21. Hukuk Dairesi 2019/5444 E. , 2020/2375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A) Davacı İstemi;
Davacı dava dilekçesi ve ıslahla 49.417,18 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı;
Davalı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
İlk derece mahkemesince davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 18/04/2019 tarih ve 2018/2172 Esas, 2019/793 Karar sayılı kararı ile başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz Nedenleri:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, manevi tazminatın az olduğunu, davacının ücretinin hatalı tespit edildiğini, ücretin yaklaşık 2.400,00 TL civarında olmasına rağmen maddi tazminatın daha düşük ücret üzerinden ve sadece sezonda çalışabileceği dikkate alınarak belirlendiğini ileri sürmüştür.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Dosya kapsamından davacının iş kazası sonucu %34,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, iş kazasının meydana gelişinde davacı sigortalının %50, davalının %50 oranında kusurlu oldukları, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda günlük brüt 50,85 TL ücret üzerinden hesaplama yapıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, göremezlik ve müterafik kusur oranları, Kurum tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Dairemizin ve Yargıtay"ın oturmuş, yerleşmiş görüşlerindendir.Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi hesap raporu tablo ve ayrıntılı açıklama içermediğinden hesaplama dönemlerinin hangi tarihlerde başlayıp hangi tarihlerde bittiği, hesaplamada dikkate alındığı belirtilen ücretin dönem hesaplamalarında ne şekilde uygulandığı anlaşılamamaktadır. Buna göre raporun denetime elverişli bir rapor olduğundan bahsetmek mümkün olmadığından bu rapor doğrultusunda sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.Yapılacak iş, hükme esas bilirkişi hesap raporunda hesaplamada dikkate alındığından bahsedilen günlük brüt 50,85 TL ücretin davacının yaptığı işle uyumlu olduğunu gözetmek, bilinen dönemi anılan hesap raporunun düzenlendiği tarihe göre belirleyip ileri bir tarihe götürmeyen, denetime elverişli bilirkişi hesap raporu almak ve usuli kazanılmış hakları gözeterek oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
3- HMK 26. (HUMK. nun 74) maddesi gereğince hakim, kural olarak iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına hüküm veremez.Somut olayda, davacı tarafın dava ve ıslah dilekçelerinde kaza tarihini sehven 19/11/2012 tarihi olarak belirtip kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasını talep ettikleri, oysa dosya kapsamına göre kaza tarihinin 19/01/2013 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece faiz başlangıç tarihi olarak 19/01/2013 tarihinin belirlenmesi gerektiği halde talebi aşacak nitelikte 19/11/2012 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi hatalıdır.
4-Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminat azdır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılmalı, ilk derece Mahkemesi kararı bozulmalıdır. G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16/06/2020 gününde oybirliği ile karar verildi.