3. Hukuk Dairesi 2020/848 E. , 2020/2358 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, tarafına ait 9998985 no’lu tarımsal sulama aboneliği olduğunu,Ovacık köyünde 36 dekar arazisinde pancar yetiştirdiğini, 2014 yılı mayıs ayı döneminde sayaca giren yüksek gerilim sebebiyle sayacının yandığını, yanan sayaca 199.987,00 TL’lik fatura düzenlenerek tarafına bildirildiğini, yapmış olduğu itiraz nedeni ile söz konusu faturanın 6.523,00.TL"ye indirildiğini, borcun esasına da itiraz ettiğini, ancak davalının cevaben geçen yıl aynı dönem kendisine gelen faturanın aynısını tahakkuk ettirdiklerini beyan ettiğini, oysa 2014 yılı aynı dönemde toplamda sadece 16 saatlik elektrik harcaması yaptığını, bunun da yaklaşık 200 TL civarında tuttuğunu, ektiği pancar ürünü mayıs ayında herhangi bir sulamaya ihtiyaç duymadığından elektrik sarfiyatı yapmadığını ileri sürerek, tahakkuk ettirilen borç sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının tarımsal sulama abonesi olduğunu, ilgili faturanın şirket kayıtlarında D/05582455 no’lu 25/07/2014 tarihli fatura olarak görüldüğünü,davacının faturasını ihtirazı kayıt olmaksızın ödediğini, şirketlerinin sayaç değişim tutanakları ve sayaç kontrol tutanaklarının incelenmesinde söz konusu faturanın sayacın doğru tüketim kaydetmediğinin tespiti üzerine düzenlenen kıyas faturası olduğunu, yönetmelik hükümlerine göre tahakkuk yaptıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacıya ait 9998985 no’lu tarımsal sulama abonesine 14.05.2014 ile 01.07.2014 tarihleri arasında davalı Medaş Elektrik tarafından tahakkuk ettirilen borçtan 522,37 TL "lik kısmını aşan miktar yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar Dairemizin 25.06.2018 tarih ve 2016/21096 E. 2018/7029 K. sayılı kararıyla; mahkemece, davacının tarafına tahakkuk ettirilen elektrik tüketim bedelinden sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise ne miktarda sorumlu
olduğunun tespiti amacıyla bilirkişi heyetinden alınan raporun davaya konu edilen fatura tarihi olan 25.07.2014 tarihinde yürürlükte olan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 14. maddesindeki hesaplama yöntemine uygun olmadığı, bu sebeple söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı, hal böyle olunca mahkemece; alanında uzman ayrı bir bilirkişi heyetinden davaya konu edilen elektrik tüketim bedelinden davacının sorumlu olup olmadığı,sorumlu ise ne miktarda sorumlu olacağının belirlenmesi noktasında fatura tarihi olan 25.07.2014 tarihi itibariyle yürürlükte olan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 14. maddesine uygun hesaplamaları içerir, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması, alınacak raporda tarafların aşamalarda ileri sürdükleri itirazların da değerlendirilmesi suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde, bozma sonrası alınan elektrikçi ve ziraatçi bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile, davacıya ait 9998985 nolu tarımsal sulama abonesine 14.05.2014 ile 01.07.2014 tarihleri arasında davalı tarafından tahakkuk ettirilen borçtan 5.475,59 TL "lik kısmı yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, elektrik tüketim bedelinden kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece dosyanın önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdii ile, davalı kurumun, davacı taraftan isteyebileceği bedelin duraksamasız belirlenmesi noktasında, Dairemizin 25.06.2018 tarihli ve 2016/2016/21096 E. 2018/7029 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, fatura tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 14. maddesinde belirtilen yönteme uygun hesaplamayı içerir rapor alınmak suretiyle hüküm tesisi gerekirken, bozma ilamında belirtilen söz konusu hususları içermeyen, eksik, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporu ve ek raporu doğrultusunda karar verilmiş olup, bu hali ile mahkemece bozmaya uyulmuş ise de, bozma gereği yerine getirilmemiştir.
O halde mahkemece, dosyanın konusunda uzman 3 kişilik yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ile davalı kurumun, davacı taraftan isteyebileceği bedelin duraksamasız belirlenmesi noktasında fatura tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 14. maddesinde belirtilen yönteme uygun hesaplamaları içerir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.