Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2020/3655
Karar No: 2021/560
Karar Tarihi: 18.02.2021

Danıştay 13. Daire 2020/3655 Esas 2021/560 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/3655
Karar No:2021/560


TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …İletişim Hizmetleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait "…" logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 06/05/2019 tarihinde saat 21:03'de yayınlanan "…" isimli programda yer alan ifade ve görüntülerle 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle 21.114,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı toplantısında alınan … no'lu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlık konusu programda, sunucu ile program konuğu arasında geçen diyaloglarda; bir takım iddia ve ithamlarda bulunulduğu, buna göre belirtilen ifade ve ilhamlar neticesinde bir grubu (aileyi) hedef haline getirerek ve belirli olay ya da durumlarla ilgili olarak sorumlu tutarak toplumu ayrıştırıcı bir üslup kullanıldığı, "pelikan" olarak bilinen bir yapı ya da oluşumla ilgili olarak siyasi ve sosyal kimlikleri kamuoyunda bilinen isimlerin sorumlu tutulduğu, dolayısıyla eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, iftira ve itham niteliğinde ifadeler kullanıldığı, bu durumda, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine aykırı nitelikteki yayın nedeniyle idari para cezası verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, ilgili yayında kullanılan ifadelerin 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine belirtilen "iftira, aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifade, özel hayatın gizliliğine saygı" ilkelerinden hangisini ihlal ettiğine ilişkin hiçbir gerekçe gösterilmediği, kararın soyut isnatlara dayandığı, yayında sadece kamuoyu tarafından tanınan kişilere yönelik bir takım eleştiriler yapıldığı, demokratik toplumlarda basın yayın organlarının kamu yararını ilgilendiren konularda toplumu aydınlatmakla yükümlü olduğu, siyasilerin ve üst düzey bürokratların kendilerine yöneltilen eleştiriler karşısında sade vatandaşa nazaran daha hoşgörülü davranması gerektiği, nitekim Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğu, Anayasamızın 28. maddesinde ifade edilen basın özgürlüğüne getirilen özel sınırlama sebeplerinin, sınırlama kapsamını muğlak hale getirerek hakkın özüne dokunulmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, ihlale konu yayında sunucu ile program konuğu arasında geçen diyaloglarda bir takım iddia ve ithamlarda bulunulduğu, bu ifade ve ithamlar neticesinde bir grubun hedef haline getirildiği, belli şahıslar belirli olay ya da durumlarla ilgili olarak sorumlu tutarak toplumu ayrıştırıcı bir üslup kullanıldığı, "pelikan" olarak bilinen bir yapı ya da oluşumla ilgili olarak siyasi ve sosyal kimlikleri kamuoyunda bilinen isimlerin sorumlu tutulduğu, dolayısıyla eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, iftira ve itham niteliğinde ifadeler kullanıldığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde basın organlarına bir takım haklar sağlandığı ancak, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklendiği, Anayasamızın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde basın özgürlüğünün sınırlarının çizildiği, buna göre basın organlarının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki yayınlardan sakınma yükümlülüğü altında bulunduğu, habercilik sınırları aşılarak gerçek dışı haber vermek, onur kırıcı sözler kullanmak veya dürüstlük kurallarına aykırı davranmak gibi fiillerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait … logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 06/05/2019 tarihinde saat 21:03'de yayınladığı "…" isimli programda, sunucu ile program konuğu arasında geçen diyaloglarda;
"Peki bu kırılma noktasını 15 Temmuz olarak mı görüyorsunuz, daha mı erken başlamıştı sizce? -Kasım seçimlerinden hemen sonra bence … kararını verdi. 6 ay içinde zaten, …'nın ekarte edilme sürecinde bir sürü insan ekarte edildi, onların yerine bambaşka bir sürü insanın girebileceği yeni bir yapı kuruldu. İçi boş bir yapı ve tabi bu arada da damat meselesi ortaya çıktı. Maliye Bakanlığı, işte değişik pozisyonlara getirildi. Aynı şekilde medya operasyonu yapıldı. …'nın kardeşi … bütün medyayı kontrol eden kişi haline getirildi ve onların altında da mesela bu pelikan hikayesini gördük, dimi. Zaten o pelikan hikayesi şu andaki bu adı … Parti olan partinin fıtratını da söylüyor. Yani pelikan denen insanlar, pelikancı denen insanlar …'ye rağmen yapmadılar bunları, …'in isteği üzerine yaptılar. - Öyle mi? -E, tabi yani. …'ye rağmen o şeyler yapılabilir mi, o tür çıkışlar yapılabilir mi? O yüzden de yani pelikancılık zaten bugün … Parti'nin iç iktidarım söylüyor bize ve bunu da yürütenler … kardeşler vesaireler falan filan. Bunu herkes de biliyor. Bunu milletvekilleri de biliyor, teşkilat da biliyo, seçmen de biliyor, herkes biliyor. Dolayısıyla da işin kuyruğuna gelinmiş durumda. Yani bundan ötesinin üretilmesi ve sağduyulu, saygın bir biçimde üretilmesi neredeyse imkansız. Bu noktadan sonra gerçekten …'ın bir 180 derece dönüp bir gestalt switch yaşaması lazım. Yani birden bire gördüğü fotoğrafı bir anda bambaşka görüp bir çok radikal karar alması lazım ki öyle yapsa bile başarılı olacağını sanmıyorum ben, çünkü inandırıcılığı artık yok. …'nin 5 sene 8 sene önceki halkla karşı karşıya kaldığı zamanki inandırıcılığında değil artık. Sonuçta hamaset tekrarlayan, popilizan bir lider...." şeklinde ifadelere yer verildiği, söz konusu ifadeler üzerine Kurul tarafından yapılan değerlendirmede; bir grubu hedef haline getirerek ve belirli olay ya da durumlarla ilgili olarak sorumlu tutarak toplumu ayrıştırıcı bir üslup kullanıldığı, kamuoyunda "pelikan" veya "pelikan dosyası" olarak bilinen bir yapı ya da oluşumla ilgili olarak siyasi ve sosyal kimlikleri kamuoyunda bilinen belirtilen isimlerin sorumlu tutularak hedef alındığı, "şucu" veya "bucu" denilerek varlığı ispatlanamayan dedikodu düzeyinde fişleme sayılabilecek ifadeler ile kişisel alanlarına müdahale edildiği, dolayısıyla eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, iftira ve itham niteliğinde ifadeler kullanıldığı kanaatine varıldığından bahisle, kullanılan ifadelerin ve konuşmaların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine aykırı olduğu gerekçesiyle 6112 sayılı Kanun'un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihlalin ağırlığı, yayın ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak Nisan 2019 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının %1'i (yüzde biri) oranındaki 21.114,00-TL idari para cezasının verilmesine ilişkin dava konusu işlem tesis edilmiştir.
Bunun üzerine, anılan Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, "Yayın hizmetleri; ... İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez."; 32. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "8. maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlâlin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı gözönünde bulundurularak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz." kurallarına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de, başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (AYM kararı, İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, Karar tarihi:30/06/2014, §44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (AYM kararları, Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, Karar tarihi: 16/07/2014, §41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, Karar tarihi: 02/10/2013, §33; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, Karar tarihi: 15/02/2017, §44).
İdari yaptırımı konu alan dava konusu Kurul kararıyla, davacının düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin bulunduğu açık olduğundan, söz konusu müdahalenin, Anayasa'da güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlâline sebep olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesi açısından "kanunla öngörülmüş" olduğu ve Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde başkalarının şöhret veya haklarının korunması yönünde "meşru bir amaç" taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ihlâlin tespiti için söz konusu müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü” olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Programda kullanılan ve dava konusu Kurul kararında yaptırıma esas alınan ifadelerin, bir takım siyasî aktörlerin siyasî ilişkileri, siyasî kararları ile bunların içinde bulunduğu yapı ve oluşumlara ilişkin siyasî nitelikli yorum ve eleştiriler mahiyetinde olduğu görülmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre, siyasi tartışma özgürlüğü, "tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi"dir (AİHM kararı, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, §41-42). Mahkeme’ye göre, hükûmetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükûmetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).
AİHM’nin yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükûmetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AİHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). Ayrıca hükûmetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı da özel kişilere göre daha geniştir (AYM kararı, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğu göz önüne alındığında diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikaları ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasî açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasî ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik hâle gelen içtihadında, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği; ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu ve bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir.(Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07.12.1976)
Başka bir anlatımla, ifade özgürlüğüne müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının incelenmesi bakımından, Mahkemeye, bu müdahalenin toplumsal ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığı, meşru amaçla orantılı olup olmadığı, müdahaleyi haklı kılmak için ulusal makamlar tarafından gösterilen gerekçelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin ikinci fıkrası açısından ilgili ve yeterli olup olmadığını araştırma görevi yükler. (Sunday Times/Birleşik Krallık, (no1), B.No:6538/74, 26.05.1979).
Çatışan haklardan olan kişilik hakları ile ifade özgürlüğü arasındaki denge belirlenirken olayın;
A. Tartışmanın kamusal faydaya dönük olup olmadığı,
B. Tartışma konusu kişilerin tanınırlık düzeyi, (Kamuya mâl olma durumları)
C. Hedef şahsiyetin tartışma öncesi söz ve davranışları, (Kışkırtma olup olmadığı)
D. İleri sürülen bilgilerin sıhhati ve edinilme yöntemi,
E. Yayının biçimi ve muhtemel sonuçları,
F. Yaptırımın ağırlığı veya orantılılığı,
yönlerinden tek tek incelenerek bir neticeye ulaşılması gerekmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07.12.1976)
Yukarıda anılan kural ve içtihatlara göre, ifade özgürlüğünün Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanunlar tarafından teminat altına alındığı, bu özgürlüğün haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği açık olup anılan düzenleme ve yerleşik içtihatlar uyarınca ise söz konusu özgürlüğün sınırsız olmadığı kuşkusuzdur.
Ancak, kamuoyuna mâl olmuş kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere katlanması gerektiği, bu eleştiri sınırlarının özel kişilere kıyasla daha geniş olduğu, toplum önünde bulunan kişiler hakkında sarf edilen ifadelerin dar yorumlanması hâlinde demokratik teamüllere aykırı şekilde kamunun ifade ve haber alma özgürlüklerinin kısıtlanabileceği ve hattâ kamuoyuna mâl olmuş kişilerin kamuoyu tarafından eleştirilmesinin imkânsız hâle gelebileceği açıktır.
Uyuşmazlık konusu yayında sunucu ile program konuğu arasında geçen konuşmalarda hükûmetin, hükûmetle bağlantılı, kamuoyuna mâl olmuş bazı siyasîlerin, bunların dâhili bulunduğu iddia olunan grup ve yapıların değerlendirme ve eleştiri konusu yapılmasının genel olarak kamu yararını ilgilendiren bir mesele olduğu açıktır. Hükûmetlere, siyasetçilere ve kamuya mâl olmuş kişilere yöneltilen eleştirilerde sınırın diğer kişilere göre daha açık olduğu, her yurttaşın salt yurttaşlık sıfatı sebebiyle dahi siyasîlere yönelik serbestçe eleştiri ve değerlendirme yapma hakkına sahip olduğu hususu da göz önüne alındığında; yayında yer alan siyasi yorum ve eleştiri niteliğini aşmayan ifadeler nedeniyle dava konusu idari yaptırımda davacı yayın kuruluşun basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin "başkalarının şöhret ve haklarının” korunması için demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olarak değerlendirilmesinin hukûken mümkün olmadığı kanaatine ulaşılmaktadır.
Öte yandan; ilgili yayında salt siyasî şahsiyetlere ilişkin siyasî analizler söz konusu olduğundan, insan onuruna veya özel hayatın gizliliğine yönelik bir tecavüzden yahut, "küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde" ifadelerden söz etme imkanının bulunmadığı, bu yönüyle fiilde 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi yönünden tipiklik unsurunun da gerçekleşmediği değerlendirilmektedir.
Belirtilen hukuki duruma göre; ilgili programda hükûmete, hükûmetle bağlantılı, kamuoyuna mâl olmuş bazı siyasî şahsiyetlere ilişkin olarak yapılan siyasî nitelikli yorum ve değerlendirmeler nedeniyle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı kuruluşa yaptırım uygulanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 18/02/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi