Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar dahili davalı İ. G. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin verilen karar temyiz üzerine Dairece bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 13.06.2012 gün 2012/4290E-2012/7248K sayılı bozma ilamında özetle “Davacının; miras bırakan annesi Sadriye"nin, oğlu Yıldıray"ın sosyal güvencesinden faydalanabilmek ve bu yüzden üzerinde kayıtlı taşınmaz bırakmamak için 855 sayılı parseldeki yarı payını ve 743 sayılı parselinin tamamını davalı Ertuğrul"a devrettiğini, aynı zamanda muris ile birlikte kendisinin ve kardeşlerinin katıldığı bir protokol düzenlediklerini, buna göre herkese daha sonra payının verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak payının verilmediğini, işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, yargılama sırasında vefatı üzerine, mirasçılarının davayı sürdürdükleri, mahkemece, davanın muris muvazaası hukuksal nedeninden kaynaklandığı ve miras bırakanın mal kaçırma iradesiyle hareket ettiği iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ancak dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacının, miras bırakanın halefi sıfatıyla eldeki davayı açtığı ve miras bırakanının muvazaasına (taraf muvazaası) dayandığı 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceğinin kabul edildiği, dosyaya ibraz edilen ve taraflarca da benimsenen "Sözleşme-Kontrat-Satış-Akti Taahhütname" başlıklı 16.04.1997 tarihli belgenin 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İBK. çerçevesinde yazılı delil niteliği taşıdığı, diğer taraftan, çekişmeli taşınmazlardan 743 sayılı parseli davalı E."dan satış yoluyla edinen dahili davalı İ."ın, E.ile akrabalık ilişkisinden dolayı muvazaayı bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu da belirlendiğinden davanın kabulüne karar verilmesi “ gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararı uyarınca işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında , gösterildiği şekilde işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiş olması keşifte belirlenen değer üzerinden eksik harç tamamlanmadığından dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacılar yararına vekalet ücreti takdir edilmesi kural olarak doğrudur. Dahili Davalı İ."ın bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
Diğer temyiz itirazlarına gelince, bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece anılan hüküm gözardı edilerek, davacı A.A.yargılama sırasında 18.07.2007 tarihinde öldüğü ve mirasçıları davayı takip ettikleri halde kök miras bırakan S. A."ya ait Akhisar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1480E-2005/1434K sayılı mirasçılık belgesine atıf yapılarak pay belirtilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak şekilde davacılar adlarına tescil yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Dahili davalı İ.G."nin temyiz itirazının açıklanan nedenden ötürü kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.