İlamı
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hükümlü ..."ın, 5237 sayılı TCK"nın 191/1-2, 62 ve 54. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve müsadereye ilişkin Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 08.11.2007 tarihli ve 540-145 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
5560 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile 5237 sayılı TCK"nın 191. maddesinde, 5728 sayılı "Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile de 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde değişiklik yapılması ve hükümlünün 26.05.2008 havale tarihli dilekçesi üzerine, kararın infazı sırasında dosyayı yeniden ele alıp duruşmalı olarak uyarlama yargılaması yapan Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 30.10.2008 tarih ve 540-145 sayı ile hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin kararın infazı sırasında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 21.05.2009 tarihli yazısı hükümlünün söz konusu tedbirin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine, Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 10.11.2009 tarih ve 481-918 sayı ile tedavi ve denetimli serbestlik kararının kaldırılmasına, hükümlünün TCK"nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu kararın da hükümlünün müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.06.2016 tarih ve 12760-6794 sayı ile;
"TCK"nın 191/1, 62 ve 191/2. maddeleri gereğince 08.11.2007 tarihinde verilen ve kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı aşamasında; tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmaması nedeniyle verilen 10.11.2009 tarihli karar, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olup; bu kararlara karşı aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurulmasının olanaklı olması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 267 ve devamı maddeleri uyarınca hükümlü müdafisinin isteğinin itiraz merciince incelenmek üzere dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına Tevdiine..." karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.04.2017 tarih ve 15770 sayı ile;
"Sanığın, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünün yaptığı çağrıya uymaması üzerine, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılarak, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymama nedenleri sorulup 10.11.2009 tarih ve 481-918 sayı ile sanığın, 5237 sayılı TCK"nın 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Verilen bu karar, sanığın infaz aşamasındaki hukuki durumunu inceleyen bir karar olmayıp denetimli serbestlik tedbirine uymaması nedeniyle verilen ve 5271 sayılı Kanun"un 223. maddesinde düzenlenen bir hükümdür. Bu nitelikteki kararlar itirazı kabil olmayıp temyizi kabil bir kararlardır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Dairesince 27.04.2017 tarih ve 1113-1072 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, hükümlü hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinde değişiklik yapan 5560 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılaması sonucunda hükmedilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmünün “itiraz” yasa yoluna mı yoksa “temyiz” yasa yoluna mı tabi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
02.04.2007 tarihli olay tutanağına göre; Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerince, 02.04.2007 tarihinde saat 22.00 sıralarında Güneşli Mahallesi, Okul Sokakta gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, "Başak Otopark" adlı iş yerinin önünde park hâlinde duran 34 CEG 90 plakalı aracın içindeki hükümlü ... ile inceleme dışı sanık ...’in durumundan şüphelenildiği, bunun üzerine araçta ve adı geçenlerin üzerinde yapılan aramada; el freninin konsolunda beyaz kâğıda sarılı hâlde daralı ağırlığı 19,9 gram olan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 04.04.2007 tarihli raporu göre; ele geçirilen net 20 gram ağırlığındaki yeşil renkli bitki parçalarının, THC etken maddesi içeren ve esrar elde edilmesinde kullanılan hint keneviri bitkisi parçaları olduğu, söz konusu maddeden net 8 gram esrar elde edilebileceği,
Hükümlü hakkında Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığının 22.06.2007 tarihli ve 4045-778 sayılı iddianamesiyle TCK"nın 191 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 08.11.2007 tarih ve 540-145 sayı ile, sanık hakkında TCK"nın 191/1-2, 62 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve müsadereye karar verildiği, söz konusu bu kararın temyiz edilmeksizin 18.12.2007 tarihinde kesinleştiği,
5560 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile 5237 sayılı TCK"nın 191. maddesinde, 5728 sayılı "Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile de 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde değişiklik yapılması ve hükümlünün 26.05.2008 havale tarihli dilekçesi üzerine, hükmün infazı sırasında dosyayı yeniden ele alıp duruşmalı olarak uyarlama yargılaması yapan Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 30.10.2008 tarih ve 540-145 sayı ile hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nın 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik 191. maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, söz konusu bu kararın da itiraz edilmeksizin 01.12.2008 tarihinde kesinleştiği,
Kesinleşen bu kararın infaz edilmesi amacıyla dosyanın, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğüne gönderildiği, söz konusu kurum tarafından 2009/168 sırasına kaydı yapılan dosyada, sanığın adresine, 10 gün içerisinde şube müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiği, gelmemesi durumunda kaydın kapatılarak dosyanın mahkemesine iade edileceği ve hakkındaki kamu davasına devam olunarak ceza verileceği ihtaratını içeren çağrı yazısının tebliğ edildiği,
Hükümlünün, çağrı yazısının tebliğine rağmen 10 günlük yasal süre içerisinde başvuruda bulunmaması üzerine Bakırköy Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri Şube Müdürlüğünce, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu"nun 5. maddesinin ikinci fıkrası ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği"nin 83. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kaydının kapatılmasına karar verildiği, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 21.05.2009 tarihli yazısı ile de tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara uymadığı anlaşılan sanık hakkında gereğinin yapılması amacıyla dosyanın Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesine gönderildiği,
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin kararın infazı sırasında, hükümlünün söz konusu tedbirin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesince 10.11.2009 tarih ve 481-918 sayı ile sanığın TCK"nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 250-13, 24.01.2006 tarihli ve 136-3 ile 27.12.2005 tarihli ve 162-173 sayılı kararlarında açıklandığı üzere;
Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Anılan maddelerde iki önemli ilke vurgulanmaktadır. Bunlardan ilkine göre; ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdikleri andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar. “Geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesi denilen ikinci prensibe göre, failin lehine olan yasa geçmişe etkilidir. Dolayısıyla, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine olan yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır. Bazen, sonradan yürürlüğe giren yasanın kendisi sonucu belirler ki, bu durumda yeni bir yargılama faaliyetine ihtiyaç bulunmaz. Kimi zaman da sonradan yürürlüğe giren yasanın suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili halleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi nedenlerle, önceki suç bakımından doğurduğu sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir. Bu durumda “mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “uyarlama yargılaması” denilebilecek bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır. Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir. Daha önce bu tür bir yargılamayı münhasıran düzenleyen yasa normu mevcut olmadığından yerleşmiş yargısal uygulamalar doğrultusunda bu yargılama, 1412 sayılı CMUK’nın mahkûmiyet hükmünün yorumunda doğan tereddüdün giderilmesi bakımından hâkimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen 402. maddesine göre gerçekleştirilmekteydi.
Ancak, her ikisi de 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 vd. maddelerinde uyarlama yargılamasını düzenleyen hükümler getirilmiştir.
Bunlardan 5275 sayılı Kanun"un 98. maddesinde; “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir” denilmiş, birden fazla hükümdeki cezaların toplanması için mahkemeden karar istenmesi 99. maddesinde düzenlenmiş, 101. maddesinde de bu kararların duruşma yapılmaksızın verileceği belirtilerek yetkili mahkemeler ve yasa yolu gösterilmiştir. Görüldüğü gibi, 5275 sayılı Kanun"un 98 ilâ 101. maddeleri herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi hâlinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içermektedir.
5252 sayılı Kanun"un 9. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise; “(1) 01 Haziran 2005 tarihin¬den önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü, 01 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler hakkında da uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
5252 sayılı Kanun"un amacı 1. maddesinde, kapsamı ise 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre söz konusu Kanun"un amacı: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek; kapsamı ise, diğer yasalarda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’na yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümler ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması için diğer kanunlarda yapılan değişiklikler, bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne surette hüküm kurulacağı ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümlerdir. Bu üç hüküm birlikte değerlendirildiğinde, 5252 sayılı Kanun’un “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası;
a) Sadece 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinde ve
b) Münhasıran, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümde bir değişiklik yargılaması yapılması gerektiğinde uygulanabilecektir. Başka bir ifadeyle bu düzenleme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışında başka herhangi bir yasanın yürürlüğe girmesi ve lehe hüküm içermesi hâlinde yapılacak incelemeyi kapsamamaktadır.
Sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılamasını düzenleyen bu iki farklı kanundan biri genel nitelikte, diğeri ise sınırlı uygulama alanına sahip özel nitelikte bir düzenlemeyi içermektedir. Her iki kanunun kabulünden sonra, 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesinde ve 5349 sayılı Kanun ile kısmi bir değişiklik yapılmakla birlikte, maddedeki hüküm korunmuştur. Bu durum yasa koyucunun uyarlama yargılaması konusunda iki farklı kanunda iki ayrı düzenleme öngörmesinin bilinçli bir tercihe dayandığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren kanunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu olması ve mahkûmiyet hükmünün de 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olması hâlinde, uyarlama yargılaması özel düzenlemeyi içeren 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen usule göre gerçekleştirilmeli, bu iki koşulun birden oluşmadığı hâllerde ise, genel düzenleme getiren 5275 sayılı Kanun’un 98. ve devamı maddelerindeki yöntem uygulanmalıdır.
01 Haziran 2005 tarihinden sonra gerçekleştirilen kanun değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasının tabi olacağı ilkeler 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre değil, 5275 sayılı Kanun’un 98 ilâ 101. maddelerine göre belirlenmelidir. Kaldı ki, aynı husus 5728 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. Buna göre; 01.05.2005 tarihinden sonra kesinleşen hükümlerin, gerçekleştirilen yasa değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasına konu edilmeleri durumunda, uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararlara karşı başvurulabilecek yasa yolu 5275 sayılı Kanun’un 101. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itirazdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 1 ve 2. fıkraları uyarınca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 08.11.2007 tarih ve 540-145 sayı ile verilen 10 ay hapis cezası ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanması kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması, söz konusu bu hükmün infazı aşamasında uygulanan ve 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesine ilişkin lehe düzenlemeler getiren 5560 sayılı Kanun’un 01.06.2005 tarihinden sonra 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “(1)Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” şeklindeki 98. maddesinin 1. fıkrası ile aynı Kanun’un, “(1) Cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100 üncü maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir. ... (3) Bu madde uyarınca verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.” şeklindeki 101. maddesinin 1 ve 3. fıkralarının, herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi hâlinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel düzenlemeler içermesi, uyarlama yargılamasına ilişkin düzenlemeler içeren söz konusu bu maddelerden, "İnfaz sırasında verilecek kararların mercii ve usulü" başlıklı 101. maddenin 3. fıkrasında, uyarlama yargılaması neticesinde verilecek kararlara karşı başvurulacak yasa yolunun itiraz kanun yolu olduğunun açıkça belirtilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.11.2007 tarihli ve 540-145 sayılı 10 ay hapis cezası ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin mahkûmiyet kararının ve aynı Mahkemenin 30.10.2008 tarihli ve 540-145 sayılı tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin uyarlama hükmünün kesinleşmesinden sonra, hükümlünün tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymaması nedeniyle Bakırköy (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 10.11.2009 tarihli ve 481-918 sayılı kararın, 5275 sayılı Kanun’un 98. maddesi kapsamında yapılan uyarlama yargılaması sonucu verilen bir karar niteliğinde olduğu ve söz konusu bu karara karşı başvurulacak yasa yolunun da 5275 sayılı Kanun’un 101. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itiraz kanun yolu olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.