Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1568
Karar No: 2017/1223
Karar Tarihi: 25.10.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1568 Esas 2017/1223 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/1568 E.  ,  2017/1223 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.09.2013 gün ve 2013/319 E., 2013/551 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2013/33909 E., 2013/28541 K. sayılı kararı ile;
    (…Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi nedeni ile Bölge Çalışma Müdürlüğüne şikayette bulunması nedeniyle davalı işverence iş sözleşmesine son verildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, genel tatil, ücret ve fazla çalışma alacaklarını istemiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının ahlak ve iyiniyet kurallarına uymaması nedeni ile iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini, yıllık izinlerini kullandığını, fazla çalışma yapmadığını ve genel tatillerde çalışmasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, her ne kadar davacının iyiniyet kurallarına uymaması nedeni ile iş sözleşmesinin feshedildiği savunulmuşsa da davalı tarafça bu hususun somut delillerle ispat edilememesi nedeni ile feshin haksız fesih olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Davalı şirketin karar başlığında işletme adı ve ünvanının doğru gösterilmemiş olması bozma nedeni yapılmamıştır.
    Usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay inançları ile kabul edilmiş bir usul hukuku ana ilkesidir ve kamu düzeni ile de ilgilidir.
    Gerçekten 04.02.1959 tarih ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere; Yargıtay’ca bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde, bozulan kararın bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Ve yine, o konu bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemenin uymuş olması, taraflardan birisi lehine usulü bir kazanılmış hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme ne de Yargıtay zarara uğratabilir.
    Bu itibarla usulü kazanılmış hak müessesesi; mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi; Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleştiğinden, bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.
    Eş deyişle kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak teşkil eder.
    Bu noktada, taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin, temyiz eden tarafın, önceki karara oranla daha aleyhine olan bir hükmü veremeyeceği de açıktır.
    Somut olayda bozmadan önce alınan bilirkişi raporunda haftalık fazla çalışma süresi 21 saat kabul edilmiş, bozmadan sonra alınan ek raporda haftalık fazla çalışma süresinin 24 saat kabul edilmesi ve mahkemece söz konusu ek bilirkişi raporu esas alınarak bozmadan önce hükmedilen alacağa karar verilmesi davalı lehine usulü kazanılmış hak ilkesine aykırıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 08.00-21.00 saatleri arası cumartesi günleri de dahil davalı işyerinde çalıştığını, fazla çalışma karşılığı ücretlerinin ödenmemesi üzerine 15.06.2009 tarihinde Bölge Çalışma Müdürlüğüne müracaat etmesi nedeniyle davalı işveren tarafından haksız olarak işten çıkarıldığını ileri sürerek asıl davada kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, genel tatil ve ücret alacaklarının; birleşen davada ise fazla çalışma alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... Yurtiçi ve Yurtdışı Taş. A.Ş. vekili davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle sonlandırıldığını ve tüm taleplerinin haksız olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplamalar esas alınarak fazla çalışma alacağından %30 takdiri indirim uygulanarak ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı işveren vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra fazla çalışma alacağının haftalık olarak denetime elverişli şekilde hesaplanması gerekirken yerleşik ilkelere aykırı ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre fazla çalışma alacağına hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyularak fazla çalışma alacağı yönünden bilirkişi ek raporu alınarak 3.901,50 TL hesaplanan, 3.318,00 TL de hükmedilebilir fazla çalışma alacağı olduğu tespit edilmekle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı işveren vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
    Mahkemece 24.06.2010 tarih ve 2009/1009 Esas, 2010/380 Karar sayılı ilk kararda davacının toplam 3.318,00 TL fazla çalışma alacağına hükmedildiği, ilk bozma sonrası alınan ek bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma alacağı 3.901,50 TL olarak hesaplanmış ise de mahkemece verilen 26.09.2013 tarih ve 2013/319 Esas, 2013/551 Karar sayılı kararda bilirkişi tarafından hesaplanan miktara göre değil, ilk kararda verilen 3.318,00 TL fazla çalışma alacağına hükmedildiği, verilen hükümde bir hata olmadığı, usulü kazanılmış hakkın ihlal edilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı işveren vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olayda bozma öncesi alınan bilirkişi asıl raporunda fazla çalışma süresi haftalık 21 saat; ilk bozma kararı sonrası alınan bilirkişi ek raporunda haftalık 24 saat olarak tespit edilmesine rağmen mahkemece bozmaya konu ilk kararda hüküm altına alınan fazla çalışma alacağı miktarına hükmedilmesi nedeniyle davalı lehine usuli kazanılmış hakkın ihlal edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında uyuşmazlığın esasının incelenmesinden önce mahkemece ilk karar ile direnmeye esas ikinci kararın hüküm fıkrasında fazla çalışma alacağı hüküm altına alındıktan sonra “fazla mesai ve genel tatil alacağı yönünden fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına” şeklinde karar verildiği, buna karşılık direnme kararının hüküm fıkrasında fazla çalışma alacağı hüküm altına alındıktan sonra fazlaya ilişkin istemin saklı tutulduğuna dair ibarelerin yer almadığı görülmekle Özel Dairenin bozma gerekçesi de dikkate alınarak verilen kararın usulüne uygun bir direnme kararı olup olmadığı hususu önsorun olarak incelenmiştir.
    Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
    HMK’nun 294. maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
    Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
    Diğer taraftan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/3. maddesi ile bu yönde düzenleme içeren 6100 sayılı HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
    Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup, hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
    Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde olmalıdır.
    Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 Esas, 2008/254 Karar; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 Esas, 2009/453 Karar; 07.05.2014 gün ve 2013/4-1121 Esas, 2014/626 Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, mahkemece ilk karar ile direnmeye esas ikinci kararın hüküm fıkrasında fazla çalışma alacağı hüküm altına alındıktan sonra “fazla mesai ve genel tatil alacağı yönünden fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına” şeklinde karar verildiği, buna karşılık direnme kararının hüküm fıkrasında fazla çalışma alacağı hüküm altına alındıktan sonra fazlaya ilişkin istemin saklı tutulduğuna dair ibarelerin yer almadığı görülmüştür.
    Bu itibarla, bozulan karar ile direnme kararı arasında çelişki bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.
    S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi