Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/479
Karar No: 2017/1221
Karar Tarihi: 25.10.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/479 Esas 2017/1221 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/479 E.  ,  2017/1221 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
    DAVALILAR : ... ve diğerleri


    Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Borçka Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.07.2011 gün ve 2010/3 E., 2011/27 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı asil tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24.05.2012 gün ve 2011/8583 E., 2012/4440 K. sayılı kararı ile,
    (…Kadastro sırasında 453 ada 2 parsel sayılı 2108,83 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz beyanlar hanesine ...."in ölü olduğu ve taşınmaz üzerindeki ahşap evin Hüseyin ve ..."e ait olduğu şerhi verilerek irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile davalı .... ve müşterekleri adlarına paylı olarak tespit edilmiştir. Davacı ... tarafından askı ilanından önce irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak .... ile tespit maliki olmayan ... aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davası tutanakların kesinleşmediğinden söz edilerek kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro mahkemesinde .... dışındaki tespit malikleri de davaya dahil edilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın, payları da belirtilmek suretiyle tespit malikleri ve mirasçıları adlarına tapuya tesciline, taşınmaz üzerindeki evin eşit paylarla ... ve ...."e ait olduğunun tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmesine ve davalı ... hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak mahkemece, davacının çekişmeli taşınmaz üzerindeki evi kendisinin yaptığına ilişkin iddiasının tüm dosya kapsamı ile desteklendiği kabul edildiği halde, evin eşit paylarla davacı ... ile davalılardan .... adlarına beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı gibi, dosya kapsamına göre evin kim tarafından yaptırıldığının kesin olarak saptandığından da söz edilemez. Dinlenen yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanık beyanları bu hususun açıklığa kavuşturulmasına elverişli değildir. Yetersiz ve soyut içerikli yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanık sözlerine dayanılarak karar verilemez. Hal böyle olunca doğru sonuca ulaşabilmek için, usulünce belirlenecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve tespit bilirkişilerinin katılımıyla mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi, tanık ve tespit bilirkişileri ve özellikle tanık ..."ten, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan evin kim tarafından, ne zaman yaptırıldığı, evin ne kadar süredir ve neye dayanılarak kim tarafından kullanıldığı hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında aykırılık bulunması halinde çelişki giderilmeye çalışılmalı, dava konusu evin kim tarafından ne şekilde yapıldığı hususu kesin olarak saptanmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön göz ardı edilerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
    Davacı çekişmeli 453 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti esnasında köyde bulunmadığından dolayı kardeşleri ... ve .... adına tespit gördüğünü, taşınmazın babasından taksim suretiyle kendisine intikal ettiğini, yanlış ve hileli şekilde yapılan tespitin iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davacı ayrıca 06.10.2009 günlü celsede taşınmaz ve üzerinde bulunan ev ile müştemilatın miras yolu ile intikal ettiğini, kadastro tespitinde kendisinin dışında diğer kardeşlerinin üzerine yazıldığını, kendisinin de bu yerde hakkının bulunduğunu beyan etmiştir.
    Davalılardan ... kendilerine dedelerinden kalan gayrimenkullerin eşit şekilde bölündüğünü, amcası olan davacının, .... öldükten sonra annesine gelerek kendisine kalan araziler üzerinde ev yapacak mevkii olmadığını bu nedenle onlara düşen arazilerde ev yapabilecek yer vermesini istediğini, annesinin de kabul ederek bir ev yapabilecek kadar arsa verdiğini, ev olan arazinin kendisine ait olmadığını, kendisine sadece bir evlik arsa verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece davanın reddine, çekişmeli taşınmazın payları da belirtilmek suretiyle tespit malikleri ve mirasçıları adlarına tapuya tesciline, taşınmaz üzerindeki evin eşit paylarla ... ve ...."e ait olduğunun tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmesine ve davalı ... hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karar davacı asilin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre taşınmazda bulunan evin davacı tarafından yaptırıldığı beyanlarının çoğunlukta kaldığı, tespit bilirkişisi ...’ın da taşınmazdaki evi davacının yaptırdığını beyan ettiği, tanık ... de beyanında evi davacı ile birlikte yaptırdıklarını ifade ettiği, yeniden keşif yapılmasının yargılamayı sürüncemede bırakacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını davacı asil temyize getirmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan evin kim tarafından yaptırıldığı konusunda mahkemece yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı, burada varılacak sonuca göre yeniden keşif yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda işin esasına girilmeden önce direnmeye konu kararın gerekçesinde “tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre taşınmazdaki evin davacı tarafından yaptırıldığı beyanının çoğunlukta kaldığı, bu beyanların tespit bilirkişisi ... ile tanık ... beyanı ve davalı ...’nın cevap dilekçesi ile davacının iddiasının desteklendiği” açıklanmış olmasına rağmen, hüküm sonucunda çekişmeli taşınmazda bulunan evin davacı ... ve bir kısım davalıların miras bırakanı .... adlarına eşit paylarla tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verildiği dikkate alındığında, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
    Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. maddesi). Buna göre karar, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
    Diğer taraftan yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
    Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak da kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
    Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması, kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
    Nihayet direnme kararları, yapıları gereği yasanın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
    Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında:
    Mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre taşınmazda bulunan evin davacı tarafından yaptırıldığı beyanlarının çoğunlukta kaldığı, tespit bilirkişisi ...’ın da taşınmazdaki evi davacının yaptırdığını beyan ettiği, tanık ...’in de beyanında evi davacı ile birlikte yaptırdıklarını ifade ettiği yönündeki açıklamasından sonra hüküm sonucunda çekişmeli taşınmazda bulunan evin davacı ... ve bir kısım davalıların mirasbırakanı .... adlarına eşit paylarla tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmesine şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
    Açıklandığı üzere mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratacak şekilde bir karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Hâl böyle olunca yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davacı asilin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi