Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davacının iddiaların sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, yargılama giderleri ise taraflar arasında paylaştırılarak davalı taraf yararına da vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarla vasıflı 637 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazına davalının yapılaşmak ve fidan dikmek suretiyle müdahale ettiğini, parsel üzerinde bulunan evini de yıktığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil ve tazminat istekli eldeki davayı açmış, davalı ise, çekişmeye konu yeri 2007 yılı başlarında davacıdan haricen satın aldığını, 50.000.-TL nakit verip, bakiye 457.000.-TL için ise senet verdiğini, davacının taşınmazı devretmediği gibi, verdiği senedi de İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2007/2491 Esas sayılı dosyasından takibe koyduğunu, iyiniyetli olarak bina yapıp, fidan diktiğini, faydalı masraflar yaptığını, Türk Medeni Kanunu"nun 907. maddesi hükmü gereğince yaptığı masraflar ve ödediği miktar üzerinden hapis hakkı tanınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 706., Borçlar Yasasının 213. maddesi ile (yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yasanın 237. maddesi) Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca tapulu taşınmazların haricen satışı geçersizdir. Bu nedenle, harici satışlara mülkiyetin devri anlamında hukuksal bir değer verilemez. Ancak, 10.7.1940 tarih ve 2/77 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca " ... her iki tarafın verdiğini istirdada hakkı mevcut ve satan aldığı parayı ve müşteri de gayrimenkulü iade vecibeleriyle mükelleftir. Bir taraf, vecibesini ifa etmedikçe diğer tarafı ifayı vecibeye davet edemez. Bu nedenle, para (harici satış bedeli) iade olununcaya kadar gayrimenkulden yararlanma hakkı vardır ". Hemen belirtmek gerekir ki, davalının savunmasının kanıtlanması durumunda harici satış olgusunun kabulü söz konusu olacağından, böylesi bir durumda da davalı yararına harici satış bedelinden kaynaklanan kişisel hakka dayalı hapis hakkı tanınması ve bunun sonucu olarak da iyiniyetli kullanım nedeniyle ecrimisil isteğinin reddedilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince, taraflar arasında her ne kadar harici satış olgusu yönünden yazılı bir sözleşme mevcut değil ise de, davacının İzmir İdare Mahkemesi"nin 2007/2034 Esas, 2008/49 Karar sayılı dosyasına verdiği 27.11.2007 havale tarihli dilekçesi ile; çekişme konusu taşınmazını 2007 yılı başında satışa çıkarttığını ve almak isteyen davalı ile yapılan görüşmeler sonucunda bedel konusunda anlaştıklarını, satış bedelini Mayıs ayında ödeyeceğini söyleyerek tarafına 31.05.2007 vade tarihli senet verildiğini açıkça beyan etmiş olması karşısında satış olgusu ve senet verildiği iddiasının davacı tarafında kabulünde olduğu sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan; davacının eski eşi olduğunu beyan eden ve eldeki davada da tanık olarak bilgisine başvurulan S.. C.."ın, davalı hakkında başkasının yerine tecavüz etmek ve imar kirliliği suçundan cezalandırılması istemi ile Urla Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2008/858 Esas sayılı dosyasından görülen dava sırasında 10.04.2009 tarihli oturumda tanık sıfatı ile alınan beyanında açıkça; ; dava konusu yerin İ.. A.."a satışı konusunda anlaşma yaptıklarını, pazarlık sonucu 450.000.-TL"ye anlaştıklarını, ancak belirtilen sürede para verilmeyince yeni bir görüşme yaptıklarını ve bu görüşmeden sonra 50.000.-TL nakit ve 450.000.-TL"lik bir senet tanzim edildiğini ve adına ciro edildiğini, ancak belirtilen sürede para gelmeyince eşinin anlaşmayı kabul etmediğini ve satıştan vazgeçtiğini, tekrar görüşme sonucunda faizi ile birlikte 457.000.-TL"lik senet düzenlendiğini, 50.000.-TL"yi kendisinin aldığını ve 20.000.-TL"sini eşine verdiğini, geri kalanını İ.. A.."a iade ettiğini, senedin ne olduğunu bilmediğini beyan ettiği, davalı tarafça da anılan senedin İzmir 17. İcra Müdürlüğü"nün 2007/2491 Esas sayılı takip dosyasından takibe konu yapıldığının savunulduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, harici satışı olgusu sebebi ile davalı tarafça yapılan ödemeleri olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, öte yandan davalının çekişme konusu taşınmazda yapmış olduğu faydalı ve zorunlu giderlerin bilirkişiler marifeti ile tespit edilmesi, bu konularda tarafların gösterecekleri tüm delillerin eksiksiz toplanması, davalının zorunlu ve faydalı masraflar yaptığı kanıtlanır ve harici satış sebebi ile ödeme yaptığı belirlenir ise TMK’nin 994. maddesi uyarınca davalı lehine hapis hakkı tanınması gerekeceğinin düşünülmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davacının tüm talepleri kabul edildiği halde, dava kısmen kabul edilmiş gibi değerlendirilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılmış olması doğru olmadığı gibi, davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olması da isabetsizdir.
Davacı vekili ile davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.