Hukuk Genel Kurulu 2015/1313 E. , 2017/1257 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.09.2012 gün ve 2010/678 E., 2012/584 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 08.11.2013 gün ve 2012/27670 E., 2013/23819 K. sayılı kararı ile;
(…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının kendi işçisi olmadığını, taşeron şirket işçisi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, İş sözleşmesinin haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 II- ( g) bendinde, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu kurala bağlanmıştır.
Somut olayda Adana Marsa Meydan Doğum Evi ve Çocuk Sağlığı merkezinde alt işverenler nezdinde bilgi işlem elemanı olarak çalışan davacı gerekçe gösterilmeden iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürmüştür. Davalı ise davacının 04.12.2009 ve 07.12.2009 tarihleri arasında devamsızlık yaptığını, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. Davalı tarafından tutulan 04.12.2009 tarihli tutanakta davacının gece 23.00-07.00 vardiyasında 00.30 saatinde işi bıraktığı, görev yerinden ayrılıp hastaneyi terk ettiği yazılıdır. Tutanak tanığı duruşmada dinlenmiş "davacının eşinin gelip davacıyı aldığını duyduğunu belirterek tutanak içeriğini doğrulamıştır. Davacı tanığı feshe ilişkin beyanda bulunmamıştır. Davacı vekili davacının rahatsızlığı sebebi ile amirinden izin istediğini, vermemesi üzerine eşi tarafından hastaneden alınarak eve götürüldüğünü belirtmiştir. Davacının 04.12.2009 tarihinde işi bırakarak gittiği ve devamsızlık yaptığı tutulan tutanaklar, tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabittir. Davacının iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilmiştir. Kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın öncelikle (taraf sıfatı) yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, işe gelmeyen davacının iş sözleşmesininin haklı nedenle feshedildiğini, alacağının bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının 04.12.2009 tarihinde rahatsızlanması sebebiyle eşinin kendisini hastaneye götürdüğü, ertesi gün işe geldiğinde iş sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiği, daha sonra devamsızlık yaptığına dair usulsüz olarak tutanak tutularak hastane çalışanlarına sonradan imzalatıldığı, feshin haksız olduğu, davacının bir kısım kanuni haklarının ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece daha önce ameliyat olan davacının 04.12.2009 tarihinde gece mesaisinde rahatsızlandığı, hastane yetkililerinin izin vermemesi nedeniyle eşinin gelerek kendisini eve götürdüğü, ertesi gün işyerini arayan davacıya iş sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiği, daha sonra devamsızlık tutanakları tutularak yeniden fesih işlemi yapıldığı, ilk fesihten sonra yapılan ikinci feshin hükümsüz olduğu, davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının iş sözleşmesinin devamsızlığa dayalı olarak haklı nedenle feshedilip feshedilmediği ve burada varılacak sonuca göre kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemece bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada davacı asil ile davacı tanığı ...’ın (yeniden) beyanlarının alındığı, bu beyanlar ile davacı vekili tarafından dosyaya sunulan hasta epikriz raporu da değerlendirilmek suretiyle kurulan hükmün gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, şu halde temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak görüşülmüştür.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda mahkemece bozma kararı öncesi yargılamada davacı tanığı ...’ın feshe ilişkin olarak beyanının alınmadığı, bu hususun bozma kararında da belirtildiği, bozma sonrası yapılan yargılamada ise davacı tanığının feshe dair beyanı alındığı gibi davacı asilin de feshin ne şekilde gerçekleştiğine dair ayrıntılı beyanına başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan bozma kararı sonrası yapılan yargılamada davacı vekili tarafından dosyaya sunulan ve davacının olay tarihinden bir süre önce ameliyat olduğuna dair epikriz raporu ile ilgili olarak direnme gerekçesinde davacının “daha önce ameliyat olduğu” belirtilerek yer verildiği ve böylece raporun mahkemece değerlendirildiği de görülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemece bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin verilen karar, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında, ön sorunda belirtilen hususların direnme gerekçesinde değerlendirilmediği, bozma kararı öncesi gerekçeden farklı bir gerekçe oluşturulmadığı, dolayısıyla yeni hüküm bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 01.11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.