8. Hukuk Dairesi 2010/6976 E. , 2011/1436 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
Şaban Karakaya ve müşterekleri ile ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.07.2010 gün ve 527/276 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.03.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, 132 ada 33,109 ada 51, 120 ada 2 ve 4, 121 ada 1 parsellerin 07.01.1997 tarihli miras taksim sözleşmesine dayanarak vekil edenlerine düşen kısımlarına ait tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tescilini istemiştir.
Davalılar ... ve ... davayı kabul ettiklerini açıklamışlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Getirtilen tapu kayıtlarına göre dava konusu taşınmazlardan 109 ada 51, 120 ada 2, 4 ve 121 ada 1 parseller tarafların miras bırakanı Süleyman oğlu Hasan Karakaya, 132 ada 33 parsel ise Hazine adına tarla vasfı ile tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Tarafların miras bırakanı Hasan Karakaya 25.11.1990 tarihinde ölmüş geriye mirasçı olarak davacılar ile davalılar kalmışlardır. Davacılar tarafların tümünün katıldığı Kumluca Noterliğinde düzenlenen 07.01.1997 tarih 138 yevmiye sayılı miras taksim sözleşmesine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Dava konusu 132 ada 33 parsel dava açıldığı tarihte Hazine adına tapuda kayıtlı olup Hazine aleyhine açılmış bir dava bulunmadığına, davalılar tapuda malik olmadıklarına göre davalılar bakımından davanın bu parsel yönünden husumetten reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru değil ise de, hüküm redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru olmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları 132 ada 33 parsel bakımından yerinde bulunmadığından reddi ile usul ve yasaya uygun görülen hükmün bu parselle ilgili olarak ONANMASINA,Diğer taşınmazlarla ilgili temyiz itirazlarına gelince; Burada üzerinde durulması gereken sorun 07.01.1997 tarihinde yapılan miras taksim sözleşmesinin hüküm ve sonuç meydana getirip getirmeyeceğidir. Gerçekten, 19.07.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8.maddesinde bölünemez büyüklük kavramına yer verilmemiş, bu kavram daha sonra anılan yasanın değişiklik yapan 09.02.2007 tarihli 5578 sayılı Yasanın 2.maddesiyle getirilmiştir. Davada dayanılan 07.01.1997 tarihli sözleşme, 5578 sayılı Kanunun yürürlüğünden önceki bir tarihi taşıdığından ve bu tarihte bölünmez büyüklük miktarı yasada öngörülmediğinden, davacı 07.01.1997 günlü sözleşmeye dayanarak tescil isteminde bulunabilir. Zira, 09.03.1988 tarihli ve 1987/2-860 Esas, 1988/232 Karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında vurgulandığı üzere herhangi bir yasa veya düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getirir. Değişik bir anlatımla yürürlüğe giren yasa yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmaz. Genel kural budur. Medeni Hukuk açısından bu duruma yasaların geriye yürümemesi (makabline şamil olmaması) ilkesi denir. Ancak, belirtilmelidir ki, yeni yasa veya düzenleyici kural devam etmekte olan uyuşmazlıklarda tamamlanmamış hukuki durumlara yasanın derhal yürürlüğe girme niteliğinden dolayı uygulanacak ve hukuki sonuçlar doğuracaktır. Kuşkusuz yeni yasada yürürlükle ilgili ayrık ve özel bir hüküm de bulunabilir. Böyle bir durum sözkonusu ise, kanun koyucu iradesini yeni çıkan yasanın geçmişteki olaylara da uygulanması doğrultusunda gösterdiğinden yeni çıkan yasa yürürlüğünden önceki olaylara da uygulanır. Dolayısı ile, eldeki uyuşmazlıkta dayanılan miras taksim sözleşmesinin 07.01.1997 tarihini taşıması nedeniyle 5578 sayılı Yasanın getirdiği bölünülemez miktar uygulaması mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında mahkemenin red gerekçesi yerinde değildir. Mahkemece, ibraz edilen taksim sözleşmesi, davalıların kabulleri ile tarafların zeminde eylemli olarak kullandıkları alanlar dikkate alınarak davacıların kısmen iptal ve tescil talepleri ile ilgili bir hüküm kurulması gerekirken taksim sözleşmesinden sonra yürürlüğe giren kanun hükmüne itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Kabule göre de; davacıların keşifte belirlenen 334.059 TL değere göre 02.07.2010 tarihli makbuzla tamamlanan 4.220 TL harcın davacılara iadesine karar verilmesi gerekirken bu miktarın gözden kaçırılmış olması da doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 15.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.