8. Hukuk Dairesi 2011/181 E. , 2011/1618 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali,Tescil ve Tazminat
..., birleşen dosyanın davacısı ... ile ... aralarındaki tapu iptali, tescil ve tazminat davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ümraniye 3.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.06.2010 gün ve 148/226 sayılı hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.03.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde; 27 parselin davalı tarafından yapılan parselasyonda 22 numaralı 250 m2 bölümünün vekil edeni ... tarafından 1997 yılında 50.000 marka satın alındığını, bedelin ödendiğini, satın alındığı tarihten itibaren taşınmazın vekil edeni tarafından tasarruf edildiğini açıklayarak 27 parselin satın alınan bölümüne ait tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde ödenen bedel yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 10.000 TL.nin işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Birleştirilen ve ....Asliye Hukuk Mahkemesine açılan 2008/151 Esas sayılı dosya ile de aynı açıklamalarla vekil edeni ... tarafından satın alma sebebiyle aynı parselin 23 numaralı 250 m2 bölümü bakımından tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL.nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davacılar vekili her iki dava bakımından 24.5.2010 tarihinde harcını yatırarak talebini davacı ... bakımından 88.788,18 TL.ye, birleşen dosyada davacı ... bakımından 83.725,02 TL.ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, her iki dava bakımından zilyetliğindeki yerden vekil edeninin 250’şer m2 yeri İbrahim’e 300 milyona, ...’e ise 270 milyona sattığını ancak satılan yerlerin tapusuz olduğunu, bu sebeple tapusunun verilemediğini, istenen bedelin fahiş olduğunu, 50.000 marka daha büyük yer alınabileceğini, ıslah edilen miktarların da zamanaşımına uğradığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, tapulu taşınmazların harici satış senediyle satılmasının mümkün olmadığı, işlemin resmi şekilde yapılması gerektiği açıklanarak asıl ve birleşen dosyada tapu iptali ve tescil taleplerinin reddine, imkansız hale gelen sözleşme nedeni ile alıcının ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet gereği ulaştığı miktarı belirleyen 4.3.2010 tarihli rapora itibar edilerek asıl dosyada 88.788,18 TL.nin, birleşen davada ise 83.725 TL.nin 25.3.2008 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı ve birleşen davacıya ödenmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava ve birleşen dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve harici satın alma hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil ile olmadığı takdirde alımlar için ödenen bedellerin bilirkişilerce denkleştirici adalet ilkesi gereği güncelleştirilecek miktarlarının tahsili isteğine ilişkindir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, mahkeme gerekçesinde de açıklandığı gibi her iki dosyada da davalının doğruladığı satışa ilişkin harici sözleşmelerde tapulu taşınmazlarda söz konusu olan ortaklığın giderilmesi ve şufa davalarının açılmayacağına ilişkin taahhütlere yer verildiğine, ada parsel numaralarında herhangi bir iptal işareti veya izi bulunmadığına göre satışa konu senetlerin davalının intikalen pay sahibi olduğu tapuda kayıtlı 27 parselle ilgili olduğunun kabul edilmesi yerindedir. Dosya arasındaki 27 parsele ait tapu kaydı karşısında harici satın alma tarihi 1997 yılı itibarıyla taşınmaz tapuda kayıtlı bulunmaktadır. TMK.nun 706, Borçlar Kanununun 213, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddeleri gereğince satışı resmi şekilde yapılmadığından hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve alıcıya herhangi bir hak bahşetmez. TMK.nun 706/1. fıkrasında açıklanan şekil bir kanıtlanma şekli olmayıp bir geçerlilik koşuludur. Bu bakımdan her iki dava bakımından da mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer yandan davacılar vekili her iki davada da tapu iptali tescil ve denkleştirici adalet ilkesi gereği alacak isteğini terditli olarak ileri sürdüğüne göre mahkemece reddine karar verilen terditli tapu iptali ve tescil davası bakımından davalı lehine ayrı vekalet ücreti takdir edilmemiş olması yerindedir.
Davalı vekilinin alacak isteğine yönelik temyiz itirazlarına gelince; kural olarak geçersiz sözleşmeye dayalı taşınmaz alım satımlarında herkes verdiğini geri alır. 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı buna imkan tanımaktadır. Sözü edilen içtihatı birleştirme kararları uyarınca alıcı ancak, harici satış senedinde yer alan bedelin tahsiline karar verilmesini isteyebilir. Harici satış senedinde yer alan satış bedeli denkleştirici adalet ilkesi gözönünde tutularak satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilmek suretiyle hüküm altına alınması olanaklıdır. Her ne kadar davalı tarafça dosyada birbiri ile çelişkili raporlar bulunduğu ileri sürülmüş ise de, hükme esas alınan raporda da açıklandığı üzere önceki raporların farklı değişkenler ve miktarın dikkate alınması karşısında birbiri ile çelişkili raporlardan sözetme imkanı bulunmamaktadır. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, gerekçeli 4.3.2010 tarihli bilirkişi raporuna değer verilerek, davacı ile birleşen dosyanın davacısı tarafından verildiği dosya kapsamına göre ispatlanan 50.000’er markın ödeme tarihleri itibarıyla geçerli döviz kuruna göre Türk Lirasına çevrildikten sonra farklı değişkenler dikkate alınarak dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince saptanan gerçek bedellerin davalıdan tahsiline karar verildiğine göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bundan ayrı, satış parasının geri verilmesi davasında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının olanak dahilinden çıktığı tarih olup artık ferağ imkanının ortadan kalktığı ve davacıların ferağdan ümitlerinin kesildiği 25.3.2008 tarihinde eldeki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili davalarını kademeli olarak açtıklarına göre Borçlar Kanununun 125. maddesinde açıklanan 10 yıllık zamanaşımının başlangıç tarihinin eldeki dava tarihi olduğunun kabulü gerekir. Gerek dava gerek ıslah tarihleri itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.561,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 7.685,41 TL’nın temyiz eden davalıdan alınmasına 22.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.