8. Hukuk Dairesi 2010/4125 E. , 2011/1481 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, Büyükdalyan Köyü ve ... Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.03.2010 gün ve 105/41 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Beldesi, Büyükdalyan Köyü’nün sınırları içinde bulunan 306 ve 307 parsel sayılı taşınmazlar arasında kalan 1300 m2 yüzölçümlü taşınmazın üzerinde iki adet bina bulunduğunu, 30 yılı aşkın bir süreden beri aralıksız çekişmesiz malik sıfatıyla vekil edeni tarafından kullanıldığını, üzerindeki binaların vekil edeni ile eşi tarafından yapıldığını belirterek mevkii ve sınırları açıklanan taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 26.05.2008 tarihli cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kadastroda tespit harici bırakılan yer olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında itirazın yapılmadığını, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunu, zilyetlik, imar ve ihya yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Belediye Başkanlığı, 29.04.2008 gün ve 11/262 sayılı yazılarında; dava konusu yerin ... sınırları içinde iken Büyükdalyan Köyü sınırları içine alındığını, bu nedenle dava konusu yerle ilgilerinin bulunmadığını açıklamış ve husumetten davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarı Talat Dalyan 10.06.2009 günlü yargılama oturumunda; dava konusu yerin davacıya ait olduğunu, dedelerinden kalma yer olup, köy ile ilgisinin bulunmadığını ve davaya bir diyeceği de olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, teknik bilirkişi ...ve Ziraat Yüksek Mühendisi...’nin birlikte sundukları 06.02.2009 günlü rapor ve krokilerinde A harfiyle gösterilen toplam 758,86 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan üzerinde Fransızca yazılı olan paftaya göre dava konusu yer yol olarak paftasında gösterilmiştir. Pafta üzerinde Fransızca yazı bulunduğuna göre 1939 yılından önce dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarının yapıldığının ve bu sırada tescili istenen yerin paftasında yol olarak bırakıldığının kabulü gerekir. Orijinal paftayla teknik bilirkişi ...ve arkadaşının sunduğu rapor ekindeki krokiye göre, kabulüne karar verilen ve A harfiyle gösterilen yer, yolun ortasında kalmaktadır. Sözü edilen yol kuzey ve batıda mevcut yollara açılmaktadır. Bu yollar aynı zamanda ulaşımı sağlamaktadır. 1939 yılından önce paftasında yol olarak bırakılan ve halen hiçbir değişikliğe uğramadan yol olarak görülen kısmın tescile karar verilmesi halinde diğer yollarla ve kuzey batıda bulunan kavşaklara ulaşımın sağlanması engellenmiş olacaktır. Böyle bir yolun aktif nitelikte bulunmadığı ve kullanılmayacak yollardan olduğu söylenemez. Bu bakımdan resmi belge niteliğinde bulunan orijinal paftadaki gerçek durum ile teknik bilirkişinin krokisindeki gerçek durum göz ardı edilerek yargılama oturumunda dinlenen tanık beyanlarına üstünlük tanınamaz. Dava konusu yer üzerinde bulunan binaların alınan beyanlara göre 5-6 ay önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Aktif yol niteliğinde bulunan diğer bağlantılı kavşaklara ve yollara ulaşımı sağlanan yolun özel mülkiyete konu yapılması düşünülemez. Yollar paftasında gösterilmekle yetinilir. Herhangi bir sicile kayıtları yapılamaz. TMK.nun 999.maddesi gereğince tapuya kaydedilmesi mümkün olmayan yerlerdendir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Kabul biçimine göre de uyuşmazlık taşınmaza ilişkin olup, HUMK.nun 258.maddesi gereğince tanıkların davetiye ile çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi uyarınca keşif yerinde dinlenmeleri zorunlu bulunduğundan tanıkların yargılama oturumunda dinlenmeleri bu bakımdan usule aykırıdır. Bundan ayrı, orijinal kadastro paftasına göre, taşınmazın ... Belediye sınırları içerisinde kaldığı, ancak idari sınırlar itibariyle sonradan Büyükdalyan Köyü sınırları içine alındığı anlaşılmaktadır. Sonradan yapılan idari değişiklikle dava konusu taşınmazın Büyükdalyan Köyü sınırları içinde bırakıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle Belediyeye karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.03.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Daire çoğunluğunca benimsenen bozma gerekçelerine aynen katılıyorum. Ayrıca davacının dilekçesindeki iddiası tüm dosya kapsamına göre ve özellikle dairenin kararlılık kazanmış uygulamaları dikkate alındığında tespit harici bırakılan yada paftasında yol veya yol boşluğu olarak gösterilen; ancak zamanla ve eylemli olarak yolların kapanması veya ileride imar-ihya ve zilyetlikle kazanılması olanaklı olan yerler üzerine bina yapmak, ahır, garaj vs. gibi yapılar yapmak zilyetlikle kazanmak için yeterli koşul değildir. Bozma gerekçelerine bu durumunda eklenmesi kanaatindeyim. Bundan ayrı davaya dahil edilen köy muhtarının kabul beyanı hukuken geçerli değildir. Köy kanunu gereğince köy derneğinden ve köy ihtiyar heyetinden bu konuda yazılı açık karar ve yetki alınması gerekir. Öte yandan, HUMK.nun 259. maddesi mutlak suretle zorunlu bir madde değildir. Zaten kanunun yazılış biçiminden de “…karar verilebilir…” biçiminde düzenlenmiştir. Ne var ki, uygulamada ihtilafların kısa sürede çözülmesi ve maddi olayın daha net bir biçimde anlaşılabilmesi için gayrimenkul başında tanıkların dinlenmesi doğru olabilir. Fakat mutlak olarak gayrimenkulün başında dinlenmesi gerektiği yönünde emredici bir hukuk kuralı yoktur. Dairenin sayın çoğunluğunun bozma gerekçelerine belirttiğim bozma nedenlerinin de ilave edilmesi gerektiği kanaati ile sonucu itibariyle doğru olan bozma nedenlerine bu sebepler de ilave edilerek katılıyorum. 16.3.2011