
Esas No: 2013/25996
Karar No: 2015/640
Karar Tarihi: 21.01.2015
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2013/25996 Esas 2015/640 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, davalıya ait işyerinde 30.10.2003-30.01.2009 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, husumet itirazında bulunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, kanuni süresi içinde, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı ve davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Hüküm altına alınan kıdem ve ihbar tazminatların, ıslah dilekçesi ile artırılan kısımlarına uygulanması gereken faiz ve ihbar tazminatına uygulanması gereken faiz türü konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Kısmi ıslahta dava dilekçesinin sadece miktar yönü düzeltilmiş olup, dava dilekçesinin diğer kısımlarının geçerli olduğunun kabulü gerekir. Başka bir anlatımla, dava dilekçesinin faiz ile ilgili kısmı ıslahla artırılan miktar için de geçerlidir. Davacının faiz talebini ıslah dilekçesinde tekrar etmesinin anlamı yoktur. Aksi halde dava dilekçesinin miktar dışındaki tüm unsurlarına ıslah dilekçesinde de yer verilmesi gerekir ki, kısmi ıslahta bunun gereksizliği ortadadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14. maddesinin onbirinci fıkrası hükmüne göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. İş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu ve yaşlılık aylığı bağlandığını belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarihtir.
İhbar tazminatı bakımından uygulanması gereken faiz oranı değişen oranlara göre kanuni faiz olmalıdır. Bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde faklı bir faiz türü öngörülmüşse, kanuni faizin altında olmamak kaydıyla kararlaştırılan faiz uygulanır.
Somut olayda, davacı 26.02.2013 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek talep miktarını bilirkişi raporuna göre artırmış fakat ıslah edilen kısımlara ilişkin olarak faiz talebinde bulunmamıştır. Islaha konu usul işlemi dava dilekçesi olup, davacının dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde iradesinin mevcut olduğu, bunun ayrıca ve özel olarak belirtilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir. Dava konusu miktarın artırılması suretiyle davanın kısmen ıslahı ile ek dava bazı yönlerden benzerlik gösterse de, esas itibariyle farklı müesseseler olduklarından ıslahla ilgili sorunların yine ıslah müessesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla kısmi ıslahla ortaya çıkan hukuki sorunların ek dava müessesi ile çözümlenmesi her zaman doğru olmaz. Bu bağlamda temerrüt dolayısıyla faizin başlangıcı ve zamanaşımına ilişkin sorunların çözümü yönünden kısmi ıslah ile ek dava paralellik göstermekte ise de, ek davada faize karar vermek için gereken talep şartı kısmi ıslahta aranmamalıdır. Başka bir anlatımla, dava dilekçesinde faiz istenmiş olması kaydıyla, miktar artırmak suretiyle yapılan kısmi ıslahta ayrıca faiz istenmesi gerekmez. Hal böyle olunca, ıslah edilen kıdem ve ihbar tazminatı miktarları yönünden de faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi yanlış olmuştur.
Ayrıca, kıdem tazminatına uygulanacak faizin başlangıç tarihinin fesih tarihi olduğu, ıslah ile artırılan kısım içinde fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Öte yandan, ihbar tazminatına uygulanması gereken faiz oranı değişen oranlara göre kanuni faiz olmalıdır. Mahkemece, kanuni faiz yerine en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının birinci ve ikinci bendlerinin silinerek yerlerine; “1-Kıdem tazminatı talebinin KABULÜ ile net 11.794,07TL"nin iş sözleşmesinin fesih tarihi olan 30.01.2009 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-İhbar tazminatı talebinin KABULÜ ile net 15.331,74 TL"den, 100,00 TL"sine dava tarihinden itibaren, bakiye miktara ise 26.02.2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin 3,40 TL"nin davacıya arta kalanın davalıya yükletilmesine, 21.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.