Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1906
Karar No: 2020/5240

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/1906 Esas 2020/5240 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2019/1906 E.  ,  2020/5240 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 12.07.2017 tarih ve 2012/166 E. - 2017/561 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 13.02.2019 tarih ve 2018/441 E. - 2019/196 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.11.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, bankanın kusurlu ve ihmalli davranışları nedeniyle müvekkilinin Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm opsiyon işlemleri, 18.10.2010 tarihinden itibaren tüm netleşme opsiyon ödemeleri, 30.03.2010 tarihli 500.000.- TL tutarındaki İstanbull Serbest Fon alış işlemleri ile Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm hisse senedi işlemlerinden 297.330,00 TL zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, banka çalışanlarınca hatalı eksik bilgilendirme ve yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına ilişkin ibraname düzenlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
    İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu ve davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, davacının dava konusu opsiyon işlemleri hakkında aydınlatılmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün ispat edilemediği, davacının, davalı banka ile imzalanan çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyarılarını anlayabilecek kapasitede döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kar ettiği türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri karları tahsil ederek ya da zararı tazmin ederek davalı banka ile aralarındaki sözleşmenin geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, aynı şekilde kurulan ve zarar edilen sözleşmelerin geçersiz olduğununa ilişkin iddianın korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının dava konusu ettiği hisse senedi işlemlerinden 23.883,00 TL kar ettiği, 46.781,44 TL ve 15.193,28 TL zarar ettiği, toplamda zararının 38.091,72 TL olduğu, opsiyon işlemlerinden 12 adet işlemden 630.642,00 TL zarar ettiği, 3 adet işlemden kar ve zarar etmediği, 23 adet işlemden 239.954,00 TL kar ettiği, toplam zararının 390.688,00 TL olduğu, İstanbull Fon işlemlerinden davacının 100.233,55 TL zararı bulunduğu, davacının 25.02.2011 tarihli ibranamesi ile banka nezdinde gerçekleşen her türlü işlemle ilgili olarak bankadan herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını ve bankayı ibra ettiği dikkate alındığında, 25.02.2011 tarihinden sonraki işlemleri nedeniyle davacının yeniden alacak talebinde bulunamayacağı, davacının işlemlere icazet verdiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
    İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kurulan sözleşmelerin her birinde risk bildiriminin ve emirlerin veriliş şekli ile işlemlerin nasıl yapılacağına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, erken sonlandırmanın nasıl ve hangi şartlarda olacağı, temerrüt durumu ve tarafların hakları, işlemden doğan tüm vergilerin müşteriye ait olduğunun sözleşmelerde açıkça yazdığı, Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmesinin de hisse senedi işlemleri hakkında ayrıntılı düzenlemeler içerdiği, sözleşmede risk bildiriminin yer aldığı, İstanbull Fon ve hisse senedi işlemleri yapmadan önce sözleşme ile işlemlerin taşıdığı risklere ilişkin olarak bilgilerin verildiği, İstanbull Fon içtüzüğünün davacıya tebliğ edildiği, hisse senedi işlemlerine ilişkin emirlerin telefonla verildiği, davaya konu işlemlerin piyasa, likidite ve kur riski başta olmak üzere birçok risk barındırdığı, yapılan işlemlerle ilgili olarak davalı bankanın davacıya eksik ve yanlış bilgi vermediği, davacının davalı banka ile başka bankalar nezdinde bulunan hesapları ile yaptığı işlemler ve süresi gözetildiğinde, yaptığı işlemlerin riskleri konusunda yeterince bilgi sahibi olduğu ve tüm risklerin bilincinde olarak dava konusu işlemleri yaptığı, davalının gerek mevzuat gerekse taraflar arasındaki sözleşme ve bankacılık ve yatırım teamülleri kapsamında gerekli tüm bildirimleri yaptığı ve davacıyı olası risklere karşı bilgilendirdiği dolayısıyla bir kusurunun olmadığı, davacının davalı personeli ile yaptığı telefon görüşmelerinde hatalı yönlendirildiği öne sürülmüş ise de, dökümü yapılan telefon görüşmelerinde davalı personelinin davacının iradesini sakatlayacak nitelikte aldatmaya yönelik davranışlarda bulunmadığı gibi eksik ve yanlış bilgiler sunduğu yönünde bir durum ile delilin de bulunmadığı, konuşmalarda daha çok hisse senedi alım ve satım konusunda konuşmalar bulunduğu, banka görevlisinin hisse senedinin borsadaki durumu hakkında davacıya bilgi verdiği ve alış yahut satış yönünde önerilerde bulunduğu davacının da işlem önerilerine genellikle olumlu yanıt verdiği, genel geçer ifadelerle yapılan bildirimlerin yeterli bir bilgilendirme olmadığı ve çoğu sözleşme ve formun boş ve tarihsiz bazı sayfaların imzasız olmasının riskin yeterli bildirilmediği anlamına geldiği öne sürülmüşse de, davacının aynı sözleşme ve risk bildirim formları dahilinde daha önceden de işlemler yaptığı ve bazılarından kar, bazılarından ise zarar ettiği, kar elde ettiği işlemleri kabul ederken zarar ettiği dava konusu işlemlerden dolayı gerekli bildirim ve açıklamaların yapılmadığının öne sürülmesinin TMK" nın 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralına aykırı olup, korunmayacağı, İstanbull Fon yöneticisi aynı zamanda Garanti Portföy Yönetimi Genel Müdür yardımcısı olan şahsa fonun getirisine yönelik açıklamaları nedeniyle Fon ile ilgili Portföy Yöneticiliği Tebliğine aykırılıktan SPK tarafından 30.11.2010 suç tarihi açıklamasıyla 27.04.2012 tarihinde idari para cezası uygulandığı, fakat bu durumun dava konusu İstanbull Fonların davacı tarafından alınmasından sonra gerçekleştiği, yani davacının bu fonu satın almasından fon yöneticisinin fon getirisiyle ilgili açıklamasının etkili olmadığı, ayrıca davalı tarafından fonun durumu gizlenerek davacıya kasıtlı yahut kusurlu olarak fon satışının gerçekleştirilmediği, en azından bu iddianın açık ve kesin bir şekilde ispatlanamadığı, bu itibarla bu konuda da davalı bankaya kusur izafe edilemeyeceği, her ne kadar kar elde edilen işlemlerin zararların kapatılması amacıyla davacının hesabına yatırılan primler olduğu öne sürülmüşse de, 2008 yılından beri yapılan işlemlerde elde edilen karların bu nitelikte olmadığı, esasen vade sonları itibariyle kar ve zarar tespitinin yapıldığı, davacının dava konusu işlemlerden sonra da önceki işlemlere ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan yeni işlemler yaptığı önceki işlemlerin sonucunu görmeden yeni işlem yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, böylelikle önceki işlemlerden haberdar olarak öncekilere icazet verdiği, dekontların topluca imzalatılmasının başlıbaşına işlemin geçerliliğini etkilemediği, davacının fon işlemleri nedeniyle davalı bankayı 25.02.2011 tarihinde ibra ettiği, fonun yüksek risklerini bilmesine rağmen fon ile ilgili işlem yaptığı ve yapmaya devam ettiği, davalının bankacılık ve yatırım teamüllerine aykırı, kasıtlı yahut ihmali ya da dürüstlük kurallarına aykırı, kendi menfaatleri doğrultusundaki hareketleri nedeniyle davacının döviz ve sermaye piyasalarında zarar ettiği iddiasının kanıtlanamadığı, davalı bankanın hatalı uygulamaları ve davacıdan habersiz yaptığı bir değişikliğin olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmelerde kararlaştırılan koşulların davacının yaptığı tüm işlemlerde yeknesak korunduğu, sözleşme kapsamında olan değişikliklerden davacının haberdar edildiği, davacının iddialarının soyut olduğu, davalı bankanın kusurlu davranışları olmadan müşterinin maruz kaldığı zarardan sorumlu tutulamayacağı, dava konusu olayda da davalının kusursuz sorumluluğunu gerektiren bir durum olmadığı, sonuçları davacı üzerinde oluşan ve davalı aracılığıyla gerçekleştirilen işlemlerde davalı bankanın, davacının riski yüksek ürünlere ilişkin yatırım kararı almasına yol açan esaslı bilgileri manipüle ederek davacıya aktardığı iddiasının ispatlanamadığı, davalı banka kurum içi e-posta fotokopilerinin HMK"nın 357/1 maddesi kapsamında kaldığı, başka bir dava dosyasından temin edildiği açıklanan davalı bankanın kurum içi e-posta yazışmalarında davalı çalışanlarının opsiyon piyasalarında hazinenin pozisyon değişimlerine artık izin vermediği, zarar pozisyonlarında değişikliğe gidilemediği ve bazı müşterilerin zarara uğradığı belirtilerek hazine ile görüşülmesinin istenildiği ve oluşan zararları giderme konusunda neler yapılabileceğine ilişkin görüşler serdedildiği, ayrıca yeni sözleşmelerde müşterilerin opsiyon işlem prim farklılığının eski prim oranlarında sözleşme yapılmamasının değerlendirildiği ve daha önce kar elde edilirken oluşan zararların sebebini açıklamaya çalışıldığı, bu yazışmaların davacının somut zararlarıyla doğrudan bir bağlantısının olmadığı gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 34,40 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, 19.11.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi