8. Hukuk Dairesi 2010/4650 E. , 2011/1731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.04.2010 gün ve 528/340 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını açıkladığı 60 dönümlük taşlık yerin vekil edeni tarafından imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirildiğini, 25-30 yıl önce imar ve ihyanın yapıldığını açıklayarak dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, büyük bir yer olup köy halkı tarafından işgal edildiğini, kazanma koşullarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davaya katılması sağlanan dahili davalı ... Kişiliğine katılma dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişiler ... ve .. tarafından düzenlenen 28.06.2005 tarihli raporuna ekli krokide 104 ve 105 numarayla gösterilen 23429,27 m2 ve 37625,23 m2"lik yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece, Dairenin 09.04.2007 tarih 2007/1971 Esas ve 2007/2159 Karar sayılı bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraf yararına (davalı taraf yararına) usulü kazanılmış hak doğar. Bu nedenle bozma ilamı çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz olarak yapılması zorunludur. TMK.nun 713/1.fıkrasına dayalı olarak açılan zilyetlik, imar ve ihyaya dayalı tescil davaları kamu düzeni ağırlıklı davalar olup, kamu yararına ilişkin araştırma ve incelemenin mahkemece re’sen yapılması gerekmektedir.
Bu nedenle bozma ilamına uyulmakla bu tür davalar bakımından bozmanın niteliği ve kapsamı gözetildiğinde davacı yararına usulü kazanılmış hak doğurmaz. Öyle ise, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya koşullarıyla süresinin oluşup oluşmadığı ya da yerine gelip gelmediği hususları mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Daire 09.04.2007 tarih 2007/1971 Esas ve 2007/2159 Karar sayılı bozma ilamında; “…Taşınmazın Tatlıca Köyü’nde mi yoksa Arıklı Köyü hudutları dahilinde mi kaldığı konusunda duraksama bulunduğuna, Tatlıca Köyü’nün Arıklı Köyü’nden bağımsız bir köy olup olmadığına, taşınmazın niteliği bakımından yapılan araştırmanın yetersiz olduğuna, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu uyarınca Toprak Tevzi Komisyonlarınca çalışma yapıldığı gözetilerek 1954 yılında yapılan çalışmalar sonucu taşınmazın çevresinde yer alan 615 sayılı parsele ait belgelerin getirtilmesine, hava fotoğraflarıyla topoğrafik haritaların keşifte uygulanmasına ve TMK.nun 713/son fıkrası uyarınca ölçekli krokinin yöntemine uygun bir biçimde düzenlenmesi gerektiğine…” işaret edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi getirtilen 1984 yılına ait hava fotoğrafları ise dosya uzman bilirkişilere tevdi edilerek evrak üzerinde rapor alınması yoluna gidilmiştir. Uyuşmazlık taşınmaza ilişkin ise mutlaka dava konusu yerin başında keşif yapılması, hava fotoğrafları ve topoğrafik harita ile tüm belgelerin keşifte yerel bilirkişi, tanıklar ve uzman bilirkişiler aracılığıyla uygulanması zorunludur. Bu nedenle yapılan inceleme yöntemi usul ve kanuna aykırıdır. Bundan ayrı, imar ve ihyanın ne şekilde yapıldığı ve sürdürüldüğü, hangi tarihte imar ve ihyaya başlandığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı konularında da herhangi bir araştırma ve incelemenin yapılmadığı görülmüştür.
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu yerin vekil edeni tarafından imar ve ihya edildiğini açıklamış, keşifte dinlenen bir yerel bilirkişi ve bir tanık ise davacının ailesiyle birlikte imar ve ihya ettiklerinden söz etmişlerdir. Her iki kişinin beyanları da sonuca ulaşmak bakımından son derece yetersiz bulunmaktadır.
Zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Sadece bir yerel bilirkişi ve tanığın beyanıyla yaklaşık 60 dönüm yerin tescili doğru değildir. Bundan başka davacı vekili 28.04.2004 tarihli delilleri içeren dilekçesiyle 4 tanık ismini bildirmiş, bunlardan ... yerel bilirkişi olarak dinlenmiş, Ramazan Karak ise tanık olarak dinlenmiştir. Diğer iki tanığın dinlenmesinden vazgeçme olmadığı halde bu tanıkların dinlenmemesi de usule aykırıdır.
Şu halde mahkemece yapılacak iş; davanın açıldığı 16.02.2004 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine (1975-1984 ve ayrıca 1984-1990 arası ) ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları bulunduğu yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, bozma ilamında da değinildiği gibi 1954 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümleri uyarınca Toprak Tevzi Komisyonlarınca düzenlenen ve dava konusu yere komşu 615 sayılı kadastro parselinin dayanağı belirtmelik parseline ait tutanak ve ekler ile bu taşınmaza ilişkin tablendikatif tutanağı, Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen pafta ve dağıtım cetvelleri ile mera norm kararı ve haritasının İl Özel İdare Müdürlüğünden getirtilerek dosyaya eklenmesi, dava konusu yeri bilen yaşlı bilirkişilerin listesinin Kaymakamlıktan istenmesi, yeniden yapılacak keşifte az önce açıklanan harita ve belgelerin tümünün uzman bilirkişiler ve mahalli bilirkişiler ile tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının üç uzman bilirkişiden oluşacak harita mühendisleri tarafından stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya ne nitelikte bulunduğu Toprak Tevzi Komisyonunun harita ve belgelerine göre niteliğinin ne olduğu konularında tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, Ziraat Fakültelerinin herhangi birinden toprak konusunda uzman üç bilirkişi seçtirilmek suretiyle keşifte dinlenmeleri, taşınmaz ve çevresi bir bütün olarak düşünülmek suretiyle toprak yapısı da incelenerek taşınmazın tarıma elverişli yerlerden olup olmadığı, hangi tarihten itibaren kültür arazisi olarak kullanıldığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı konularında az önce açıklandığı biçimde kendilerinden rapor istenmesi, davacının imar ve ihyaya hangi tarihte başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü, hangi biçimde emek ve para sarfıyla imar ve ihyanın yapıldığı ve hangi tarihte imar-ihyanın tamamlandığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesi uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi gereğince keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, davetiyeyle gelmedikleri takdirde HUMK.nun 253.maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Öte yandan; Tapu Sicil Müdürlüğü, Arıklı köyünde davacı adına senetsizden 190.750 m2 iktisap olduğunu bildirmiştir.3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi uyarınca; bir kişi aynı kadastro çalışma alanı içerisinde en fazla kuru toprakta 100, sulu toprakta ise 40 dönüm alabilir. Bu nedenle davacının belgesizden edindiği taşınmazların saptanabilmesi için Tapu Sicil Müdürlüğünce gönderilen tapu kayıtlarında yer alan ada ve parsellere ilişkin kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı açılmış başka tescil dosyaları var ise bunların da bulundukları mahkemelerden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde öngörülen sınırlamalar yönünden göz önünde bulundurulması zorunludur.
Bundan ayrı, dava konusu taşınmazın Tatlıca Köyü kadastro çalışmaları sınırları içinde mi yoksa bu köyden 1998 yılında ayrılarak bağımsız bir köy tüzel kişiliği haline gelen Arıklı Köyü kadastro çalışma alanı içerisinde mi kaldığı hususlarının yapılacak keşif ile ve teknik bilirkişilerce haritalar uygulanmak üzere saptanması, dava konusu yerin davacının babasından kendisine intikal edip etmediği, intikal etmiş ise hangi tarihte ve hangi biçimde intikal ettiği hususları üzerinde durulması, taşınmaz, Arıklı Köyü kadastro çalışma alanı içerisinde kalmakta ise TMK.nun 713/3. fıkrası uyarınca davanın bu köye yöneltilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de; tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin davalarda Hazinenin ve ilgili kamu tüzelkişiliğinin davada yer alması yasal hasım olmasından ileri gelmektedir. Bu tür davalarda davanın olumlu veya olumsuz sonuçlanması sonuca etkili olmayıp, tüm harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, eksik harcın davacıdan alınmasına ve davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, 1000,00 TL vekalet ücretinin Hazine ve davalı köye yükletilmesine karar verilmesi doğru değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.