13. Hukuk Dairesi 2012/28592 E. , 2013/12803 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, kızları ...’nın arabanın üstünden düştüğünü ve kafasının yaralandığını, davalı hastanede yapılan muayenede kafasına dikiş atıldığını, bunun haricinde önemli bir probleminin bulunmadığı ve herhangi bir seyahat engelinin olmadığı belirtilerek taburcu edildiğini, taburcu işleminden yaklaşık iki saat sonra ...’nın fenalaşarak... Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve beyin kanaması teşhisi ile derhal ameliyata alınarak iki gün yoğun bakımda olmak üzere toplam 10 gün hastanede kaldığını, kızlarını gecikmeksizin davalı hastaneye götürmelerine rağmen davalı hastanenin ve doktorlarının tedbirsiz davrandıklarını, hasta kızlarının kontrol altında tutulması gerekirken taburcu edildiğini ileri sürerek, 20.000.-TL maddi ve 20.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, hastanın nöroloji doktoru tarafından muayene edildiğini, bir süre müşahade altında tutulması gerektiği belirtilmesine rağmen hasta yakınlarının kabul etmediğini, fiyatı yüksek bulduklarını, kendilerine bulantı, kusma vb. şikayetler olursa geri gelmelerinin söylendiğini, kusurun davacılarda olduğunu, gerekli özenin gösterildiğini, bu konuda tutanak düzenlendiğini, ancak hasta yakınlarının imzadan imtina ettiklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane doktorlarının vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır ( B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur ( B.K. 321/1 md ). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir ( Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olayda, davacıların kızları ... ile teşhis ve tedavisini üstlenen doktor arasında vekalet, davalı şirket arasında da ... yardımı yönünden akdi ilişki kurulduğu tartışmasızdır. Mahkemece, Yüksek ... Şurası’nın 05.01.2012 tarihli raporu ve hazırlık soruşturması aşamasında aldırılan 26.03.2010 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporu esas alınarak, yapılan tedavide ve tıbbi işlemlerde bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Her iki raporda da, davacıların kızı ... keskin’in araçtan düşmesi sonucu yaralanması nedeniyle müracaat ettiği davalı Hastanede yapılan tetkik ve muayenesi sonucunda yatırılarak müşahade edilmesi doktorlar tarafından önerildiği halde ailenin hospitalizasyonu kabul etmemesi nedeniyle hastanede yapılan tıbbi işlemlerde kusur ve eksiklik bulunmadığı mütalaa olunmuş, 12.08.2009 tarihli tutanak ve poliklinik defter kaydına dayanılmıştır.
Davacılar, davalı hastane doktorları tarafından yatış önerilmediğini, raporlarda bahsi geçen tutanak ve kayıtlarda imzalarının bulunmadığını, bu belgeleri kabul etmediklerini beyan etmişlerdir. Hasta sahiplerine yatış önerilip de kabul edilmediğine dair tutanak, hasta muayene raporu ve kayıtlarda davacıların imzalarının bulunmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca sonradan her zaman düzenlenmesi mümkün olan bu belgelere itibar edilerek rapor düzenlenemez ve hüküm kurulamaz. O halde Adli Tıp Kurumu ve Yüksek ... Şurası raporları hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek ve gerekirse, davacıların kızları da muayene ettirilerek davalının hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbi gerek ve kurallara göre olayda doktor hatası bulunup bulunmadığı, doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediği, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiği, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğu hususlarını ayrıntılı ve gerekçeli açıklayan, dayanak ve gerekçesi gösterilmek, taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli düşünce içeren bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yönler gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.