10. Hukuk Dairesi 2015/4641 E. , 2015/9900 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, Kurumun yaşlılık aylığının iptaline yönelik işleminin iptali ile ödenmeyen aylıklarının faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Eldeki davada, davacıya 1970-1993 yılları arasında yurt dışında geçen çalışmalarını borçlanması sonucu 01.11.1993 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurumca davacının 01.01.2001 tarihinden itibaren yurt dışında çalıştığı tespit edilerek, 01.01.2001-21.09.2008 tarihleri arasında davacıya ödenen aylıkların borç kaydedildiği, davacının, 01.01.2001-31.05.2007 tarihleri arasında yurtdışında çalışmalarının, muhtaçlık ve hastalık yardımı ödemelerinin bulunduğu, 01.06.2007 tarihinden itibaren yurt dışındaki çalışmaları nedeniyle, yurtdışından malullük aylığı almakta olduğu anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Kanunun “aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihi” başlıklı 6. maddesinde; "A-Bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
a)Yurda kesin dönülmüş olması,
b)Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması;
c)Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması şarttır.
Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır...” şeklindeki düzenleme ile 3201 sayılı Kanunun aylık bağlanması için “kesin dönüş” koşulunu aramakla birlikte bu konuda açıklayıcı bir bilgi de içermemektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 1997/10-588-857, 1998/10-645 1999-237 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, yurda kesin dönüş yapmaktan söz edebilmek için yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının çalışma hayatına yönelik tüm ilişkilerini gerek çalıştığı işyerleri ve gerekse ilgili olduğu tüm sosyal güvenlik kuruluşları yönünden sona erdirerek yerleşmek ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere anavatana dönüş yapmaları gerekir. Başka bir anlatımla, yurt dışındaki işçi sıfatıyla, çalışma hayatıyla ilgili tüm bağlarını ve ilişkilerini bitirmeden (Avusturya) yurtdışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyerek geçici sürelerle yurda giriş yapmak “kesin dönüş” yapıldığı anlamını taşımaz. Keza yurt dışında çalışmamak da her zaman kesin dönüşe delalet olmaz. Giderek kişi çalışmayabilir ama sosyal güvenlik yardımı almak için sosyal güvenlik kuruluşuna prim ödemeyi yeterli görerek yurda kesin dönüş yapmayabilir.
Bu konuda çıkarılan, 06.11.2008 tarih 27046 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde de “kesin dönüş; Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu” ifade edeceği öngörülmüştür. Yurtdışında sosyal sigortadan faydalanmak için prim ödeme, kişinin yurt dışında oturduğuna ve yurda kesin dönüş yapmadığına göstergedir.
Hal böyle olunca, davacının 01.06.2007 tarihinden itibaren yurt dışından malullük aylığı almasının yurda kesin dönüşe engel teşkil edip etmediği, malullük aylığının ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği niteliğinde bulunup bulunmadığı, bir başka ifade ile davacının Avusturya’dan malullük aylığı almasının Avusturya’da ikamet zorunluluğuna tabi olup olmadığının Kurumdan sorularak ve Kurum vasıtası ile araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.