8. Hukuk Dairesi 2018/12806 E. , 2019/4484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içerisinde davalı adına edinilen mesken yönünden mal rejiminin tasfiyesi edilerek alacağın faiziyle tahsilini talep etmiş, dava değeri fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL olarak bildirilmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, verilen ilk kararda taraflar arasında görülen boşanma davasında davacının maddi ve manevi tazminat, nafaka, eşya talebinin olmadığına ilişkin beyanının mal rejiminin tasfiyesini de kapsadığı, mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu ve bu beyana rağmen açılan iş bu davanın TMK"nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından yapılan temyiz itirazı üzerine Daire"nin 2014/26604 Esas ve 2016/5319 Karar sayılı ilamıyla davanın, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olduğu; bu isteğin boşanmanın fer"i (eki) niteliğinde olmadığı, taraflar arasında görülen boşanma dosyasında, davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak hakkından feragat ettiğine ilişkin açık bir beyan bulunmadığı gibi, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hükme esas alınan bir protokolde bulunmadığına göre davanın kaldığı yerden devamı ile HMK"de gösterilen usuli işlemler yürütülerek alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde tüm dosya kapsamından ve tanık anlatımından evin 16/04/2012 tarihinde anahtar tesliminin yapıldığı, ilk taksitin 21/05/2012 tarihinde başladığı, davacının peşinat ödediğine ilişkin bir delil sunamadığı, peşinatın davalı tarafından ödendiğinin anlaşıldığı, bundan sonra taksitlerin davalı tarafından ödenmeye devam edildiği, bu durumda davacı ile davalının boşanma davasının açıldığı tarih ve evin kura sonucu çıkması tarihi itibariyle bir arada yaşamadıkları, ayrı yaşanmaya başlandığı sırada eşlerin birlikte bir ev almaya karar vermelerinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu, özellikle davacının öz annesi olan tanığın anlatımları da nazara alındığında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK mad. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad. 236/1). Katılma alacağı Yasa"dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Somut olayda taraflar, 08/12/2000 tarihinde evlenmiş, 02/02/2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 21/05/2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde tasfiyeye konu 39 nolu mesken için davalı ile TOKİ arasında 27/01/2010 tarihinde taşınmaz satış sözleşmesi akdedildiği, konutun 20.04.2012 tarihinde davalıya teslim edildiği, ilgili sözleşmede taşınmazın bedelinin 48.558,00 TL olarak kararlaştırıldığı, bu bedelin 8.000,00 TL’sinin peşinat olarak ödendiği, kalan bedel için 180 ay vadeli konut kredisi kullandırıldığı ve kredi taksit ödemelerinin tamamının mal rejiiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden sonraya tekabül ettiği anlaşılmaktadır. Evlilik birliği içinde ödendiği anlaşılan peşinatın, aksi ispat edilemediğine göre (TMK mad. 222.) edinilmiş mallardan karşılandığının kabulü gerekir. Az yukarıda izah edildiği üzere katılma alacağı talep edilebilmesi için katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Mahkemece, Yasa’ya ve Daire uygulamasına aykırı olacak şekilde katkı ispatlanamadığı gerekçesiyle katılma alacağı isteğinin tümden reddi hatalı olup, bir kısım ödemesi edinilmiş mallardan karşılanarak satın alındığı anlaşılan tasfiyeye konu mesken yönünden davacının katılma alacağı hakkı bulunmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davalı adına çekilen kredi miktarının meskenin edinme tarihi itibariyle değeri içindeki oransal karşılığı bulunmalı ve bu oran taşınmazın tasfiye tarihi (karara en yakın tarih) itibariyle sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle davalı lehine denkleştirilmesi (TMK mad. 230) gereken miktar belirlenmelidir. Meskenin tasfiye tarihi itibariyle değerinden bu miktar düşümü ile geriye kalan artık değer üzerinden de davacının katılma alacağı hesaplanmalıdır. Açıklanan şekilde işlemler yapılıp oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 30.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.