8. Hukuk Dairesi 2010/1741 E. , 2011/1309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Ilıkaynak Köyü ve dahili davalı Hazine aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kabulüne Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.11.2009 gün ve 150/537 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi dahili davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmaz bölümünün uzun zamandır mera vasfını yitirmek suretiyle ekilip biçilerek zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca yapılan çalışmalarda nizalı yerin Mera Komisyonu tarafından Ilıkaynak Köyü merası olarak tespit edilerek, bilahare tahsis kararı verildiğini, niza konusu taşınmaz bölümüne ilişkin tespit ve tahsis kararlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... tüzelkişiliği temsilcisi, niza konusu taşınmaz bölümünün mera olmadığını bildirmiştir.
Dahili davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın mera olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, Van Merkez Ilıkaynak Köyünde bulunan Mera Komisyonunun 2 nolu mera olarak belirlediği ve kadastroca 101 ada 300 nolu parsel numarası verilen, teknik bilirkişinin 22.7.2008 tarihli rapor ve krokisinde C harfiyle gösterilen 14.071,15 m2 taşınmaz bölümünün ifrazı ile bu kısma ilişkin mera tespitinin iptaline ve davacı Mahir oğlu ... adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; İl Mera Komisyonunun tahsis kararının iptaliyle, mera olarak tespit ve tahsisine karar verilen taşınmaz bölümüne ilişkin sınırlandırmanın iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Dava, Kadastro Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine sürede Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılmıştır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu Ilıkaynak Köyünde dava tarihi ve İl Mera Komisyonunun çalışmaya başladığı tarih itibariyle 766 sayılı Tapulama Kanunu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca herhangi bir kadastro çalışmasının yapılmadığı belirlenmiştir. 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri uyarınca kurulan İl Mera Komisyonu ilk defa 21.08.2001 tarihinde Ilıkaynak Köyü’nde çalışmalarına başlamış, 30.12.2003 tarihinde de bu çalışmalarını tamamlamıştır. Belirtilen süre içinde dava konusu yer dosya arasında bulunan tarihsiz ancak, 4342 sayılı Mera Kanununun 9.maddesi gereğince düzenlenen mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır Tespit ve Tahdit Tutanağına göre, sıra no, 1 parsel no M2 olarak adlandırılmak suretiyle 87 hektar 4982 m2 olarak tespit ve tahdit edilmiştir. Sözü edilen tespit kararı 01.06.2004 ile 02.07.2004 tarihleri arasında 4342 sayılı Kanunun 13.maddesi uyarınca askıya çıkartılmış ve dava dışı ve pek çok kişinin bu süre içinde itirazları İl Mera Komisyonunun 10.12.2004 tarih 299 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Taşınmaza yapılan itirazlarının reddine karar verilmesinden sonra İl Mera Komisyonunca 24.02.2006 tarih ve 359 sayılı kararla 4342 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu yerin Ilıkaynak Köyü Tüzel Kişiliğine mera olarak tahsis edildiği saptanmıştır. Sözü edilen tahsis kararı 14.04.2006 tarihinde Valilik tarafından onaylanmıştır. Onaylanan tahsis kararı 15.05.2006 ila 15.06.2006 tarihleri arasında aynı Kanunun 13.maddesi uyarınca ilana çıkartılmıştır.Temyiz incelemesine konu dava 5.6.2006 tarihinde açılmıştır. Görüldüğü gibi eldeki dava tespit, tahdit ve tahsisin yapılmasından sonra açılarak, tahsisin kesinleşmesine karşı konulmuştur.Taşınmazın bulunduğu Ilıkaynak Köyü’nde 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca 25.07.2005 tarihinde kadastro çalışma alanı bakımından gerekli genel ilanların yapıldığı ve ilk defa Temmuz 2006 yılında komşu taşınmazlar hakkında kadastro tutanaklarının düzenlendiği, ancak dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlenmediği, sadece ada ve parsel numarasının (101 ada 300 parsel) verildiği saptanmıştır.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 28.09.2004 tarihli ve 1587 (2004/16 nolu) sayılı genelgelerinin 3.maddesinde; “4342 sayılı Kanunun 13.maddesine göre askı ilanına alınarak kesinleştirilen mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlakları için kadastro çalışması yapılamayacağından kadastro tutanağı düzenlenmeyecek ve askı ilanına da alınmayacaktır. Bu durumdaki yerlere sınırları içerisinde kaldığı adanın son parsel numarası verilecek ve özel sicilindeki kaydı ile fen klasörüne ada ve parsel numarası istenecektir” denilmektedir. Herhalde bu genelge göz önünde bulundurularak İl Mera Komisyonunun yaptığı işlemler henüz kesinleşmediği halde dava konusu taşınmaz hakkında tutanağın düzenlenmediği ve yalnızca ada ve parsel numarası verilmekle yetinildiği görülmektedir. Mer’a Komisyonunun yaptığı işlemlerin kesinleşmesi halinde ancak taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmez. Bu bakımdan hatalı işlemin yapıldığı açıktır.Ne var ki, 4342 sayılı Mera Kanununun 13/6.fıkrasında; “Komisyon kararlarına karşı 30 günlük askı ilan süresi ve tebligatı gerektiren hallerde tebliğden itibaren 30 günlük süre içinde Asliye Hukuk Mahkemesine, kadastro yapılan yerlerde ise, Kadastro Mahkemesine dava açılabilir” hükmüne yer verilmiştir.Az yukarıda da açıklandığı gibi, İl Mera Komisyonunun çalışmalarına başladığı tarihten önce taşınmazın bulunduğu köyde kadastro çalışmaları yapılmadığı gibi İl Mera Komisyonunun çalışmalarına başladığı sırada da herhangi bir kadastro çalışması söz konusu değildir. İl Mera Komisyonunca dava konusu taşınmaz hakkında tahdit,tespit ve tahsis ile askı ilanı yapıldıktan sonra Temmuz 2006 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca Ilıkaynak Köyü’nde kadastro çalışmalarına fiilen başlanmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 26/D-son fıkrasında; “Kadastro Mahkemesinin yetkisi her taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar” denilmiştir. Somut olayda ise, taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmemiştir. Hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen bir uyuşmazlık hakkında Kadastro Mahkemesinin görevli olduğu söylenemez. Kadastrodan önce açılan eldeki davanın kadastro tespitlerine itiraz niteliğinde değil, İl Mera Komisyonunun yaptığı çalışmalara ve tahsise itiraz niteliğinde olduğunun da kabulü gerekmektedir. Saptanan bu olgu karşısında davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmüş olmasında kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.
İşin esasının incelenmesine gelince; 101 ada 300 parsel ile belirlenen uyuşmazlık konusu yerin 4342 sayılı Kanunun 5/a bendi gereğince kadim meradan Ilıkaynak Köyü Tüzel Kişiliğine ihtiyaç nedeniyle mera olarak tahsis edildiği dosya arasında bulunan mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır tespit ve tahdit Tutanağı ile sabittir. Yani dava konusu yerin öncesi de meradır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın çevresi kadim mera ile çevrili olup, böyle bir yerin meradan açıldığının kabulü gerekir. 101 ada 300 sayılı parsel 87 hektar 4982 m2 yüzölçümlü büyük bir yer olup, tamamının kadim mera olduğu anlaşılmaktadır.Meralar üzerindeki zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazanmayı sağlayan zilyetlik yoluyla ya da imar ve ihyayla edinilemezler. Dört tarafı merayla çevrili bulunan taşınmazın özel mülkiyete konu yapılması halinde mera bütünlüğünün bozulacağı da açıktır. Her ne kadar keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, davacının tescilini istediği yerin mera olmadığını, özel mülkiyete konu olan yerlerden olduğunu, uzman üç ziraat bilirkişisi tarafından verilen rapora göre de dava konusu yerin çayır ve biçenek niteliğinde bulunduğu bildirilmiş ise de, aynı zirai bilirkişiler taşınmazın çevresinde mera olduğunu da açıklamışlardır. Yukarıda saptanan durumlar göz önünde bulundurulduğunda, yerel bilirkişi ve tanıklar ile zirai bilirkişilerin raporunda yer alan aksi görüşlere değer verilemez. Biçenek niteliğindeki çayırların aynı zamanda yerine göre meranın içerisinde yer alan ve onunla bir bütünlük arz eden yerler olduğu açıktır. Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında dava konusu ve tescili istenen yerin 101 ada 300 sayılı parselle birlikte bir bütünlük arz ettiği ve kadim mera niteliğinde bulunduğu anlaşıldığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Dahili davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.