... vekili avukat ... ile ... Bankası A.Ş. vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... Tüketici Mahkemesinden verilen 22.12.2011 tarih ve 2008/203 2011/956 sayılı hükmün Dairenin 29.11.2012 tarih ve 27057-27480 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.

KARAR

Davacı, dava dışı ...’ın davalı bankadan aldığı kredi sözleşmesine kefil olduğunu, aleyhinde başlatılan takip sonucunda davalı bankaya 22.740-TL ödemek zorunda kaldığını, kredi sözleşmesindeki imzanın...’e ait olmadığının tespit edildiğini, bu nedenle kefalet ilişkisinin de geçersiz olduğunu ve yapılan ödemenin karşılıksız kaldığını ileri sürerek 22.740-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 22.740-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; davalı tarafından temyiz edilen hükmün Dairemizce onanması üzerine, bu kez davalı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu" nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, kararın gerekçe kısmında davanın tarafları yerine başka bir dava dosyasına ait iddia ve savunmaların özetlendiği, çekişmeli vakıalar ve deliller bölümünde açıklanan hususların dava ile ilgisinin olmadığı, davaya dayanak 07.03.2005 tarihli kredi sözleşmesi yerine 21.02.2005 tarihli kredi sözleşmesinin delil olarak değerlendirildiği, gerekçenin bu kredi sözleşmesine dayanılarak oluşturulduğu, böylece yukarıda açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında aykırılık oluşturulduğu anlaşılmakla HMK" nun 297/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulması gerekmiştir.
Ne var ki, mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken zühulen “20.1.2012 tarihli gerekçeli kararın 2.sayfasında yer alan dava dışı ...a ilişkin kısmın hükümden çıkartılmak suretiyle” onandığı yeniden yapılan inceleme sonucunda anlaşıldığından Dairemizin 29.11.2012 gün ve 2012/27057 Esas, 2012/27480 Karar sayılı onama kararı kaldırılmalı, mahkeme kararı bozulmalıdır.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 29.11.2012 gün ve 2012/27057 esas ve 2012/27480 karar sayılı ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 16.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.