8. Hukuk Dairesi 2010/4693 E. , 2011/1384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 03.06.2010 gün ve 300/281 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 155 ada 13 parselin davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 155 ada 13 parsele ait kadastro tutanağından; senetsizden, taşlık vasfıyla Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden iken, bu yere 1990 yılında ... tarafından kerpiç ahır, samanlık ve garaj yapıldığı ancak zilyetliğinin 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddesindeki hususları kapsamadığı, yerleşim alanı içinde ekonomik yarar sağlanacak yerlerden olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle 11.11.1996 tarihinde Hazine adına, 1252,99 m2 yüzölçümünde ve arsa niteliğinde tespit edildiği ve bu tespitin itiraz edilmeden 23.11.1998 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı gibi; 155 ada 13 parsele ait kadastro tutanağında yazılı bulunan bilgilere göre, dava konusu taşınmazın öncesi taşlık olup, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi gereğince imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu durum karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihyaya ilişkin tüm olumlu ve olumsuz koşulların belirlenip saptanması zorunludur. Kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebebine dayalı olarak taşınmaz edinilebilmesi için tescili istenen taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerlerden olması gerekir. Bunun yanında 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde açıklanan koşullar da aranmaktadır.
Mahkemece, davaya konu taşınmazlarda imar-ihya çalışmalarının yapılıp yapılmadığı hususu yerel bilirkişi ve tanıklardan yeterince sorulmadığı gibi, taşınmazın bulunduğu yer belediyesi tarafından onaylanan imar planı kapsamında kalıp kalmadığı da araştırılmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinin son fıkrası uyarınca; il, ilçe ve kasabaların imar planlarının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallar hakkında aynı maddenin 1. fıkrasının uygulanamayacağını öngörmektedir. 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinin son fıkrasının değerlendirilebilmesi için öncelikle, teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek Hazine adına tapuya bağlanan yerin ada ve parsel numarası da gösterilerek iptal ve tescili istenen tapulu taşınmazın belediye imar planları kapsamında kalıp kalmadığının, kalıyor ise hangi tarihte onaylanan plan kapsamında kaldığının öncelikle belediyeden sorulup saptanması gerekmektedir. İmar-ihyaya muhtaç taşınmaz belediye imar planları içinde kalmakla birlikte zilyetliğin başlangıç tarihi ile imar planının onaylandığı tarih arasında davacının kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresi dolmuş ise, 4721 sayılı TMK.nun 713/5. fıkrasının son cümlesi gereğince davacının mülkiyet hakkının doğduğunun kabulü gerekir. Böyle bir yer açıklanan biçimde koşullar oluşmuş ise, kural olarak kazanılabilir.
Şu halde mahkemece yapılacak iş; mahallinde yeniden yapılacak keşifte HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın imar-ihya edilip edilmediği, imar ve ihyasına hangi tarihte başlandığı, imar ve ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı, ekonomik amaca uygun zilyetliğin bulunup bulunmadığı hususlarının sorulup belirlenmesi, kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten kadastro tespit tarihine kadar, şayet taşınmaz imar planı kapsamında kalıyor ise, bu sürenin imar planının onaylandığı tarihe göre hesaplanması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz tirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.