Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1853
Karar No: 2020/5239
Karar Tarihi: 19.11.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/1853 Esas 2020/5239 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2019/1853 E.  ,  2020/5239 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 20.04.2018 tarih ve 2013/394 E. - 2018/208 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.11.2020 günü hazır bulunan davacı asil ... ile vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinleni ldikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin ....’de 01.12.2007 tarihinden itibaren iş akdi kapsamında İcra Kurulu Başkanı olarak ayrıca, Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş, Kiler Ankara Magazacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş, Kiler Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş, Safir Çarşı Yönetimi A.Ş, Varol Lojistik Dağıtım Nakliye Turizm İnşaat Gıda San. Tic. A.Ş, Söğüt Et Ürünleri ve Gıda Sanayi Ticaret A.Ş, Davay Unlu Mamüller ve Gıda Sanayi Ticaret A.Ş, Nur-Tek Elekrik Üretim A.Ş isimli şirketlerde muhtelif tarihlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, ancak yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı şirketlerde hatalı ve riskli olacağı düşünülen iş ve işlemler nedeniyle 26.04.2011 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, takiben iş akdinin davalı tarafından haksız, usulsüz, geçersiz, fesih öneline uyulmaksızın ve hukuka aykırı olarak 30.04.2011 tarihinde fesedildiğini, ancak fesih nedeniyle ve gerekse de iş akdi kapsamında müvekkiline doğmuş yasal hak ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, fzlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 300.000 USD karşılığı 552.390,00 TL prim tutarının, bakiye 8 aya ilişkin ücretlerin karşılığı olarak 200.000 USD ve 2011 yılı için 100.000 USD"nin altında olmamak üzere prim alacağını toplamı olarak şimdilik bu alacak için 300.000 USD karşılığı 552.390,00 TL"nin kullandırılmayan izin ücretlerinin karşılığı olarak şimdilik 49.162,62 USD karşılığı 90.523,13 TL’nin, 8.961,00 TL kıdem tazminatı, 50.000 USD karşılığı 92.065,00 TL ihbar tazminatı, Nisan 2011 maaşından alınan avansın tenzili ile kalan 8.826,00 USD karşılığı 16.251,31 TL olmak üzere toplam 1.312.580,44 TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile, 300.000 USD prim tutarının aynen veya fiili ödeme tarihindeki rayiç üzerinden TL karşılığının işbu alacakların doğduğu tarihten itibaren, bakiye 8 aya ilişkin ücretlerin karşılığı olarak 200.000 USD karşılığı 552.390,00 TL’nin, kullandırılmayan izin ücretlerinin karşılığı olarak 49.162,62 USD’nin aynen veya fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının, 8.961,00 TL kıdem tazminatının, 50.000 USD ihbar tazminatının aynen veya fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının, Nisan 2011 maaşından alınan avansın tenzili ile kalan 8.826,00 USD’nin aynen ya da fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında 01.12.2007 tarihinde hizmet sözleşmesi imzalandığını, davacının İcra kurulu"na başkanlık görevini yürüteceğinin hükme bağlandığını, sözleşmenin süresi dolmadan davacı tarafça 24.05.2011 tarihli ihtarname keşide edilerek müvekkili şirketin davacının iş akdini haksız nedenle feshettiğinden bahisle hizmet sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarının ödenmesinin talep edildiğini, müvekkilinin de cevabi ihtarname gönderdiğini, sözleşmenin İş Kanunu’nun aradığı şartları taşıyan bir sözleşme olmadığını, bağımlılık unsurunun bulunmadığını, davacının iddialarının ve alacak taleplerinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı şirket adasında 01.12.2007 tarihli sözleşmenin imzalandığı, davacının icra kurulu başkanı sıfatıyla göreve başladığı, 16.10.2010 tarihine tadar şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı, taraflar arasında işçi işveren ve bağımlılık ilişkisinin bulunduğu, bu nedenle bu süre içerisindeki ilişkinin hizmet iş sözleşmesinden kaynaklandığı, davacıya 16.10.2010 tarihinde şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiği, bu tarihten sözleşmenin sona edildiği 26.04.2011 tarihine kadar vekalet ilişkisi bulunduğu, iş sözleşmesinin 01.12.2007- 16.10.2010 tarihleri arasında devam ettiği, 2 yıl 10 ay 16 gün için kıdem tazminatının hesaplanması gerektiği, davacının bürüt aylığının ilgili dönem cari kıdem tazminatı yıllık tavanının üstünde olduğu, bu durumda ilgili dönem yıllık tavan miktarı 2.030,19 TL üzerinden hesap yapıldığında, net kıdem tazminatı miktarının 5.802,65 TL olduğu yine, davacının iş sözleşmesinin devamı süresince 40 gün izne hak kazandığı, aylık maaşının 25.000 USD olduğu, 40 günlük karşılığının 33.333,33 USD olduğu, davalı tarafından izin ücretlerinin ödendiğine ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmediği, davacının bu miktar yıllık izin ücretine hak kazandığı, iş sözleşmesinin 16.10.2010 tarihinde karşılıklı rıza ile son bulduğu, bu nedenle davacının ihbar tazminatı talebinin yersiz olduğu, yapılan sözleşme ile yılda bir kez başarı primi kararlaştırıldığı, tanık beyanlarından davacının başarılı olduğunun kabulünün gerektiği, yine başarı primlerinin ödendiğinin de ispat edilemediği, çalışmanın devam ettiği 3 ayrı dönem için 300.000 USD başarı primine davacının hak kazandığı, sözleşmeye göre ceza şart talep edilmiş ise de, vekalet ilişkisinin davacı tarafından 26.04.2011 tarihinde tek taraflı olarak sonlandırıldığı, BK uyarınca vekalet sözleşmesinin taraflarının sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebileceği, düzenlemenin emredici olduğu aksine yapılan anlaşma hükmünün geçerli olmadığı, yani cezai şart hükmünün geçersiz olduğu, davacının 2011 yılı Nisan ayı maaşının 8.826 USD eksik ödediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, kıdem tazminatı 5.802,65 TL’nin 30/04/2011 fesih tarihinden itibaren avans faiziyle, izin ücreti ve eksik ücret alacaklarından kaynaklanan 42.159,33 USD’nin 30.04.2011 fesih tarihinden itibaren bankalarca kısa vadeli dövizlere uygulanan en yüksek avans faiziyle, prim alacağı 300.000 USD’nin 100.000 USD’lik kısmına 01.12.2008, 100.000 USD"lik kısmına 01.12.2009 ve kalan 100.000 USD’ lik kısmına da 01.12.2010 tarihinden itibaren bankalarca kısa vadeli dövizlere uygulanan en yüksek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Dava, davalı şirket nezdinde önce İcra Kurulu Başkanı (CEO-Üst düzey yönetici) daha sonra ise, yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davacının mali haklarının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Ancak, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 319/2 maddesinde "Esas mukavele ile temsil salahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmıyan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salahiyet verilebilir. Bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hükmü tatbik olunur." hükmü düzenlenmiştir.
    Davacı tarafça 01.12.2007 tarihli ‘’Hizmet Sözleşmesi’’ başlıklı sözleşme ibraz edilerek işbu sözleşme kapsamında davalı şirkette çalıştığı iddia edilmiş; davalı tarafça ise, cevap dilekçesi ile davacı tarafından ibraz edilen sözleşmenin şirket kayıtlarında bulunmaması nedeniyle sözleşme aslı sunulduktan sonra sözleşme ile ilgili beyanda bulunma hakkı saklı tutulmuş, sözleşme aslı sunulduktan sonra da 03.03.2014 tarihli dilekçe ile anılan sözleşmenin davacı ile .... adına ... tarafından imzalandığı, yönetim kurulu üyesi olan ...’in tek imzası ile tanzim edilen bu sözleşmenin şirketi bağlayıcı nitelikte olmadığı zira, şirket ana sözleşmesinin 12. maddesinin 2. fıkrası gereğince holding namına düzenlenmiş her türlü evrakın ve belgenin muteber olması ve bu suretle holdingin sorumlu tutulabilmesi için bunların yönetim kurulunca derece ve şekilleri tayin edilmiş olan imza yetkisi verilmiş en az iki kişi tarafından şirket kaşesinin üzerinin birlikte imzalanmış olması şartına tabi olduğu, aynı maddenin 3. fıkrasında da yönetim kurulu üyesi olan ...’in yönetim kurulu başkanlığına seçildiği ve yönetim kurulu üyelerinden en az biri ile birlikte şirketi temsil ve ilzama müştereken yetkili olduğu, 11. maddenin 4. fıkrasında da yönetim kurulu olarak ilk genel kurul yapılıncaya kadar vazife görmek üzere ...’in yönetim kurulu başkanlığına, ... ve ...’in yönetim kurulu üyeliklerine seçildiklerinin belirtildiği, sözleşmenin imzalandığı tarihte ana sözleşmenin bu hükümlerinin geçerli olup, sözleşmede yönetim kurulu başkanı ...’in imzası bulunmadığından ana sözleşmenin 12. maddesinin 3. fıkrası gereği müşterek imza taşımayan sözleşmenin geçersiz olduğu, davacı ile şirket arasındaki ilişkinin davacı iddialarının aksine sözleşmeye dayalı olarak yürütülmediği savunulmuştur.
    Bu durum karşısında, mahkemece davalı tarafın yukarıda belirtilen savunması üzerinde durulmaksızın davacının tüm alacak taleplerinin, davalı tarafından kabul edilmeyen sözleşme uyarınca hesaplanması yoluna gidilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla, her ne kadar davacının davalı şirkette İcra Kurulu Başkanı (CEO) ve yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığı ve davalının da bu hususu ikrar ettiği anlaşılmakta ise de, mahkemece davacı tarafından ibraz edilen sözleşmenin davalıyı bağlayıp bağlamadığı değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermek gerekirken anılan husus nazara alınmaksızın eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
    ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi