8. Hukuk Dairesi 2010/4510 E. , 2011/1396 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
İbrahim Karayılan (...oğlu) ile ... (... oğlu) aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 13.01.2010 gün ve 248/32 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., kadastro çalışmaları sırasında babası ...’a ait olan taşınmazın davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın davalıyla bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davalı adına tapuda kayıtlı bulunan 3148 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile esas sahibi olan babası ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... oğlu ..., 07.09.2009 günlü yargılama oturumunda; dava konusu taşınmazın davacının babası ...’a ait olduğunu, parselle bir ilgisinin bulunmadığını, açılan davayı kabul ettiğini, adına olan tapu kaydının iptali ile davacının murisi ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini kabul ettiğini açıklamış, beyanı HUMK.nun 151/son fıkrasına uygun bir biçimde imzasıyla onaylatılmıştır.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 07.02.1990 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında bağ ve tarla niteliğiyle 3148 sayılı parsel olarak davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Kadastro tutanağı 28.03.1991 tarihinde kesinleşmiştir. Gerçekten kesinleşme tarihiyle davanın açıldığı 26.06.2009 tarihi gözetildiğinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.fıkrasında yer alan on yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Mahkemenin bu yöne ilişkin görüşü biçimsel olarak doğru bulunmaktadır. Ne var ki, 07.09.2009 günlü yargılama oturumunda davalı iddianın doğru olduğunu ve davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Kabul hak düşürücü süreden önce gelir. Bu nedenle kabul beyanı gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hak düşürücü süreden davanın reddedilmiş bulunması yerinde değildir.
Öte yandan, davacı dava dilekçesinde 3148 sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle babası ... adına tapuya kayıt ve tescili isteğinde bulunmuştur. Bu şekildeki davacının isteğinin dava tarihinde ölü olması nedeniyle ...’ın tüm mirasçıları adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Dosya arasında bulunan nüfus aile kayıt tablosuna göre; muris ... 17.01.1994 tarihinde ölmüştür. Geriye mirasçı olarak davacı ... ve davaya olur veren ...,...,...,...ve ...yi mirasçı bırakmıştır. Taraf teşkili açısından bu bakımdan herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. Bu nedenle miras bırakan ...’a ait veraset belgesini alması için davacı ...’a süre ve imkan tanınması, alınacak veraset belgesiyle nüfus aile kayıt tablosu karşılaştırılarak dava dışı kalan veya olur vermeyen mirasçı olup olmadığı yönünde gerekli denetlemenin yapılması, mevcut mirasçılar dışında başka mirasçı kalmamış ise davaya katılmasının sağlanması davalının kabul beyanı doğrultusunda 3148 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile miras bırakan ...’ın veraset belgesindeki payları oranında mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi düşünülmelidir.
Muris ...’ın terekesi TMK.nun 701 ve 702.maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, dava koşulu yerine getirildikten sonra davanın bir tek mirasçı tarafından yürütülmesi mümkündür. Bu nedenle hükmün sadece davacı tarafından temyiz edilmiş bulunması diğer mirasçılar açısından sonucu değiştirecek bir durum söz konusu olamaz. Elbirliği mülkiyet hükümleri gereği bir tek mirasçı tarafından temyiz edilen ve bozulan hükmün sonuçları temyiz etmeyen diğer mirasçılara da sirayet eder ve doğacak hukuki sonuçlardan tüm mirasçılar yararlanırlar. Bu bakımdan hükmün bir kişi tarafından temyiz edilmiş bulunmasında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davacı ...’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 14.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.